Liseyi değilde ortaokulumu özlerim ben hep semtimin içindeydi çocukluk arkadaşlarimla beraber bitirdim. Bizim semtte ķötü ,serseri insan sayısı azdi.bu yüzden orta okulda hep iyi arkadaşlarim tam anlamiyla güvenebileceğim arkadaşlarim oldu. Liseye semtimde gidemedim semtimde adam gibi temiz bir lise olmadığı için komşu semttekine gittim orasıda torbacisi,kekosu,serserisi meşhur bi semtti sonuç: Kendini bi bok sanan salak tiplerle,kekolarla dolu bi okulu bitirdim. Sağlam 2-3 kişi dişinda bi kazancım yoktur liseden.çoğu zamanda keyif almayarak gittim ortaokulun aksine.
benimdir o. eğitim hayatım boyunca hem en sıkıntılı hemde en güzel yıllarımın geçtiği zamanlardı. üniversite yıllarıda fena geçmedi ama lise bir başka güzeldi.
Hayatımdaki diğer dönemlerden farklı hissedemedim. Aslında ben hayatımı hiç dönemlere bölemedim. Bu nefis duygudan mahrum kaldım. Kişisellikleri ret edip bir birey olma fikrimden ötürü varlığıma asla bir anlam yükleyemedim.
Ve bu durum beni sadece herkesle aynı olduğumu kabul etmiş olmamın tek farklılığım olduğuna ikna etti.
Ve bu acı itirafı kimsenin skine takmayacağı bir başlık altına; anonim kimliğimle girdiğim birkaç kod parçasının <br> lerin alt üst konuma getirip şekillendiriği bir sözlüğe yazıyorum.
Anlaşılmak ve beğenilmek için değil.
Burası benim çığlığımı kimsenin duymadığı bir yer ve ben haykırışımın gizli kalışındaki esrarın beslediği safdil bir çocuğum sadece.
özlemiyorum diyen yalan söylüyordur. eğer okulda popüler ve her kızın sevgilisi bir çocuksanız ve pigme boyunda çocuklar yanınızdaki kız dolayısıyla size kıskançlıkla bakıyorsa. bir de dersleriniz iyiyse belki de hayatınızın en sorumsuz ama güzel zamanlarını geçirmişsiniz bile demektir.
ilk okul yıllarımı bile özlüyorum. ne güzel ekmek elden su gölden hesabı ne iş güç derdi ne başka birşey hayat o zaman güzelmiş.
büyümekle çocukluk etmişim.
ben özlemem
78,79,80 yılları özlenirmi
kelle koltukta geçirdiğim 3 seneydi
3 sene içinde okulumuzda 2 öğrenci vurularak öldürülmüştü.
dalıp çıktığımız sokak kavgalarının sayısını unuttum.
yediğimiz, attığımız dayaklar boğaza köprü olurdu.
sol elimde ölene kadar taşıyacağım bıçak yarası kaldı.