9. sınıf ingilizce dersi. hoca sorar yabancı dil bölümü seçiçek olan varmı diye 2 kişi parmak kaldırır. daha sonra hoca sayıyı az bulduğu için başlar konuşmaya:
-çocuklar yabancı dil sandığınız kadar zor değil çalıştığınız zaman başarabilirsiniz. mesala benim ablamın oğlu vardı ingilizcesi hep 5' ti * tabi benim gibi bi teyzesi olunca.
sınıfta ayıp olmasın espri yaptı diye bir kaç kişi gülmeye başlar. sessizlik olunca hoca devam eder:
-tabi böle olunca 10. sınıfta benimde yardımlarım sayesinde yabancı dil seçti. ama nasıl olduysa 10. sınıfın ilk döneminde ingilizcesi 2 geldi.
ve arka sıralardan bir ses gelir:
-tabi senin gibi bi teyzesi olunca. ardından sınıf yarılır.
hocada hemen konuyu değiştirir
-sonra ben onla beraber çalıştım 2. dönem 5 getirdi vs. vs.
her zamankinden farklı bir nasihat fizik hocası x ten gelmektedir.
- cocuklar bundan sonra arkadaşlarınızla olan ilişkilerinize çok dikkat edin kanımca, telefon görüşmelerinize falan.. gözüm üstünüzde.
+ hocam sizdemi telekulağa karıştınız.
(sınıfta bayram havası)
orta birinci sınıf, dersimiz kimya. 15 tatile girilecek haftadır ve hocalar ders işlememektedir.
yarı bilim adamı olan vekil öğretmen derstedir. yıl boyunca sınıftaki sükuneti sağlayaman hocamız şirinlik olsun diye fıkra filan anlattıracaktır. fıkra anlatmak isteyen var mı diye sorar.. herkes kendi dalgasındadır ve hocaya cevap gelmiz. tekrar sorar cevap yok..bir daha sorunca dayanamaz bizim çip alaattin ve ben der.. kalk tahtada anlat oğlum der ve çip alaattin fıkraya başlar:
bir adam varmış.
ata binince ölüyormuş.
ata binmiş.
ölmüş...
komik olmayan bir fıkraya bu kadar güldüğümüzü hiç hatırlamam..hoca ise ağzını açıp da bişey diyememiştir. saoğalasın alaattin..
sert yüzbaşı milli güvenlikçimiz anılarını anlatırken birden bir şeye sınıf güler. ön sıralarda oturan adıyamanlı bir arkadaşa sorar yüzbaşı.***
-ne gülüyorsun oğlum deli misin?
-evet hocam, biraz.
-deliysen bir doktora görün istersen.
-zaten gidiyorum hocam.
-hönk.**
öğrenci: neden kendi branşınızı seçmediniz?
öğretmen: ben ingilizceyi daha uygun gördüm kendime; ama sosyoloji mezunuyum.
öğrenci: ama nasıl oluyor o?
öğretmen: boğaziçi mezunlarının öyle bir hakkı oluyor.
öğrenci: gerçekten mi? ama yine de kendi branşınız değil sizin ingilizce. bir de yenisiniz. ****
millet öğle arası koşuşturmuştur. kimisi voleybol, kimisi futbol, kimisi basketbol oynamıştır. yaz günüdür de üstelik. biyoloji hocası sınıfa girer.
-bu ne böyle? sınıf ahır gibi kokuyor..
+tam yerine geldiniz o zaman.
yıllar önceydi, arka sıradaki grup muhabbeti koyulaştırmıştı, geyik okyanuslarına beyaz yelken açmıştı, öğretmen dayanamadı sinirden titreyen bir sesle içlerinden bir tanesine "sen" dedi, "sen çık dışarı çabuk, ama hiç bir yere ayrılmayacaksın, kapının önünde bekleyeceksin, kontrol edicem", öğrenci "tamam" dedi çıktı.
sınıf sus pus oldu, öğretmen devam etti derse, aradan 5-10 dakika geçti, öğretmen kapıyı açtı, kapı önünde bekleyen öğrenciyi süzdü, "iyi" dedi kapattı kapıyı derse döndü.
