edebiyat hocası herkese üçer dörder tane kağıt dağıtmıştır. kağıtlarda tanzimat dönemi sanatçıları ve eserleri tüm heybetiyle yazmaktadır. bunlar sınavda çıkacak diyen hocaya sınıfça bir "hüloğğ" tepkisi gelmiştir. Hocam bari sınavda çıkma ihtimali olanları söyleyin biraz eleme yapın isteklerine hoca karşılık vermemiştir.frmr normalde dersle ilgili veya ilgisiz hocaya bir şey söylemeyen arada sırada yanındaki 2-3 arkadaşla geyik çeviren yani kendi halinde bir öğrencidir.ama nedense bu duruma sessiz kalmak istememiştir zira sadece ahmet mithat efendinin -edebiyatımızda yazı makinesi olarak bilinir- 15-20 küsür eseri verilen kagıtlarda yazmaktadır. frmr bi anlık sessizlikten yararlanarak "hocam ahmet mithat efendi o kadar çok şey yazmış ki kendisine sorsak hepsini sayamaz" diyivermiştir.neyse ki hoca da sınıfla beraber gülmüştür ve daha çok bilinen eserlerin altını çizdirerek bunlar sınavda çıkablilir demiştir. (bkz: Mesaj yerine ulaştı)
ek: he bi de biz sayısaldık.
benimki birazcık fiili olmuştur. hoca fizik dersinde birinci sınavdan düşük alanlara ikinci sınavdan kalıbımı basarım ki 45ten yukarı alamazlar demişti. 65 aldım bacısını dövdüğümünün sınavından, iç dünyasında epey bi hırpalanmıştır sersefil heralde.
ders tarih dersi ve bayan hoca ders anlatmaktadır.
bayan hoca: arkadaşlar amerika'da halka amerikan vatandaşı veya amerikalı denilmektedir. örneğin; çin asıllı amerikan vatandaşı gibi. bizim ülkemiz için de bu geçerlidir. bizde türkiye'li diye hitap etmeliyiz. ben: buna itirazım var hocam !?! bayan hoca: neymiş itirazın? ben: hangi millet vardır ki tarihiyle anılmasın. almanya'da alman halkına almanya'lı değil alman, ingiltere'de ingiltereli değil ingiliz, japonya'da japonyalı değil japon denilmektedir. türk halkına türk denir. lı, li geçmişi belli olmayan milletler için kullanılmaktadır. bizim tarihte neler yaptığımız bellidir. Türk halkına türkiye'li diyemezsiniz. bayan hoca: ben öyle bir şey demedim. aradaki bağı pekiştirmek için öyle söyledim. neyse konumuza dönelim hede hödö...
Lisedeyken boyum uzundu diğerlerine göre. Bir gün konuşurken hoca yanıma gelir, gelir ve durur.
Hc-hoca bn- ben
Hc- ne konuşuyosun sen bakıyım?
Bn- dersle alakalı hocaam
Hc- tabi canım saftım bende. Bahaneye bak, gerçi boyu uzun olanın aklı olmaz derler ama.. der ve kendince gülerek bakar. Tam o sırada yapıştırırım cevabı.
Bn- hocam o zaman sizin tamamen beyin olmanız gerek..
Sınıf kahkahalara boğulur ve klasik olduğu gibi sınıfdan atılınır. Bu da böyle bi anımdır işte.
sınıfta hüseyin adında gamsız mı gamsız, olduğu gibi olan bir tip vardır. kendince çok ince laf sokan ingilizce hocasıyla arasında şu diyalog geçmiştir:
-evet hüseyin naber?
-iyi
-hüseyin senin telefonun var mı yavrum?
eliyle hocanın yüzüne yüzüne dört yaparak:
-var... hem de dört daaaane...
kitabi defteri goturmemisim, kuulluk fiskiriyor adeta butun her yerimden. (ya da ben oyle hissediyorum.) bunu goren hocanin kendini de unutsaydin evladim repligine; devamsizlik 19.5 gun hocam yeaa diye cikismam havama hava katmisti.( ya da ben oyle dusunmustum.)
orta yaşlı bir tarih hocamızın derste oluşan sesten rahatsız olup dersi anlatamıycak seviyeye geldiğini anladığında sınıfa bağırıp bakın dersi dinlemek istemeyen çıksın gitsin burada birşey anlatıyorum sesiz ol dendiğinde hocaaaaaam yok yazılıcakmayız demem.
otobüsde gördüm kendisini tam karşıma eşi ile oturdu. eşinşin karnı burnunda. aynı durakta indik hatda bizim sokağın başında ki eve girdiler. iki gün sonra sınavda kopya cekerken yakaladı beni, kağıdı alırken hocam aynı yerde oturuyoruz lütfen eşinizde hamile hatta dedim. adam bir kızardı ve bana bakıp bir daha olmasın dedi gitti. arkadaşlar ne yaptın sen oğlum derken, ben tanıdık cıkmaya, aynı mahallenin insanınıyız demeye calışırken hocayı tehdit etmiş gibi olmuşum. Allahtan tırstı sonra bende düzeltemedim. bir daha da hiç göz göze gelmedik.
