hoca hastadır elinde bir şişe su ve ağrı kesici vardır.
h:çocuklar şu ilacı bir türlü içemiyorum boğazımdan geçmiyor.
ben:o zaman siz de makattan alın hocam!!!
üniversite hocası kabul ediliyosa küçük bir anıcık:
bir üretim işlemler yönetimi dersinde hoca derse katkı minvalinden bir iki ingilizce' den türkçe' ye çeviri yapmaya kalkmış, akabinde sınıfta türkçe-ingilizce kıyaslamasına girmiş, "türkçe şöyle fakir bir dil, türkçe böyle zayıf bir, bakın şunun karşılığı yok bik bik bik..." diyerek mevzuyu da uzattıkça uzatmıştır.
konunun başlarında "hocalarla takışma okulda!" lafları kulaklarında çınlanan luzumsuz da artık dayanamamış, lafa girmiştir:
hoca- tükçe fakir de fakir,...... fakir de fakir... fakir de fakir... bik bik bik (orgazm olur ve derse devam etmeye karar verir.)
luzumsuz- hocam türkçe kaç bin yıllık bi dil haberiniz var mı? ingilizce keltçe' den evrilmeden önce vardı bu dil.
hoca: ama bak şunun karşılığını bulamıyoruz. fakir de fakir, fakir de fakir (karşılığını bulamadığı da knowledge malın)
luzumsuz: hah işte ben de onu diyorum. günümüz de bazı sıkıntılar var ama bu dilimizin değil, bizim suçumuz.
hoca: (sözümü keserek) eee neyse neyse. şimdi dersimize devam edelim. bu konuda konuşmak istersen odama gelirsin konuşuruz. (öyle oldu demi şimdi!)
luzumsuz: bu konuda konuşmamıza gerek yok hocam. ben biliyorum neyin nolduğunu! (gülüşmeler)
velhasılı hoca sessiz kalır, alanına döner. üretim ve matematik alanında daha başarılıdır zaten. arada bi aldığı ayarın acısını çıkarmaya çalışır:
hoca - .... hizmet performans işidir çocuklar. performansın standardı olmaz. (luzumsuza bakarak) bazen ukala bi öğrenci çıkar mesela. hocanın moralini bozar, dersin verimli geçmesine engel olur.
hoca karşı sınıfta derse girecektir. bizim sınıf kapı önünde beklemektedir ve hoca yanaşmaktadır.
a: iyi dersler hocam
h: saol, hadi geçin sınıfınıza.
a: hocam siz hangi takımlıydınız , fenerbahçe değil mi?
h: evet , sen hangi takımlısın?
a: beşiktaş, hocam fenerbahçe tutulurmu ya?
h: ne alakası var lan , erkek adam asıl kanatlı takım tutmaz. hadi içeri geçin derse giricem.
hoca derse girer ve kapıyı kapatır. arkadaş kapıyı çalar ve bombayı bırakır.
a: hocam sizinki kanatsız mı? (muhabetten haberi olmayan karşı sınıfta öğrenciler pis pis sırıtır.hoca sinirlenir.)
h: çık lan dışarı çabuk!*
lisenin 4. yılıydı, arka sıralarda oturan iki tip vardı ki biri esmer biri sarışın iki çocuktu bunlar.
ingilizce derslerinin son yılda boş geçtiği yığınla okuldan biriydi.
hoca'nın istediği tek şey bi' kitap ve ceketti.
yine böyle bi' gün kılık kıyafet, kitap kontrolünde arka sıralarda oturan sarışın ve esmerin durumu; ortada açık bi' kitap askıda asılı tek bi' ceketti.
sıra bizim kamillere geldiğinde;
hoca: sarışın kitap nerde?
sarışın: -ortadaki kitabı kaldırarak- burada hocam.
hoca: esmer, kitap?
esmer: -aynı kitabı kaldırarak- burada hocam.
hoca: sarışın ceket?
sarışın: -askıda ki tek ceketi göstererek- orada hocam.
hoca: esmer?
esmer: -aynı cekete dönüp- o hocam.
hoca: peki canlarım siz herşeyi beraber kullanıyorsanız notunuzda ortak olmalı. 50 veriyorum gençler aranızda paylaşın haftaya bildirin bana.
hoca:adem
adem:evet hocam
hoca:tahtaya kalk
adem:elbette hocam
hoca:kevser suresini oku.
adem:hocam şu an müsait değilim ama ben onu dün gece okudum.
hoca:evladım dalgamı geçiyosun
adem:dalgayı çoktan geçirdim hocam
hoca:evladım beni kaldırma kevser suresi ni oku
adem:hocam şu an müsait değilim dedim ya.
hoca:evladım anlat peki derdin ne?
adem:hocam bizim yan komşunun kızı kevser dün akşam beni bi takım şeylere tahrik etti de.....
lise değil ama üniversitede, siyaset bilimine giriş dersinde, ilk derste, hocanın, "ben 96'nın üzerinde not vermem, ona göre, çok kalan olur benim dersimde" diye artistlik yapmasını müteakip, ilk sınavından 97 almam, o 3 puanı da hocanın zorlayarak kırması sonucu çizilmiş bir karizmayla kala kalması.
lisede matematik hocasının verdiği bir ödevde, bir sorunun yanlış olduğunu, cevabının çıkmadığını söylemesi, ardına öğrencilerin de buna katılması ve ardından çıkıp sorunun doğru, cevabının da mevcut olduğunu söylemem, ardına hocanın bazı arkadaşlarınız cevabı bulmuş olduğunu sanabilir, demesi ardından çıkıp tahtada cevabı göstermem, hocanın göt olması.
kış ayı ve üni.deki ilk yılımdı... tabi liseden çıkmışlığın verdiği rahatlık hat safhada dersliğin soğukluğunu üstümden atmak için çalışan klimaya yapışmış modda ellerimi yaklaştırıp ısınıyordum...
hoca: çocuğummmm....!
ben: efendim hocam...?
hoca: istersen eve götür daha rahat ısınırsın..
ben: tabii hocam fakat sizinde gelmeniz gerekiyor...
hoca: neden...?
ben: hortumu nereye sokarım yoksa...
hoca: ^+%???
lise sonun sonundaydım sanırım,
kadın matematik hocası ben arka sırada cok gürültü yaptım diye ayağa kaldırdı.
beni ayağa kaldırmadan önce sanırım ilerde ne olabilirsiniz adam olmalısınız falan gibi konular anlatıyormus sınıfa.
