Sayısal zeka ile sözel zeka birbirinden çok farklıdır. Oldum olası nefret ettim matematikten. Lisenin ilk yılında fizikten hoca sınav notu ortalamamı düşürerek bıraktı, nedeni derste eşit ağırlıkçılara söverken müdahele edip " herkes fen yapmak zorunda değildir bazıları da coğrafya sever, bunu söylemeye ne hakkınız var? " dememdi. Kaldım fizikten. 2. Dönem hırslandım, oturdum adam gibi fizik çalıştım. Hocaya da harika sunum yaptım. Fizikten 94 ortalamayla geçtim. Matematik ortalamam 87 idi.
sonra gittim tm tercihi yaptım.
Öncelikle benim alanım diller. Çocukluktan beri 2 dille büyüdüm, dil öğrenmek benim için bir hobi. 6 ayda bir dile sıfırdan başlayıp b2 seviyesine kadar geldim. Bunu yapabilecek kaç kişi var? O matematik formüllerine kafayı gömmüş mühendislerden kaçı bunu yapar?
Bir ton şiir ezbere bilirim. Arapça yazıp okuyabilirim, divan edebiyatı şiirlerinin çoğunu anlayabilirim. Halk edebiyatındaki şairlerden alıntılar yaparım günlük hayatımda, yabancı şairler okurum. Kitap ve şiir en sevdiğim şeylerdir. Edebiyat notum hayatım boyunca 95'ten aşağı düşmedi, bu yıl 97 ortalamam. Bu derece hastasıyım. Hangi sayısalcı bunu yapabilir?
Türk tarihini çok severim. Kitaplığımdaki çoğu kitap tarihe aittir. Osmanlıdan hazetmem, islam öncesi tarihi araştırırım. Tübitak tarih projesinde finale kalıp 3. Olan bir proje yaptım. Canla başla çalıştım. Ben mi mal oldum? Biyoloji yada kimya çalışmadım diye gerizekalı mı oldum?
Coğrafya hoşuma gider. 90'ın altına hiç not düşürmedim. Tüm ülkelerin başkentlerini bilirim mesela. Sen tuvalu'yu bilir misin? Nikaragua hakkında laf etsem anlar mısın? Onu geç yanıbaşındaki kafkasya neresi desem söyleyebilecek misin?
Felsefe benim hayatımı kurtaran daldır. Gelin konuşalım. Camus'den, "can cak russo"dan, sarte'dan, nietzche'den, pilaton'dan konuşalım. Thomas more'un ütopya'sından, legun'ın mülksüzler'inden konuşalım. Kaçınızın cesareti var?
Matematik sevmem,
Fizik sevmem,
Kimya sevmem,
Biyoloji sevmem.
Bunları sevmediğim için mal sıfatı alıyorsak, bu ülkenin sabit düşünceli insanlar yüzünden böyle olduğunu kanıtlamış oluyoruz.
Hadi git sen matematik çalış. Ben de çalışıyorum. Pisagor'u unutma ha. Üçgenin alan formülünü biliyon mu? işlem önceliği parantezde ha.
Bir de sıvı basınç formülü hatırlıyom. Neydi ? H.d.g miydi? Hah ondan işte.
genelde bazı öğretmenler veya sayısal bölüm seçen öğrencilerin velileri tarafından yapılır .
+bizim şipican fen bölümünü seçti sen hangi bölümü seçtin?
-eşit ağırlık
+aa halbuki zeki bir çocuğa benziyordun *
-her eşit ağ..* ee öhm hukuk için seçtim ben.
-...
şeklinde örnekleri mevcuttur . gülüp geçilmesi lazımdır yoksa hararetli ve gereksiz tartışmalara yelken açılır .
ileride hukukçu, kaymakam olmak veya finans sektöründe yer almak isteyenlerin tercihidir eşit ağırlık.
herkesce çok büyütülen sayısalcıların, idari işlerinde mühürlerine muhtaç kalacakları kişileri yetiştirir bu bölüm.
dersane ya da okul müdürlerinin işyerlerinin başarı sayısının artmasında eşit ağırlığı pek fazla tercih etmemeleri, onlara ileride ''şöyle bir kaymakam çıkardık. aa şu yüksek mahkemedeki hakim bizim öğrencimiz. x şirketinin ceo'su buranın suyundan içti.'' gibisinden mal mal övünç kaynaklarına dönüşmüş olarak geri dönecektir.
evet bu aile baskısı ve mahalle baskısı yüzünden milyonlarca lise öğrencisi lisede sayısal seçmeye itiliyor.bunlardan biri de ben.
aile'nin benim oğlum/kızım mühendis,doktor,mimar olacak hırsı yüzünden sayısal alana yeteneği olmayan milyonlarca öğrenci sayısal seçmeye iteklendi,çocuğun fen alanına yeteği var mı yok mu diye sorulmadan.