Beden eğimi dersinde geometri ilk sınavı olcaktır. geometriyi hiç yapamadığımdan sınıfta geometrisi baya iyi olan inek, asosyal ve pasif bir çocuktan yalvar yakar kopya sözü alınır. fakat sınavın son 5 dakikasına kadar çocuğun kağıdının köşesini bile göremediğimden artık sinirlenmişimdir.
+ ben
- beden hocası
+(önümdeki arkadaşa fısıltıyla) kağıdını açsana orospu çocuğu
-sensin orospu çocuğu (nasıl duyduysa artık)
+hocam bu sınıfta bir tane orospu çocuğu var onuda herkes biliyor.
hoca bakakalır. tıpkı benim sene sonunda karnedeki tek birim olan beden dersine bakakaldığım gibi. işin acı tarafı o boş verdiğim kağıttan 07 alıp kurtarmama rağmen beden 1 gelmiştir. sözlerimde haklı çıkmış olmamda işin iyi tarafı.
Fb formamla beden dersine çıktım hoca karşıyakalı aramızda geçen diyolog
H: senin rengin bozuk
Ben gözünün içine bakarak
B: allahtan kanımız bozuk değil
Sınıf : ooooo
b: hocam tahtada i' nin yanındaki harf nedir? ha, pardon tamam "b" imiş *.
h: oğlum senin kafan biraz köşeli herhalde...
b: köşeli ama sekizgen hocam benim kafam...
yüz yılın ayarıdır bence. hiçbir şey demedim ama hoca onu göt ettiğimi sandı. daha doğrusu göt olduğunu sandı ve büyük bir laf yemişçesine sustu.
bir şey anlamayan sınıf ahalisi de nedensizce güldü.
(bkz: sözlü otuz)*
bütün bu hayal ürünü olaylara karşı size gerçek bir ayar anlatacağım. bizim okulda ağzı sigara kokan okuldan atılırdı. o kadar disiplinden taviz vermeyen bir okuldu. yani öyle astım kestim hikaye ve rivayetleri çok azdır. birgün seksi geometri hocamız sınıfa geldi. hoca tahtaya birşeyler yazsında arkasını dönsün diye sabırsızlanırdık. okadar seksi ve güzeldi ama üniversitede hoca olmak için sınavlara gireceğini söyledi. neyse ilk ders bitti ikinci ders için tenefüsten sınıfa geliyordum malum geç kalıyorum her tenefüs. tam sınıfa girdim hoca sınıftaydı artık kime sinirlendiyse girmeyin gidin izin kağıdı alın öyle gelin dedi. benimde işime gelmişti gider kantinde bir çay içerdim oh hoca benimi bekleyecek sanki. benle beraber geç kalan ömer adında okulda derece yapmış okulun en çalışkan öğrenciside vardı. tam sınıfın kapısından çıkarken elimdeki su şişesini sınıfın içinde bana 2 metre uzaklıktaki çöp kutusuna attım, su şişesi biraz dolu olduğu için biraz ses çıkardı ve çemberde biraz gezerek çöpün sarsılmasına yol açtı. neyse bizde hızlıca kapıyı kapatıp iniyorduk ki aşağı sınıfın kapısı açıldı ve ebru hoca arkamızdan "gelin bakalım müdürün odasına" dedi. çok sinirliydi. kesin kantinde arazi olacağımızı anladı dedim. neyse müdür yardımcısının odasına girdik. iki müdür yardımcısı 2 hoca ve müdür oradaydı. bu tayfanın hepsi maraton programındaki mangalcı hocalardı. hep taşşak muhabbeti çevirirlerdi. neyse girdik ve ebru hoca "bu arkadaştan şikayetçiyim sınıftan çıkarken çöpe tekme attı dedi". ben o an direk hocam ne sallıyorsunuz dedim. ebru hocada "hocam bakın bana ne dedi yalancı dedi" dedi. ben derse gidiyorum diyerek ayrıldı. diğer hocalara yanımdaki ömeri şahit göstererek gerçeği anlattım. neyse hocalarda bu hocan gidecek sıkıntıları var siktiret gibisinden konuşup git hocandan özür dile derse gir dediler. bende tamam diyip kantine gittim. bu olaydan sonra sınıftakiler noldu vs. diyince hocayı şikayet ettirdim dayıma sürdürcem kaltağı dedim. sonra ebru hoca sanırım üniversite için ders vermeye başlamış olacak ki ondan sonra hiç gelmedi okula ve herkes benim hocayı okuldan attırdığımı sanıyordu. hala arkadaşlarla bir araya geldiğimizde o konular açılıyor okuyup öğretmen olan arkadaşlarım benden atama bekliyor. bende hallederiz diyorum. napalım elimize yapıştı.
okul bahçesinde bir gün geziyordum hoca çağırdı, buraya gel. buyrun hocam? dedi çıkar kalem. belimden 7.65liği çıkardım. dedi çıkar defter. mahkeme kağıtlarını çıkardım. dedi çıkar harita. işte güzelim, orda senin benim vücudumda bıraktığım 3-5 tane jilet yarası var ya işte onları çıkardım. hoca dedi bunlar ney? hocam 3-5 jilet yarası! sanki sanırsınız ki piskopatın allahı! ama bilmezsinizki o 3-5 jilet yarası ela gözlümün hatırası! çal keke çaall!!