aradan 5-10 dakika daha geçti kapı açıldı, sınıftan atılan öğrenci öğretmeni süzdü, "hmm iyi" dedi kapattı kapıyı. öğretmen mavi ekran verdi.
birgün lisede ders gene 08:30' da başlayacak, ben o gün derse 08:45 gibi geldim. hoca da şaşırdı bu duruma.
edit: vay amk! koca lise hayatım boyunca geçen tek önemli olay-ayar buymuş nasıl hayatsa! sonradan farkettim, birgün okula gelmemiştim, bizim hoca benim gelmediğimi farketmemiş bile... s.keyim böyle yaşamı!
bilgisayar, resim, müzik gibi derslerin öğretmenleri genelde pek sevilmediğini, derslerinin önemsenmediğini düşünür ki haklılar amına koyim. bilgisayardan geçeyim diye kıçımı yırtacak değilim neyse. okula yeni gelen bilgisayar öğretmeni sırayla tüm öğrencilerle tanıştıktan sonra sınıfın sessizliğe gömülmesini istemiştir nedense. mümkün mü böyle bi'hadise? elbette hayır. hoca gürültüden dolayı sinirlenmiştir "susun ya da bana soracağınız bir şey varsa sorun" diye burnundan solumuştur. öğrencilerden biri sahne almıştır ve "hocam benim bi'sorum vardı. zilin çalmasına kaç dakika var acaba benim saatim yokta?" diyerek hocayı psikolojik olarak çökertmiştir. bence öyle oldu yani, adam sinir krizi geçirmek üzereydi.
konuları öğrencilere paylaştırarak, derste onlara anlattıran geoit şeklinde bir coğrafya hocamız vardı. paris'ten aldığı çantalardan, vakko şalını savurarak bahsederdi. kısacası kendini bi bok sanırdı. bigün derste konuyu ben anlatırken aramızda şöyle bi diyalog geçmişti:
h: hoca b: ben
b: sonuç olarak bağıl nem belli bir sıcaklıkta..
h: ayy bi dk dur yaa!
b: ? (ne diyecek diye bakıyorum. tüm sınıf suskun)
h: ayy çocuklar hiç anlatamıyosunuz yanii.. gerçekten anlaşılır diil.
b: evet anlatamıyorum doğrudur.. sizin anlatmanız gereken yeri ben anlayıp, birde arkadaşlarıma da anlatmaya çalıştığım için anlaşılmamış olması çok doğal.
ve tüm sınıf kopar. yalnız, o değilde, hocaya bu ayarı verdikten sonra kadın bana saygı duymaya başladı. kanaat notuma 100 filan vermişti. deveye diken insana siken hesabı...
-hey sen arkadaki ne konuşup duruyorsun. adın ne soyle bakıyım.
-aydemir akbaş hocam
-hımm bi kalem verin not edeceğim.
yaşlı ihtiyar bir matematik hocasıydı.
lise 1 de boş derste bayan ingilizce hocası gelmiş deftere imza atmış ve sınıf başkanı olan pusat'a ben karşı tarafta öğretmen odasındayım sınav okuyorum kimse dışarı çıkmasın diye öğütlemiştir.
Sınıf dışarı çıkar pusat izin vermese de çıkacaktır sonuçta. Sonra hoca gelir
hoca-Oğlum ben sana demedim mi milletin dışarı çıkmasına izin verme diye" sinirli bir şekilde çıkışır.
P- Hocam eğer ki sizin sınıf defterinde imzanız varsa sınıfta durmak zorundasınız bu benim değil sizin sorumluluğunuzdadır bu konuda suçlu olan sizsiniz.
Hoca sessiz sakin bir şekilde öğretmenler odasına gider.
tenefüste Pusat'ın annesinin eğitim fakültesinden arkadaşı olan matematik hocası gelir.
-Böyle böyle hocanı üzmüşsün git de özür dile sen haklısın ama olsun kadıncağız üzülmüş.
Pusat gider paşa paşa özrünü diler.sonra da gelir geri.