insanın gençliğine olan özlemidir. gün geçtikçe kıymeti daha fazla anlaşılır. aradan yıllar geçer ve insana "ah o zamana dönsem" dedirtir. halbuki o zaman öyle mi düşünüyorduk? her gün sabah kalkıp gittiğimiz okula sövüyorduk. insan zaman geçince kıymetini anlıyor dostlar. o zamanları yaşayanlar dolu dolu yaşasın.
(evet şu an müslüm dinliyorum.)
ergenliğe girdiğiniz anda kızlara olan ilginiz artmakta ve gözünüze hoş gelen birine nedenini bilmediğiniz bir bağ ile bağlanmaktasınız. aynı sınıfta iseniz durum daha vahim. hele hele kız sizi dostu olarak görüyorsa illaki içinize atmak zorundasınız. ve hepimizin bildiği üzere yasak veya olmaması gerek herşey büyür içimizde bu platonik aşk gibi. devamında tabikide sessizliğin içinde çığlıklarınız duyulur bu dönemlerde. bazen dersiniz söyliyim ne olacak diye ama bilirsiniz ki kaybetmek daha koyar size. oyüzden daha çok susar daha çok bağlanırsınız. başka birini ararsınız belki ama ona baktığınız gibi bakamazsınız hiçbirine. lisede olmasının en büyük etkisi dediğim gibi ergenlikte yaşanılan burhandır. lise bitmeye yaklaşır artık bu platonik aşk küçülür ama bitemez. bunu herkes yaşamıştır. gitmeden önce cesaret edip söylersiniz. ve onu kaybederek gidersiniz.
once platonik olup sonra universitede karsilik bulup ardindan tekrar platoniklesmesi en fena halidir. cekilmez beyler benden demesi. universiteden sonra kiz evlenir falan zaten. siz sallamayin yani pek.
edit: sonra boşanabiliyormuş bu aşkınız. ve siz de hukuk okumuş oluyormuşsunuz üniversitede. sonrasını yazmayayım, merak eden olursa buyursun, alsın bomontisini oturup konuşalım.
Çok vahim durumdur hislerine karşılık bulamamak ya da buldugunu sanıp saçma sapan şeyler yapmak dusunmek. ''Acaba bana bakiyor mu ay acaba o da aynı duyguları hissediyor mu.. off ne bileyim kantinde karşılaşırız, belki o zaman Göz göze gelebiliriz belki'' diye nice düşüncelerle insanı boğan bir süreçtir. Atlatmasi üniversitenin başlamasına kadar varabilir. Nerden bi biliyorum. (bkz: ben)
(bkz: ilk okulda platonik aşk) vay be 5 sene platonik aşık olmuştum, aslınd a aşk değildi. Ulaşılamaycak olan sevşlir ya hani benimkide o mantıkdı. Yani kızın tipi değildim, zaten tip yoktu orası ayrı mesele.
En son yolda gördüm, ışıklarda. Görünce ilk önce tanıyamadım, sonra yüzüme baktı.
Arabama doğru eğildi, eliyle pencereyi açmamı isteyen el işaretini yaptı, pencereyi açtım. Kafasını içeriye soktu, soğuk hava da kafasıyla beraber içeri girmişti, üşüdüm.
O an üzerindeki kıyafetler ile nasıl üşümediğini merak ettim, Ama umursamadım.
"merhaba yakışıklı" dediğinde yüzündeki o sağ kaşının hemen üstündeki 3-4 santim uzunluğunda olan dikiş izini gördüm ve o olduğuna emin olduktan sonra yüzüne baktım, çaresizlik akıyordu.
Beni tanımamıştı, tanımasındı. Ona,
"ben lisede sürekli o dalga geçtiğiniz çocuk, merhaba" dedim. Ve yüzündeki gerilmeyi izledim. Önce şaşırdı, sonra korktu, sonra biraz üzüldü, sanıyorum parasını alamayacağı için. Bir anda yüzü dehşete kapıldı, geri çıkmak istedi ama kafasını tavana vurdu, yeniden denedi, Bu sefer başarmıştı.
insanlar kendi aldıkları kararların sonuçlarını yaşarlar. Bu yüzen mızmızlanmayı kesin.