birçok insanın utandığı, kimselerle tanıştırmak istemediği, hatta 'neden böyle bir annenin evlâdıyım' diyerek sorguladığı bir konudur.
oysa ki anne cana can katandır, o da yetmez ömüründen ömür eksiltendir. annedir en nihayetinde.lise mezunu olmasa bile dokuz ay karnında taşır, uykusundan olur büyütene kadar, üstelik lise mezunu bile değildir.
emzirir, besler, korkar, tasalanır, uyurken baş parmağını burnuna yaklaştırıp nefes alıp almadığını kontrol eder, ders verir, emek harcar, ecel terleri döker, azıcık öksürseniz ömründen ömür gider. düşüp dizlerinizi yaraladığınızda, içi sizden daha çok sızlar ve yerden kaldırdığında gözlerinize bakıp "annem benim" deyip sımsıkı sarılır size. yıllar sonra o düşme anınızı her hatırladığında "kurban olurum nasıl düşmüştün öyle" diyerek acı çeker yeniden.
en büyük sırdaşınız olur.tek arkadaşınız. yıllarını hebâ eder kısaca ve lise mezunu bile değildir. tüm bunları hissederek yapabilen annedir, o lise mezunu bile olmayan anne.anneliği diplomasında yazmaz hiç bir annenin,zira yüreğindedir annelik...
lise mezunu bile olmayan bir anneye sahibim...candır,candan ötedir.uğruna ölebileceğim tek varlıktır o ve ben gurur duyuyorum onunla.
tıp ansiklopedilerini yutmuş, her hafta bir kitap bitiren, bol bol bilimsel belgesel izleyen anneyede aynı zamanda sahip olduğun için sevinmektir. tek kötü yönü okulla ilgili bazı durumlara anlam verememesidir. (bkz: annenin üniversite hocalarından izin al demesi) bu durumda doğaldır, cevap verilmez.
utanılma gibi bir şeyin söz konusu olmayacağı bir durumdur herhalde.
zaten kişi utanıyorsa bunun sebebi eğitim düzeyinden ziyade çok başka şeylerdir ki üniversite mezunu da olsa mutlaka bir şeylerden utanacaktır birey.
o istemez miydi sanki okumayı. ama kahrolası kader! tam okul çağına geldiğinde bulunduğu köye okul yaptırıldığı için ilkokulu okuyabilmiştir. buna da şükreder.
lise mezunu olan bir anneyle pek bir farkı yoktur. çocuğun eğitiminde ve ona yaklaşımında, öğrettiklerinde elbette annenin bilgi düzeyi, dolayısıyla aldığı okul eğitimi etkili olablir ancak çoğu şeyde asıl yönlendirici olan içgüdüsel anne duygularıdır. bunun da eğitimle pek bir ilgisi yoktur.
ancak bahsi geçen durum annenin cahil olması ise pek çok açıdan, anne-çocuk ilişkisinde çeşitli çatışmalara yol açabilir. annenin bilgi düzeyi kısıtlı olup hep geleneksel bir bakış açısına sahip olduğundan değişen ve farklılaşan yeni toplum düzeyine ve çocuğunun büründüğü rollere anlam veremeyebilir ve sürekli yadırgayışlar meydana gelir. ve bu da kuşak çatışmasına yol açar.
her kıçımız sıkıştığında ustalıkla kıçımızı kurtarabilecek ( dolayısıyla hayatımızı kontrol altında tutabilecek ) kadar zekidir anne denen varlıklar, eğitim seviyelerinin birini diğerinden alçaltan bir yönü yoktur. Keza annelerimizden utanmamız için sebep olamayacak ufak bir ayrıntıdır. Hiçbirimiz diğerinin annesini küçük görmeyiz ilkokul mezunu ya da okumamış diye. Öyle bir lüksümüz yoktur, her annenin başımız üzerinde yeri vardır. Cennet bakışlı insanlar.
her şeyi dramatize etmeye gerek yok. annenizi seçme şansınız olmadığı gibi liseyi bile bitiremeyen evladı da anne seçmez. bazen toplumsal şartlar, bazen de çocuğun zeka seviyesinden kaynaklı liseyi biel bitiremeyen bir evlada sahip olabilir. ki bu dünyanın sonu değildir.
anne emektir, anne sevgidir. tartışılacak pek bir yönü de yoktur aslında vicdan sahibi her kadın annedir benim gözümde.