-bakın dedi dogumgunundan bişey olmaz
+hocam sizden öğretmen olmuş ya ben cumhurbaşkanı olurum.
-dua et karneler =?!!'^^+=?=?
gerizekalı ingilizcecimiz sınavdan sonra isimsiz kağıdı okuyup 66 vermiştir oysa ki o isimsiz kağıt cevap anahtarıdır ama bunu anlamayan mal en sonunda öğrencilerinin ısrarı üzerine kırmızı pilotla sınav yapılmayacağını kabul ederek hatasının farkına varmıştır .
lise 1'de yaşadığım bir olaydır. aşırı takıntılı ve oldukça hırslı sınıf öğretmenimiz her zamanki gibi sınıfımız hakkında yakınmaktadır.
hoca: sizden hiç umudum yok. şu okul açıldığından beri burdayım 7 senedir böyle bir sınıfla daha karşılaşmadım. (bu arada milenay hocaya bakarak pis pis sırıtmaktadır.)
hoca: ne düşünüyorsun milenay en arkada sindin köşene gülüyorsun öyle ??
milenay: hocam siz de bizi anlayın. biz de sizin gibi bir hocayla hiç karşılaşmamıştık..
okulun bahçesinde dolaşılmaktadır. bir hoca kazmaları ister. ders hocası camdan ugrcnn ve arkadaşlarını çağırır.
ugrcnn: hocam x kazma almaya gitti x hoca istedi.
hoca: ne gerek var siz varsınız ya.
y arkadaş: o kazmaların sapları da var ama.
hoca... ***
lisede kantin ve okul arasındaki boşlukta öğle tatilinde genelde top oynardık. e tabi lise son olduğumuz için de kimse bize yanaşamazdı ufak sınıflardan. biraz da şamatacı olduğumuzdan insanlar etrafımızda toplanır izlerlerdi. neyse efendim okul hademesi isa abi vardı orda top oynamamıza izin vermezdi. gelir alırdı topumuzu, gıcık olurduk. top da voleybol topu he. her neyse artık okulun son günleri devamsızlıklar başlayacak, biz de son son oynuyoruz top dışarda insanlar izliyor. bu gene geldi aldı topumuzu olaylar gelişti.
-(ortamıza atlayarak topu kaptıktan sonra) yeter artık her gün her gün top. alıyorum topunuzu!
+ (ben) sana ne ya isa abi ben senin süpürgeni alıyo muyum?
- ya oğlum de get!
o sırada gittim odaya hakikaten aldım süpürgesini ona gösterdim ve;
+ isa abi topu verene kadar süpürgeni vermiyorum hodri meydan!
kalabalık yarılmadı öyle ama baya konuşuldu işte. hocalar kızdı bana falan. disipline de gitmedik. aslında şimdi düşündüm de o kadar da mükemmel değilmiş. hocalara verilmiş ayar bile değil. lanet olsun bana lan!
orta üçte dönem ödevini ingilizce dersinden alıp hazırlamış ve hocaya teslim etmiştim. bir süre sonra notlar açıklandı.(o zamanlar not sistemi onluktu, doksanlı yıllar.) yedi vermiş bana hoca. hemen kalktım yerimden hocanın yanına gittim, elimi masaya dayayıp:
- "hocam notumu sekiz yapın." dedim. hoca, niye ki filan dedi. "çünkü yedi bu çalışmaya az olur" dedim. biraz durdu düşündü, saçlarını eliyle taradı. baktı ki gitmiyorum ve ısrarlıyım. "tamam" dedi. kalemi aldı, ödevimi buldu ve sekiz yaptı notumu. ben de zafer kazanmış komutan edasıyla yerime oturdum. kız yoktu ki sınıfta karizma tavan yapsın.
lise birinci sınıftaydık. o gün herşey yolunda gidiyordu, din kültürü sınavı hariç. hoca, kağıtları dağıtmış soruları cevaplamamızı bekliyordu. bense kimden, nasıl kopya çekeceğimi düşünüyordum. o sırada, içimdeki piç hocayı keklemelisin dedi. ve tenefüste aldığım şıp sevdi sakızının içinden çıkan kağıdı avucuma koydum. hocanın benim yanıma gelmesini bekledim ve kağıdın ucunu gösterdim. hocanın o kağıdı görüp, beni kopya çekerken yakaladığını sanması gerçekten unutulamayacak şekilde komikti. yüzündeki o hırs, onun kopya olduğundan okadar emindiki, gözleri bir hocanın kopyacı yakalaması gibi parlıyordu. ve kağıdı açınca beklediği süpriz görülmüştü. hoca üzgün ve kırgın birşekilde kağıdı suratıma fırlattı ve tüm sınıf gülmeye başladı. bende hocanın o kağıdı görünceki suratında oluşan pembelikten, kendimi ayar vermişcesine gururlanmıştım.