terbiyesiz veletlerin, kendilerinin iki katı yaşındaki insanlara, öğretmenlerine, öğreticilerine verdikleri ayarlarmış. utanmadan da yazıyorlar ya, ona yanıyorum arkadaş. insanda saygı olur, öğretmenlerinin kendisine gösterdiği emeğe zerre saygısı olmayan insan onursuzdur.
hoca:hiç öyle devekuşu gibi saklanma alakota görüyorum seni!
alakota:hocam hiç saklanmış bir devekuşu gördünüz mü?
hoca:hayır ama...
alakota:demekki iyi saklanmış sizden hocam.
sınavdan sonra arkadaşla konuşmalar başlar
hoca : olum susun konuşmayın.
+ : konuşmuyorum kimseyle hocam
hoca: kendi kendinemi konuşuyorsun. (dudağını ısırır bir sonraki cümlede delisin yani der gibi bakarken)
+ : evet hocam kendi kendime konuşuyorum ben biraz deliyimdir. (hoca sap gibi kalır).
matematik dersinde konu nerden geldiyse hoca şu sözleri sarf eder
h:mesela benim kardesim tıp fakültesini kazandı çok iyi bir puanla ,onunda oğlu fen lisesinde ha birde başka bir yeğenim var oda fen lisesini kazanmıştı zamanında ee çocuklar zeka genetiktir.(böbürlenerek)*
ydn: üvey misiniz ?
üç kafadar sabah okula geç kalmışız, kalmışken biraz daha takılalım bir çay içer öyle gideriz havası var, neyse çaylar içilmiş sikilen sikilmiştir. kapı çalınır, içeri girilir, özürler dilenir...
hoca: nerde kaldınız oğlum saat kaç oldu, bu saatte mi gelinir?
arkadaş: hocam biz akşam geciktirici aldıkta üzerinize afiyet...
tam olarak bir ayar sayılmasada şöyle bir diyalog geçmiştir coğrafya hocamla aramda:
hoca: ulaşım aracı seçerken taşınacak şey de etkilidir. mesela yükte hafif, pahada ağır şeylerde uçakla taşınabilir. bir örnek vermek gerekirse
haddi olmadığı halde lafa atlayan ulu dağcı: eroin.
hoca: ...
hoca sürekli sınıftakilere aynı soruyu sormaktadır.
h: ahmet günde kaç saat çalışıyorsun?
a: 5 saat hocam
h: aferin 6 ya çıkart.
h: serhat günde kaç saat çalışıyorsun?
s: 3 saat hocam
h: aferin 4 e çıkart.
herkese 1 saat ekleyerek söyler ve sıra bana gelir.
h: mrasil günde kaç saat çalışıyorsun?
mrasil: 24 saat hocam.
h: aferin 25e çıkart.
sınıf yarılır anlayan hoca sinir küpü şeklinde: senin...*
(bulmaca çözen öğrenci dil bilgisi öğretmen tarafından ayağa kaldırılır)
öğretmen: eş anlamlı iki kelime söyle bakalım mahmut
cin fikirli öğrenci: (bulmaca sayfasına baktıktan sonra) "boru sesi: ti."
öğretmen: (bağırarak) dalgamı geçiyosun sen benimle. sen ne olduğunu sanıyosun vs.
cin fikirli öğrenci: (hafif miktop bir tebessüm) beğenmediyseniz bi tane daha söylim hocam... resimdeki sanatçı: izzet altınmeşe.................
Lise 2 de kendisini amerikada yaşıyor zanneden bi ingilizce öğretmenimiz vardı. Bende arka sıralarda oturan sürekli konuşan , özellikle ingilizce dersini dinlemeyen bi öğrenciydim. hocada severdi beni ingilizcem iyiydi sürekli bilgisayar oynadığım için. Hoca sevdiği için sürekli benimle uğraşırdı , laf falan sokardık karşılıklı , bigün en arka sıranın bi önünde koridor tarafında oturuyorum , hoca sürekli bişeyler soruyo cevap bile vermiyorum. Bi ses duydum o sıra;
YB: YasinBasak SH: Serdar Hoca
SH: (Amerikan filmlerindeki gibi) Heeyy!! Yasin
YB: (içimden)Noluyo lan
SH: (Bi kovboy edasıyla belinden görünmeyen bi silah çekerek) Baaammm!!!
YB: (Hocanın amerikan özentiliğine de kıl olduğumdan , Kadir inanır usulü bi cevap vermek istedim) Ahhh!! Vurdun beni köpekkk!!!
Yine aynı hocanın başına bi kaç arkadaş toplandık , hoca birazda atmayı seven bi hocaydı
SH: Yeni bisiklet aldım 1 milyar 200 lira verdim ama çok kaliteli bi bisiklet.
YB: Hocam bu yaşta napacaksınız bisikleti?
SH: Ben bisikletle seyahat etmeyi çok seviyorum , abanaya (kastamonunun denize kıyısı olan ilçesi) falan gittim. Yaz gelsin arkadaşlarla antalyaya gidecez. Bütün hazırlıklarımızı tamamladık.
YB: Hocam pudra falan da aldınız mı yanınıza ?
SH: Napacaz oğlum pudrayı , yine başladın boş boş konuşmaya.
YB: Olurmu hocam burdan antalyaya bisikletle giderseniz , delik deşik olur valla en azından bi nemlendirici krem falan alın.
Aslında bunu gerçekten hocayı düşündüğüm için söylemiştim , sonra farkına vardım ne dediğimin ama bu sırada bu diyaloğu duyan herkes kopmuştu.
dersanedeki türkçe hocamız 35 yaşında evde kalmış yarım ton ağırlığında olduğunu düşündüğüm feminist bir bayandı. derste eş anlamlı, zıt kelimeler vs vs konuları işleniyor..
hoca: zıt anlamlı kelimlere örnek siyahla-beyazı verebiliriz.
ben: siyahla beyaz renk değildir hocam. bu sebepten zıt kelimeler değillerdir.
ardından hışımla gelen cevaplar, hocanın benimle dalga geçme çabaları ve benim siyahla beyazın zıt olmadığı hususundaki direnişim.
ikinci derse girilir ve hoca test dağıtır.
testteki sorunun birisi zıt anlamlı kelimelerle ilgilidir ve bu soruya göre siyahla beyaz zıt değildir. aynen geçmektedir soruda.
ardından sınıfta kopan bir kahkaha ve yarım tonluk kızarmış bir insan. hocanın son sözü ise;
hoca: ben anlamam. öss falan dinlemem. siyahla beyaz zıt kelimelerdir.
Aslında karşılıklı verilmiş bir ayar denilebilir ama durum şudur.
beden hocası: bh
indiana :indy
bh: aslında benim 50-60 milyarlık* arabam var ama isterim ki 70-80 milyarlık arabam olsun çocuklar.
indy: Eee işte sistemin çarkları bu hocam.
bh: Sistemin çarklarıysa susucaksın evladım.
işte gelişmekte olan ülkelerde eğitimci olmanın zorlukları... *