''ama benim oğlum mühendis olucak,bir sürü insan vay be senin oğlun mühendis olmuş''diyecekler ve aileler bununla gururlanacak.bizim verdiğimiz kararların bir önemi olmadan.evet ben 3 sene boyunca fen okudum,3 senede psikolojik sorunlar yaşamaya başladım.fizik yapamıyorum,kimya yapamıyorum ve kafam almıyor bu iki dersi.ama bir dakika ben sayısal okumalıydım,çünkü eşit ağırlıktan bir bölüm kazanmak bir boka yaramazdı. benim toplum içinde saygı gören bir mesleğim olmalıydı. herkesin benden gururlanacağı bir meslek dalı olmalıydı hatta bu.
üniversiteye ilk giriş senemde sayısaldan girdim ve bir bok yapamadım,çünkü sayısal'a yeteneğim yoktu benim.uğraşsamda olmuyordu yapamıyordum.yapamayınca ''niye yapamadın sen aptal mısın?o kadar dershaneye yolladık seni,boş yere bir sürü para verdik dershaneye,demek ki yeterince çalışmamışsın''hayır arkadaşlar it gibi çalıştım ben sayısal olduğum zamanlarda,eksiklerimi kapatmak için.ama olmuyordu kafam almıyordu.
ikinci sene ailemi ikna ettim eşit ağırlığa geçiyorum diye.çünkü edebiyatı,tarihi,coğrafyayı çok seviyordum,lisede en iyi dersim bunlardı.işin saçmalığı eşit ağırlık okumak için ailemi ikna etmek zorunda kalıyorum.ne kadar komik değil mi?ailem sanki benim yerime hazırlanacak.onlarda sağ olsunlar anlayışla karşılamaya başladı bir zaman sonra.dershanemi değiştirdim,ve yaz boyunca işe girip dershane paramın bir kısmını biriktirdim aileme yük olmamak için ve o ara türkçe,tarih,edebiyat,matematik çalışmaya başladım ve edebiyat çalışırken çok mutluydum.dersin başına şevk ile oturuyordum artık,ders çalışmak eziyet haline gelmiyordu.
dershane'nin sınıf belirleme sınavı oldu ve dershanenin derece sınıfına olacaktım.evet bir bok başaramayan ben için harikulade bir olaydı bu.en iyi sınıfta olmanın gazıyla derslere daha çok asıldım ve denemelerde puanlarım artmaya başladı,hem kendime olan inancım gelmişti ve bir şeyleri yapabileceğimi görmeye başlamıştım tm seçerek.
evet arkadaşlar bu durumda olan çok kişiyiz,bunun farkındayım bende.diyeceğim o ki;sayısal alanda kendinizi yeteneksiz hissediyorsanız durmayın tm'ye geçin.ailenizin arkadaşlarınızın dediklerine kulak asmayın.bu sizin hayatınız,bu hayatı sizden başkası yaşamayacak.kararlarınızı kendiniz vermeye çalışın mümkün oldukça.
son bir not:dokuz eylül üniversitesini yazmayın,yazdırmayın.
o değil de sözel seçenlere mal muamelesi yapılır asıl. birde kalp kırıcı konuşulur. zeka seviyesi tartışmalarına kadar indirger bunu kendini çok zeki sanan sayısalcı arkadaşlar. şimdi o sayısalcı arkadaşların aldıkları maaşa bakıyorum da iyi ki sözelci olmuşum diyorum. yanımda efelenen o kişiler şimdi eziş büzüş. bugünlerin bir de yarını var.
düşünmeyi, yorumlamayı bilmedikten, kendi tarihini okumadıktan, doğru düzgün türkçe konuşamadıktan, felsefeyi anlamadıktan sonra mühendis ol, mimar ol, doktor ol ne fark eder?