büyüdüğünde de spor yorumcusu olarak bir (bkz: gökmen özdenak) veya bir (bkz: samet aybaba) olarak futbol programlarında da kafa ütülemeye devam ederler.
hayatları futbol olan, mahallede sürekli top oynayarak kendilerini geliştiren, yarın öbürgün kariyerlerini geliştiremeyecek, herhangi bir iş yerinde iş bulacak, içlerindeki holiganla baş edememiş yurdum insanı tipleridir.
lisede arka sırada oturup, futbol konuşmaya çalışan tiplerde vardır ki, ben deniz bu duruma zamanında örnek teşkil etmişimdir.
ama yanıma gelen elemanın tamamen kolpa üzerine kurulu hayat hikayeleri, bıkmadan sıkılmadan anlattığı anime maceraları ve en önemlisi futboldan anlamayışı beni derin hüzünlere gark etmiş ve çaresiz o konuşma zamanlarında uyumak, uyumak ve yine uyumak düşmüştür payıma. içimde ki tüm futbol çoşkusunu linç edip, turgay şeren'in telegolde uyurken yorum yapması gibi gencecik bünyem uyurken rüya on birler kurmaya başlamıştı. şimdi merak ettim de acaba hangi takımı tutuyordu sevgili arkadaşım ?
Valla biz 7-8 kişilik bir arka sıra grubu olarak bundan 10-15 sene evvel bu işin gelebileceği son noktalara ulaşmıştık. Öyle ki koca koca yaşlı başlı öğretmenler gelip bizimle muhatap olup bu muhabbete katılırdı ve derslerin kaynadığı olmuştur. Şu örnekle dönen muhabbetin seviyesini daha iyi anlayacağınızı umuyorum.
Bizim ekip deli gibi altılı oynardı. Milli güvenlik derslerine gelen bir albayımız vardı. Lise 2 öğrencisinin yaşı 16 albayın yaşı da 40-45 vardır. Bu adam bizimle gelip bülten üzerine konuşur ve o gün kü altılıyı beraber hazırlardık. Belki de taburda astlarına göstermediği ilgiyi adam 16 yaşındaki liseli çocuklara gösteriyordu. Hem futbol muhabbetinde hem ganyanda iyiydik çünkü.
Bu arada son bir not. O ekibin hepsi işinde gücünde adamlar oldu ve deseler ki toplanin da bir spor programı yapın ortaya çıkan muhabbet reyting rekorları kirar bu ülkede.