lisede aşık olursunuz birbirinize, beraber olmaya başlarsınız, her şey onunla güzeldir yıllar boyunca her şeyi onunla yaparsınız, hayatınızdaki bi sürü planı değiştirirsiniz onunla olmak adına, nasıl kolay beraber olacaksanız onu uygularsınız sizin için iyi olanı değil, sonra yıllar geçer evlenmeye karar verirsiniz bu arada o istedi diye yaşadıgınız şehri, yapmak istediğiniz işi bırakmışsınızdır. neyse evlenirsiniz, tamam oldu işte bu dünyanın en mutlu insanı benim diye düşünürsünüz, her gece şükredersiniz onunla oldugunuz için, onsuz tek bir gece tek bir gün geçirmeyeceğim dersiniz ama sonra çok değil sadece 5-6 ay sonra o yıllarınızı verdiğiniz, yanından bi an ayrılmak istemediğiniz adam artık sıkıldıgını söylemeye başlar, eve geç gelmelere, sizi umursamamalara, en sonunda bi gün telefonuna gelen bi mesajla öğrenirsiniz ki hayatında biri var. o güne kadar sevginizden katlanmışsınızdır her şeye ama artık bitmiştir, bi başkası yüzünden size çektirdiği acıları düşündükçe yüzünü bile görmek istemezsiniz, ayrılmaya karar vermişsinizdir, onsuz günler geçmez, hayat yaşanmaz ama dayanmak zorundasınızdır.
dayanmaya çalışıyoruz bakalım ne olcak bundan sonrasında..
sıra olurduk bahçeye
ona bakardım .
ulan insan lisedeyken böyle sevebilir mi bir insanı?
kanım fıkır fıkır ,
istanbul hayallerimde bile yok
o var .
hala iki pantolonum
cebimde iki lira
onlar da delik cebimden düştü düşecek.
ama seviyordum onu .
ankara savaşı nın tarihini bilmiyordum ama
onun doğum gününü biliyordum .
tabi hediye falan alacak parada yok
çiçekleri şehrin parklarının
üstelik insanda kaç kemik vardı,
bilemezdim ,
sayamazdım ,
onun saçının tellerini sayabilirdim bir ömür.
hışt ldya konuşma gel bakim sen buraya .
ne konuşması hocam ,
ben dilsiz olmuşum.
ne bileyim şimdi
amerika nın yerini, bana
aşkımın adresini sor tarif edeyim .
geceleri kestirme yolda biliyorum
ara sokaktaki apartmanın avlusundan geçin
geceleri daha kestirme oluyor.
ve o avluda güller var ,
gıyabında sevgilimin evinin önüne çiçekler bırakıyorum .
ver hoca sıfırı ver bakim .
aman dur
hocam, onun yerine de ben tahtaya kalkayım, bana sor
bak açtım ellerimi
cetvelle vur bana .
