liseden sonra bu adamlar;
-ingilizce dil edebiyat, tercümanlık vs.
-fransız, ispanyol, italyan dili ve edebiyatı.
gibi bölümler kazanır, mezun olunca da tercüman, çevirmen, futbolcu çevirmeni, dış ticaret okursa hele bir de,
en az 3000 tl maaşla işe başlarlar.
durum böyle olunca tabi sayılarla yıllarca kafasını yemiş kişiler,
bu insanların dil öğrenmek gibi bir yeteneği olduğunu reddedip
kıskançlık krizlerine girerler, ben yıllarca sayılarla neden boğuştum dercesine.
doğruyu yapan kişidir.bizim bir ingilizce hocası vardı,adam hem öğretmenlik hem rehberlik sınav ek ders özel ders derken 5000 liraya yakın para alıyodu ayda.her gün mercedes le okula gelirdi.
genelde matematik denen şeyi beceremeyip, sözel bölüme gitmek istemeyen insanların tercihidir. 3 yılın sonunda ingilizce seviyesi iyi bir seviyeye gelebilir, daha sonra bu insanlar üniversitede genelde dil edebiyat, öğretmenlik, mütercim-tercümanlık gibi bölümlere giderler. canları sıkılır bir konu araştırırlar aa kaynaklar hep ingilizce, ama bu insanlar için sorun değil çatır çatır anlarlar hepsinide. (bkz: lisede dil sınıfı öğrencilerine beslenen kıskançlık)
ilgisi olan insanin yapacağı en mantıklı karardır.yahu şu yorumlara bakıyorum da,adam anlamıyorsa anlamıyordur.ne kasıyorsunuz.şimdi bu bölümü seçen mi yoksa bu yorumları yapan mı andaval oluyor çözemedim.herkesin ilgi alanı farklıdır bir anlamadınız.hem o adamlar en kötü turist rehberi olurken çok zeki sayısalcılar ne olur işletmeci.
zamanında bana da ilginç gelen ama bunu okuyanların geldiği noktayı görünce acaba dedirten eylemdir. şimdi tanımı geçtikten sonra mevzuya girelim. sene 2006-2007 falan o yıllarda tabi galatasaray şimdiki gibi değil. ciddi maddi zorluklar falan var, takıma da abuk sabuk tipler gelip gidiyor. neyse konumuzun bunla alakası yok, günün şartlarını anlatmak için söyledim. neyse ben lisedeyim o zamanlar geldik lise 1'in son gününe. efendim karneler dağıtıldı sınıf öğretmenimiz sordu kim hangi alanı seçmek istiyor diye. ben önceden düşündüğüm gibi dedim fen işte herkes söyledi fikrini sonra bir arkadaşımıza sıra geldi. biz de ona hafif çekik gözlü diye magiko derdik, sıra geldi ona dedi ben dil seçeceğim. hoca da dedi bizim okulda yok başka okula gitmek zorunda kalırsın o zaman o da tamam dedi. neyse kız gitti biz okuduk lise bitti.
ben tabi hala görüşüyordum o zamanlar dedim üniversite ne yaptın falan. ankara üniversitesi japon dili ve edebiyatı bölümüne girmiş. ben hem şaşırdım hem de baya sevindim dedim iyi yabancılık çekmezsin işte rahat rahat okursun güldük eğlendik. ben de ikinci girişimde ytü harita mühendisliğine girdim.
günler günleri kovaladı şimdi o japonya'da facebook'dan sürekli güzel güzel resimler paylaşıyor galiba orada bitirdi okulu şimdi de orada çalışıyor. ben de hala şantiye stajında tozun toprağın içinde sürünüyorum. ha meslek hayatımda ondan daha mı çok gezeceğim hayır. daha mı çok kazanacağım hayır. daha mı mutlu olacağım muhtemelen hayır.
sonuç olarak insan sevdiği ve gerçekten en çok istediği şeyi seçmeli ne olursa olsun.
ne istediğini bilen için doğru bir tercihdir. Dil bölümü eğlenceli ve en azından fizik, kimya vb. dersler yok, bu bile başlı başına bir nedendir. çok iyi güzel bir tercihdir. alkışlar bu bölümü seçenlere...
seçilen dil almancaysa etkisinden kurtulmanız çok uzun yıllar alacaktır, daha sonra almanca günlerinize lanet edersiniz. ich'li sich'li günler geçmek bilmez.
anlatım bozukluğu yapılarak başlık açmaktansa öncelikle ana dilini daha iyi öğrenmesi gereken yazarın hunharca eleştirdiği bölüm. (bkz: lisede yabancı dil bölümünü seçmek)
dil yeteneği farklıdır ve gerçekten bu yeteneğe sahip olanların seçmesi en doğru olacak bölümdür.
eğlencelidir, sınıfları genellikle az nüfusludur, bu yüzden kendi içlerinde de, öğretmenlerle de pek sıkı fıkı olurlar. her türlü sosyal etkinliğin altından çıkan tipler olurlar.
yabancı dil öğrenmek için her türden metin okudukları için genel kültürleri oldukça yüksektir.
seçmek cesaret gerektirir tabi, ileride seçebileceğin meslekler kısıtlıdır. ama en dandirik yunan dili edebiyatı bölümünden çıkıp konsoloslukta çalışıp çatır çatır para kazanını da gördüm, kişinin kendine bağlı bu işler sonuçta.
erkekler için muhteşem bölümdür, çünkü sınıfların çoğunluğunu kızlar oluşturur. ve eğer sınıfın eli yüzü düzgün tek erkeği sizseniz, tebrikler playboy oldunuz!
ayrıca öyle matematik dersi, feni yok, yapamayanlar bu bölüme geçiyor diyenlere de pek aldırış edilmemesi gerek. eğer doğru düzgün bir anadolu lisesindeyseniz size o matematiği zorla öğretecekler, hiç kaçış yok. eh ben dildeyim, yatarım diye bir şey de yok, hedefin boğaziçi mi, o zaman koş ve çılgınlar gibi geometri, kimya falan çöz aksi takdirde rakiplerine fark atamayacaksın.
böyledir dil bölümü, emek gerektirmesi bir yana lisede eğlenceli bir kaç yılla, kaybolmayacak dostlar sağlar size.
tembel miydim? hayır. salak mıydım? hayır. 100 soruda 95 net yapmamı istedi bu sistem benden. ben de 80 yapınca kıçı kırık ingiliz dili bile kazanamadık tabii. sonradan puanlar bir nebze olsun düşünce istediklerime ulaştım ama geç oldu. insanda heves kalmıyor.
çok iyi bir lisede okumuyorsanız ve içinizde aşırı bir dil hevesi yoksa yanaşmayın pek. seçebileceğiniz bölüm de çok az malum.
Türev öğrenmek zorunda oldukları zaman da olmuştur. Ygs mantığından dolayı matematik yapmak az da olsa puan ve sıralama kazanmak demektir. Yabancı dil zekasının matematiksel zekayla paralel olduğunu bilmeyen zatlar bu tur yorumlarda bulunabilir. Hem fonksiyon çözüp hem ingiliz edebiyatını orijinalinden okumadan yorum yapılmamalıdır. Fakat saçma bir eylemdir, orası tartışmaya açık değil.
