Ah canım benim minnoşum.. Ne tatlı duygularımız vardı şimdi düşününce..
Matematik sınavında ben onun adını yazıyordum. ingilizce sınavında o benim..
Sigara içiyordu bıraksın diye uğraşmıştımsjsjdj.
Benim yüzümden yarım kaldık be yavrum... iyi ki de kalmışız tarikatçı olmuşjsdjd.
çaktırmadan keşişmeler, uzaktan tatlı tebessümler... benden 2 sıra önümde oturuyordu. arkasında oturan kızla kanlı bıçaklı kavgalıydı. ara sıra dönüp bana bakmak için kız ile barışmak konuşmak zorunda kaldı. ders sırasında arkasında ki kıza dönerek bir şeyler der ister gibi yapıp göz ucuyla bana bakıp dudağının kenarında ki şeytani tebessümle yağlarımı eritirdi. onun sayesinde 10 kilo verdim bu sayede eheeheehe.
seviyorsan git konuş bence demeyin. konuşuyoruz tabi ama mutlaka çevresinde arkadaşları ve dev-genç'li olması, söylemesi ayıp benim de ülkücü olmam ile konuşmalar genellikle tartışma oluyordu.
ülkeyi kurtarmak yetmiyor dünyayı kurtarıyorduk ama ideolojiye katılmış din kimlik lanetine hapis olmuş sevgimizi kurtaramıyorduk. daha önce yazmıştım, onunla konuşmak, ona yaklaşmak, cahil sığ bilgisiz görünmemek için kütük gibi karl marx'ın das kapital (karl marx tarafından yazılan 1. cildi, 2 ve 3. cilt engels tarafından yazılmıştır) okumak zorunda kalmış, yetmemiş biraz daha bir kaç kitap okuyunca az daha gomonis(!) olacaktım.
neyse...
genelde okulda gruplar halinde takıldığımız için yavrum benim arkadaşları arasında vahşi kedi gibiydi. 1-2 kankası vardı vardı onlara galiba hoşlandığını söylemiş olmalı ki bazen "bak kız seninki ihiihiihi" kıkırdamaları eşliğinde yavrumu dürterek uyarıyorlardı.
o zamanlar telefon internet bilgisaray mail sosyal medya vs yok. neredeyse telepati veya duman işareti ya da tamtamlarla iletişim kuruyoruz (akp sayesinde bu teknolojiye eriştik diyeyim de sövün bana) grup içinde çatık kaş asık surat ama yalnız olduğunda veya müsait ortamda bakışı tatlı ve kaçamak tipte ben sana bakmıyordum ki masumluğunda kadınsı mimikler...
ilk ona açılmam iletişim kurmam biraz da yaratana sığınıp "isteyenin bir yüzü kara, vermeyen zenci" edasıyla oldu.
beden eğitimi dersimiz var, kızların ve erkeklerin soyunma odaları yan yana. hemen soyunup eşofmanları giyip dışarı çıktım. koridorda oyalanmaya onu beklemeye başladım. arkadaşlarıyla çıktı, bir an göz göze geldik. arkadaşları koşarak bahçeye çıkarken biraz arkada kaldı. canım benim fırsat yarattı, yanına gidip "boyun kaç santim" diye sordum. şaşırıp 1.60 dedi ve "tamam, yarın sana bir mektup vereceğim" deyip uzaklaştım.
akşam a4 kağıdı uzunlamasına kesip 1.60 metre uzunluğunda boyu kadar uç uca bantladım ona mektup yazdım. malumunuz, uzun uzun yazmakta pek zorlanmıyorum. bakınız: bu entry...
neyse, havadan sudan, ideoloji din kimlik vs değinmeden insan olma-humanizm ekseninde duygu arkadaşlık yalnızlık konuşma isteği farklılıkların zenginliği vb yanında 1-2 şiir yazıp padişah fermanı gibi rulo yapıp sabah okula geldiğinde sınıfa girmeden ona verdim.
ertesi gün o'da bana boyun kaç diye sordu. aynı yaklaşımda yazmış. defalarca okudum, gece yastığımın altında sakladım.
el ele tutuşup gezemedik, gizli saklı buluştuk, mektuplaştık.
oturduğu mahalle bile solcuların mahallesiydi. belki camda kapıda sokakta görürüm diye mahallesine gittiğimde 2 defa orada dayak yedim. birisi adam akıllı dayaktı. bir hafta ders sırasında bana bakıp kıkır kıkır güldü.
gerçekten sevginin tanrısal versiyonunu yaşamışız.
Liseyi okumadım
Orta okul 8 terkim
Ha o zamanlar da dayı benim baba benim havasıyla okulda takılırdık kızlarla işim yoktu
Ha kavga falan varsa hiç sormadan olayı, kim kime, ne olmuş, konu nedir demeden dalardık.