veliler toplantısı varmış
bana mecnun gelsin hocam o olsun benim velim
ah hocam ne kızıyosun şimdi ona
ayyaş bir babası var
alacaklar zaten okuldan onu
bende gelmem artık okula beklemeyin
hayata atılıp çalışmam gerek
ona bakmalıyım
hocam ah hocam şimdi sırasımı what is your name diye sormanın
bana ı love you demeyi öğret
dünyanın bütün dillerinden aşk sözleri öğret
hocam kızın ona eteği kısa
biraz çeksin aşağıya
küfrede küfrede dostlarıma
küstüm onlarlada
ben
mahalenin kedilerine dokunmadım ama
bütün erkeklerine küfrettim
sonra okuldaki bütün erkek öğretmenlere
din kültürü hocam hariç
o severdi beni
bilirdide onu sevdiğimi
sıralara hiç yazı yazmadım
kazımadımda onları
rüyalarıma işlemiş
tahta bir masada olsa ne
hayaller kurardım
okulu teröristler basmış
onu rehin almışlar
kurtarmışım onu
bütün okulu
sonra bir ses
ilhan ne bakıyosun boş boş. ben ne söyledim
en son
ha söyle bakalım beyefendi
şey eller yukarı teslim olun
git çöpü boşalt. ders bitene kadar oyalan
aman yapmayın hocam
dersin bitmesine daha çok var
ben onu görmeden yapamam
yaparım yaparım neyse
gideyimde bir sigara içeyim bari
bu yaşatda gidiyor be sigara
taze ciğerlerim
can çekişiyor ama
aşk dedikleri şeye de bir sigara
birde buzbağ şarap iyi geliyor
küçük ilçemizin
bir sahil kasabası olmasını isterdim
deniz görmemiştim henüz ama
onun zeytin karası gözlerini görmüştüm
denizde öyle bir şey olmalıydı
gizlice baktım
hep adını koluma kazımıştım
canım yanmadı ama
o yarayı göstermemek için çok uğraştım
serseri dediler
salak kendine acı veriyor piskopat dediler
ne dediler
üniversiteye gitmem gerekiyordu
babam işçi maaşıyla okutuyordu bizi
annem
vali olmamı istiyordu
annem hep vali olmamı istiyordu
birde televizyon spikeri
annem çok şey istiyordu
zengin bir gelin istiyordu
ama annem bunları benim için istiyordu
ve biliyorduki
benim sevdiğim kızı benden çok seveceğini
köpekler kovaladı beni
ben kovaladım iki aykalı arabalı köpekleri
ülkü ocağına takıldım
solcu oldum
aşık oldum
ülkeme dair şiirler ezberledim
barış dedim
kardeşilk dedim
okulun bahçesine sıra olurduk
bakardım
bakardım
saçlarına rüzgar değerdi
ben değemezdim
arkadaşlarım si evlenirsiniz diyordu
oysa hiç düşünmemiştim evliliği
elimde poşetler eve gitmeyi
ben onu seviyordum ama
evli olmayı hiç düşünmemiştim
çalışkandım. sadece zeki olduğum için derslerim iyiydi
fazladan bir şey yapmıyordum
onu düşünüyordum
gülüyorduk çok gülüyorduk
okula kurbağa sokup
ders kaynatıyorduk
kızlara belden aşağı fıkralar anlatıyordum
ona anlatamıyordum
anlat diyordu
anlatamıyordum
espri de yapamıyordum
dilim tutuluyordu
oysa edebiyat derslerinde ki üniversitede böyleydi
hep şiir okuturdu öğretmen bana
sonra bayramlardada
okurdum
ama ona okuyamıyordum
küçük ilçemizin en güzel kafetaryasına gidiyorduk
kütüphaneye
elime bir kitap alıp tam karşısına oturup
ona bakıyordum
kütüphaneye başkada gitmedim
çok kitap okudum hala okurum ama
ondan beri hiç gitmedim
hatta birgün kütüphanede elime aldığım kitaba bakmadan okuyordum herkes bana
bakıyordu
baktım
kitabı ters tutuyorum
ben hayatı ters yaşıyorum abi
kitabı tutsam ne olur
ellerini tuttuğum o günü hiç unutmadım
sonra hangi kızla el sıkıştıysam beni sevip sevmediğini parmaklarından anlarım
bu kaldı ondan bana
aristo mantığı bulmuş ama
aşkın mantığını geliştirememiş diye düşünürdüm
yoksa yerler ıslaksa yağmur yağmıştır demek
mantıklı bir önermeyse
kalbim küt küt atıyorsa aşığım demek
daha mantıklı bence
sonra marks
ona görde herşey madde
öyleyse elimde tuttuğum el
onun bana verdiği
ki tarif edemem
o ne
ilçemiz büyüyordu
yaşımda
okul bitecekti
hatta liseye başlarken okulun avlusuna diktiğimiz çam ağaçları kocaman olmuştu
zaten biz liseden ayrılıncada