kişileri hayatında yanlış değerlendirmeyi huy edinmiş bir insanın utanacağı durumdur. kişi hayatındaki insanları kendi hayatındaki konumlarıyla değerlendirmelidir, onların hayattaki konumlarıyla değil. anneyi kendi hayatındaki annelik, babayı babalık, kardeşi kardeşlik, arkadaşı ise arkadaşlık konumuyla yani.. ve ben annelik konumu için bir kadının diploma alması gerektiğini hiç duymadım. diplomalar, statüler vs. çok önemliyse çalışır, çabalar kendin ulaşır, bununla övünürsün. negatif hiçbir şeyinden utanmayan, utanamayan melek gibi bir varlık da pozitif her şeyinle yine senin yararına olduğu için havalara uçmasını çok çok iyi bilir, ve ona da anne denir..
değil lise ilkokul mezunu olsa dahi, herkezle göğüs gererek tanıştırılması gereken varlıktır. 9 ay karnında taşıdığı yetmezmiş gibi bir de yemez yedirir, içmez içirir.
annelik diploması diye bir derece konulsun,öyle görmek gerek annelerin mezun olduğu notu da diplomayı da.
okuduğu okul evlada da kendine de topluma da bir şey kazandırmamış bir anne de olsa, okuyup toplumun en değerli insanı da olsa, hiç okumamış ama sana her fırsatta hayatının dersini vermiş bir anne de olsa anneler yavrularının aldığı diplomalara kendilerinin gibi sevinir.
sen ne mezunuysan annen de o okuldan mezun olmuştur.
annem enteresan bir kadındır. hayatında hiç okula gitmemiş. ama giden komşu çocuğunun kitaplarına bakarak okumayı öğrenmiş. ilkokulu 30 lu yaşlarının başında ortaokul ve liseyi de 40 lı yaşlarının başında dışarıdan bitirdi. sonuç itibarı ile ben hayatımın bir kısmını lise mezunu olamayan bir kısmını ise lise mezunu olan bir anne ile geçirdim.
tecrübeme dayanarak size şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki ; liseden mezun olmadan önce de ve sonrada hep iyi yemek yapardı. kısaca pek bir şey değişmedi.
ne yalan söyleyeyim üniversiteye gelesiye utandığım hadise. annem anlatırdı hep okuyamadım diye.. 1930'larda bizimkiler bulgaristan'dan göç ettirilmiş, manisa civarında muhacir köylerinden birine yerleştirilmiş. köyde 10 sene öncesine kadar 1,2,3,4 ve 5. sınıfların aynı sınıfta olduğu bir okul vardı o da kapandı. annem de bu okuldan mezun olmuş, diplomasını da saklamış 35 senedir. ortaokul için 3 km ötedeki kasabaya gitmesi lazımmış tek başına, o zaman bizimkiler de araç da yokmuş, tabi otobüs de yok o sıralar. hergün tek başına karda kışta 3 km gidip gelmeye cesaret edememiş. çok isterdim der hep ortaokulu okusaydım diye. ama hem ablamın hem de benim okumam için hem annem hem de babam varını yoğunu koyarak okutmaya çalıştılar, hala da çalışıyorlar. hayatının neredeyse üçte ikisini size ayırmış birinden utanmak riyakarlığın daniskasıdır.
geçenlerde gayet iyi giyimli ve iyi bir işi olduğu anlaşılan bir ağabeyin memleketten anasıyla babası gelmiş lüks bir lokantaya getirdiğini gördüm. anası ve babasının alışkın olmadığı belliydi öyle yerlere, çekingendiler. ama oğul öyle ilgileniyordu ki, özel olarak aşçının yanına gidip annesinin istediği şekilde yaptırıyor, gelince de elinle yediriyor, babası doydum demesine rağmen babam 1 tane de benim hatırın için ye diyodu. herhalinden belliydi onları çok sevdiği. o ara çok duygulandım. acaba ben de ileri de böyle bir evlat olabilecek miyim annemle babama diye.. öyle ya lise yıllarına kadar annemin toplatılara dahi gelmesini istemiyordum.. arkadaşlarımın anneleri lise, üniversite mezunu şıkken; benim annem ilkokul mezunu ve kapalıydı. açıkça olmasa da zımnen çevre baskısı vardı yaşadığım çevrede.
neyse ki o günleri geç de olsa aştım, canım anam şimdi 800 km ötede şuan belki de yarınki sınavım için bana dua ediyor.
çok gurur verici birşeydir hiç utanılıp sıkılacak bir yanı yoktur. zamanında okutmayanlar utansın.
not: annem gerçekten okuma yazma bilmiyor.ve bunda utanılacak hiçbirşey yok.*