Okul grubumuzla birlikte konser vermemiz, phantom of opera dinlememiz, nota tarihi ogrenmemiz guzeldi ya. bob marley'i, jazz'ından klasik eserlere kadar hepimizin arsivlerinin olması ve eserler hakkinda tartismalarimiz. En azindan sinifin en alakasiz bireyini bile duydugu klasik muzigin adini soyleyebilecek kadar bilgisinin olmasi.
tebeşiri ikiye bölüp parmakların arasına sıkıştırıp notaların yazıldığı 5 paralel çizgiyi çizerdik. sonra sol anahtarını en güzel yapana hoca ödül verir. en güzel flüt çalan gofreti kapardı.
en kaliteli flüt yamahadır. en kaliteli org casio dur öğrenci için. şu majör minör bemol diezler olmasa güzel ders aslında.
Salak salak şarkılar.
Hocanın org mudur ne bokumsa öyle bir müzik aleti.
Hiç bir zaman çalamadığım kahrolası flüt.
Müzik defteri. Bir de bunun kontrolü vardı. Kitaptaki besteleri deftere geçirtir bir de güzel yazmış mıyız diye kontrol ederdi salak karı. Lan kitapta yazıyor amk zaten.
Koro halinde şarkı öğrenmeye çabalamalar. Sanki çok lazımdı. Lan ben o toplumun bir parçası olmak istemiyorum amk ne zorluyorsun.
Son olarak hep müzik dersimin 3 gelmesi.
Sevdiğimin müzik defterime müzik dersinde hocanın derste söylettiği şarkıların sözünü yazması.dersin çıkışında ise aynı kulaklıkta müzik dinleyip insanları önemsemeden bağırarak söylememiz.ulan ne çılgındık hihi.
sebebini bilmiyorum ama o zamanlar flüt alcak paramız yoktu, bende şişenin içine köyden gelmiş fasulyeleri doldurup ensturman diye okula götürdüm. o gün sözlü vardı ve ben şişeden çıkan çikiçik sesi eşliğinde şarkı söylemiştim. hoca dahil herkes dalga geçmişti. bende utancımdan yerin dibine girdim tabi bizim müzik hocasıda o zamanlar şarkıcıydı radyolara ,tv lere çıkıyordu kendi bestesi vardı. o utanç günü ardından hocaya dönüp : "yükselişin hafif ,düşüşün sert olur inşallah" deyip sınıftan kapıyı vurup çıkmıştım. hoca şimdi ne haldedir kim bilir merak eden varsa eğer ismi Ercan Aydın dır.