aldığım yıllık ödev. ulen hayatın çemberinden geçmiş bu yaşımda bile felsefeyi zar zor yaparken 16 yaşındaki bir çocuktan "thales mitolojiyle ilgilenmesine rağmen neden biz felsefeyi thales'le başlatırız?" diye bir ödev istenir mi? beğenmiyosan Anaximandros'la başlat o da senin sorunun yani *
sınıf arkadaşlarının bazılarının pinpon topunu alüminyum folyo ile sarması sonucu ortaya çıkan şeyi yakması ve peteklerin arasına atması. çıkan iğrenç koku ve duman karşısında felsefesi bozulan hocamızın o koku duman nerden geliyor sorusuna istinaden hocam petekler bozulmuş cevabının verilmesi. okulun hademesinden çok müdürü olan hasan amcamızın olaya müdehalesi sonrasında gerçeğin ortaya çıkması. öğleden sonra hiç bir derse girilememesi ile sınıfça ceza alınması.
fark ettim ki aklımda tek kalan bu olmuş, durumum vahim... *
hiçtir. 3 saat matematik, ardından 2 saat fizik dersine girdikten, sonra mecburi ders statüsünde ki, uyumak için ideal bir dersti. bayaa uzunca bir zaman önce.
"insan neden inanmaz ki, inansa ne kaybeder, bilhassa kazanır. Her ihtimale karşı inanmak daha yarar sağlar kişiye"
aynen böyle demişti sayın felsefe hocam, üzerinde günlerce düşünmüşümdür ama bir sonuca varmışlığım yoktur. Herhangi bir şeye inanası gelmeyen adamın da kendi çapında bir bildiği vardır ve yorum yapmak pek de doğru değildir.
yılların ömer hocası aklımda kalan.
yıllar önce aynı okulda okuyan teyzemin hocasıdır aynı zamanda yaşını siz düşünün.
ömer hoca uyur, biz uyur.
yeni çıkan kameralı telefonla ömer hocanın uyurken fotografı çekilir.
tenefüs zili çalar*
hayatımda en sevdiğim hocayı kazandırmıştır. o sadece bir hoca değildir, bir abi, bir dost, bir idoldür. yıllar sonra lise okuduğum şehre memur olarak geri döndüm ve kendisiyle arkadaş olarak takılıyoruz artık. her hafta halı saha maçındayız. gerçekten felsefe denilince aklıma gelen tek şeysin altan hocam.
hiçbir şey yoktur, olsa da bilemezdik, bilsek de aktaramazdık.*
he bir de; insan aklı doğarken boş levha gibidir. yaşantılarla bu boş levhayı doldurur insan.
bu ikisini ruhuma işlemiş felsefe hocamız. he bir de kızların bacaklarına bakıp tombala çekişi falan vardı da neyse. *
valla ben o dersle ilgili sadece felsefe hocasını hatırlıyorum.kadının gözlükleri ışıkta öyle bir parlardı ki nereye baktığını anlayamazdık,gözlerini seçemezdik o parıltıdan.haliyle kopya da çekemiyorduk,"ya bana bakıyorsa?" korkusuyla.aah aah tam kopya çekme ihtiyacımız olan derslerin sınavında hep o kadın bizim sınıfa denk gelirdi.kader utansın.