daha çabuk büyüdüler
öyleya az top oynamadık az sigara saklamadık dallarına ağaçların
oysa yaz tatillerinde babamın
hem işçilik hem aşçılık yaptığı
fabrikada
çalışırken gelirdi aklıma evlilik hayalleri
ama
ne kadar takdir etsem de
babam la gurur duysamda
bu işi yapmayacağımı
yapmak istemediğimi biliyordum
öğrenci olmalıydım
elimde kitaplar olmalıydı
sıra altında bırakıp onları sene sonunda almadan
okumalıyıdım
istanbul geldi gözlerimin önüne
ilçemiz büyüyordu ama
ama hayyaller küçülüyordu büyüdükçe
büyüdükçe yaklaşıyorduk
cami avlusunda oturan amcalara
oysa daha dün
abiler maç yaparken kaleye geçiyordum
ve hala milli takım
beş altı yiyordu
ama bu bizi
ülkemize daha çok yaklaştırıyordu
o gün ayrılırken şehirden. gaddarın kahvesinde yazdığım şiir hala
dost sohbetlerinde en çok istek alan
şiirdir
o gün giderken otobüsle
urfaya
şöyle bir manevra yaptı otobüs
eğildi dağlar
işte dedim geldi
ben ona gitmeden
ama gelmemişti askerlerdi yolumuzu kesen
asker kaçağı arıyorlardı
beni aramadılar oysa ben ondan kaçmıştım
ben annemin isteyeceği kızdan kaçmıştım
şehirler dolusu kızlar vardı etrafta
hepsi ona benziyordu
hiçbiri ona benzemiyordu
ben benzemiyordum bana
tebeşir tutan ellerim
limonata lekeli gömleğim yoktu artık o yoktu
sırada olmuyorduk artık bahçeye
yirmi yaşını geçmiştim
sandımki artık büyüdüm
büyüdükçe küçülüyordum
şarkılar söyleyip şarkılar dinliyordum.
ve hergün
onsuz tükenip
annesiz büyümek zorunda kalıp
birde aşksız çürüyordum. ayrıca (#3279373)
nispeten uzun sürmüş bir ilişkiyse lise aşkı, beraber büyürsünüz, birbirinizi büyütürsünüz. tanıştığınızda -hele ki bu zaman lise hayatının başlarına, hatta birinci sınıfa denk geliyorsa- henüz çocuksunuzdur. tanışmanız, konuşmanız, zamanla el ele tutuşmanız, büyüklere öykünmekten başka bir şey değildir çoğu kez. ama sonra birbirinizi ve onun üzerinden de kendinizi tanımaya başladığınızda büyümekte olduğunuzu görürsünüz. tenefüste koridorun sonundaki kaloriferin önünde buluşurusunuz, konuşursunuz, hafta sonu şu filme gidelim mi, ama pelinler gelmesin tamam mı diye planlar yaparsınız. zil çaldığında üzülür, önce etrafta müdür yardımcısı ya da nöbetçi hoca var mı diye bakar, sonra da kısacık öpüşürsünüz. zaman geçer ilk kavganızı edersiniz, biraz daha büyürsünüz. biraz daha zaman geçer,biraz daha büyürsünüz, işler nasıl demeli başka bir boyut kazanır, birbirinize dokunursunuz, önce ikiniz de utanırsınız, ama büyüdünüz ya çaktırmazsınız ötekine. okulu asar birinizin evinde buluşursunuz. anne babanız işe gitmek için erken çıkar evden, onlar çıkınca saate bakar, servise, otobüse bindiklerinden emin olunca arka sokatan dolmuş durağına iner, buluşursunuz. eve yürürken birinizin elinde göstermelik bir defter vardır, ders çalışacaksınız ya. beraber sigaraya başlar, okulu astığınız başka bir gün sabahın dokuz buçuğunda okulun arkasında bira içersiniz. birbirinizi böyle de tanımış olunca biraz daha büyür, ama artık işlerin o kadar da düzgün gitmediğini görmeye başlarsınız. anlaşmazlıklar, kararsızlıklar büyümeye başlamıştır, küslükler daha uzun süreli olur, her seferinde ayrılık biraz daha uzun sürer, ama siz biraz daha büyürsünüz. bir ara yahu büyümek böyle bir şey mi diye düşünecek olursanız, biraz daha büyürsünüz ki, büyümenin, ilişkinin ve bunların doğasındaki zorluğun ayırdına varmış olursunuz. bütün bu zorlukların üzerine bir yaz günü posta kutusunda o büyük sınavın sonucunu açıklayan bir bildirge bulursunuz. yollarınız kesinlikle ayrılacaktır, zira bütün bir kenti onunla beraber bırakıp başka bir kente gideceksinizdir, okumaya, biraz daha büyümeye. ve artık biriniz gidiyorsunuzdur ve artık tümceler çoğul değil, tekil olarak kurulacaktır.
