lise ikinin başlarında bir platonik aşka tutulmuştur muhtemel ki salak. iki sene süren uzakara aşk sancıları sonunda aslında "aklındaki o" ile "karşısındaki o" arasında çok fazla fark olduğunu anlamış olacaktır ama lise bitti, neye yarar.*
gerçi hesapladım da sırf lise birde yaklaşık 8 başarısız ve en fazla 15 gün süren, taraflar birbirini tanıdıklarında sonlanan türden ilişkileri olmuş gene aynı kişinin.
tüm bu gereksiz bilgilerin ardından önemli kısıma geliyoruz; lise bittikten sonra ve aşka olan inancı anlamında koyu bir ateist hâlini almışken aşkı bulmuştur.
bir asgari rakamın olduğundan haberi olmayan tiptir. birini sevmiştir sadece ne yapsın eziktir. sadece en özel insanla paylaşmıştır hayatını ezik işte.
(bkz: hayatı boyunca aynı kızla çıkmak)
skor peşinde koşmayan adam gibi adamdır. düzgün insandır. gerçekten hoşlandığı kızlarla çıkan ve iyi ilişkileri olan erkektir. 2 ya da 3 normal rakamdır. sosyallikle de bir ilgisi yoktur.
lisede çıktığım kız sayısı sıfır. Aslında bu durum lisenin %90’ı için geçerliydi sanırım. Şimdilerde durum nedir bilmiyorum ama o zamanlar baya doğaldı bu durum.
o zamanlar sorulsa bundan memnun olmadığımı söylerdim belki ama kafaya taktığım herhangi bir anı da hatırlamıyorum. insanın kendini değerlendirmesi norm’a tabi doğal olarak.
şu an objektif olarak baktığımda, o yaşlarımda herhangi bir gönül ilişkisini sağlıklı yürütebileceğimi hiç sanmıyorum. içinde boğulduğumuz arabesk kültürün etkisiyle muhtemelen ya fazla sahiplenici veya dramatik bir tavır sergilerdik. Dahası, dünyası futbol, f1, at yarışı, bilardo, half life olan ergenlerin çıkma konseptiyle uyuşması zaten zor olurdu.
Çocukluğumu ve ilk gençlik yıllarımı keyifli yaşamış olmamın bir sebebi de bu olabilir.