başta zor gelir unutamazsın, alışmaya başladığında da önce buna üzülürsün. aklına gelme, onu hatırlama sıklığı aradan geçen zamanla ters orantılıdır. bir süre sonra bu anıları bilinçaltı tamamen sahiplenmiş olacak ki hiç yoktan rüyanda görüverirsin. kente en son döndüğünde teyzesini görürsün, evlendi der, altı aylık da hamile. beni gördüğünü söyleme dersin. eve dönersin. büyümek dersin, garip.
hayatınızın en saf en masum çağında yaşadığınız,bir sürü kocaman gibi gözüken zamanla ufacık tefecik olduğunu anlayacağınız dertleri paylaştığınız,ilk heyecanların titremelerini beraber yaşadığınız aşk ve onun kahramanı.unutulmaz,unutturmaz,aradan bin yıl geçer hala dokunuşunun sıcaklığını,ağlayışının masumluğunu,nefesinin sesini,herşeyi çok net hatırlarsınız.zaman zaman ''aradan çok yıllar geçti'' rahatlığıyla arkadaş olmaya çalışır,başaramazsınız.
suratlarda sivilceler olduğu için rahatça aşk yaşayamazsınız. tam sivilcelerden kurtulursunuz bu sefer kapıyı ÖSS çalar. çok aptal ve gereksiz zamanlardır. akıllı insanlar sevgililerle uğraşçağına kendilerini somut ve rasyonel işlere vermelidirler. Ancak bu süreç de fazla uzatılmamalıdır.
eğer ki bir de ilk aşkınızsa ileride aklınızdan silemeyeceğiniz aşktır..
sevmediğiniz okul binası, idareciler, hocalar ve derslere katlanma nedeninizdir..
yıllarca sürdüğü takdirde alkışa layıktır..
lise denince aklınızın buğulanarak o günlere dönmenize sebeptir.. *
erkekler için az da olsa şanslı addedilebilecek durumdur.zira sevgiliniz tarafından "sana bi soru , tanıştığımızda ne vardı benim üzerimde söle bakalım hayatım" gibi normalde cevaplanması imkansız bir soru sorulmayacaktır.sorulacaksa bile cevabı çok basit olacaktır çünkü hiçbir erkek lisede karşı cinsin giydiği o insanlık tarihinin en erotik kıyafetini hatırlayamayacak kadar salak değildir. ama lisede tanışmış olmanıza rağmen kız bu soruyu sormuş olacak kadar az beyinliyse zaten oradan derhal uzaklaşılmalıdır.
lise bittikten sonra genellikle hatırarda kalan kişidir.düşündükçe insanın suratına masum bi gülümseme bırakabilir.
lise bittikten 4yıl sonra bi alışveriş merkezinde görür, hissettirmeden izler, içinize tanımlayamadığınız bi huzur dolar ve kendinizi deşifre etmeden ayrılırsınız.*