fizik dersindeyiz saat 08.00 ( herkez birkşede uyuyor )
-tık..tık. tık
-gir!
_ünal oğlum yine mi sen ( yakın arkadasımdır kendısı )
-evet hocam gine ben ( pis pis sırıtarak )
- gene nedne geç kaldın oğlum açıkla bakalım bize
- (pür dikkat dinliyoruz) pantolonu evde unuutmuşumda hocam.
-oha o nasıl oluyor lan.
-( sınıf kopuyor yerlerdeyiz )
lise 2'deydim. seçmeli serbest derste bilgisayarı seçmiştim. sınıfın en güzel sarışın kızı yanımda oturuyordu. bilgisayarı açılmıyordu. diğer tüm bilgisayarlar doluydu. ''birlikte benimkini kullanalım'' dedim. kabul etti. bana çok yakın, yarı kucamda oturuyordu resmen ve sürekli gülümsüyordu. itiraf ediyorum o an bu kızı hoplatacağımı sandım ama yalan oldu be sözlük.
felsefe dersinde hocamızla samimiyeti kurdugumuz için aşırı rahattık derslerinde. o kadar rahattık ki masaya oturup sevgilimizle mesajlaşmak falan normal geliyordu artık.. hocamızda bizi çok severdi derslerde birbirimize arkadaş gibi laf sokardık. birgün yine dersde muhabbet ederken hoca biraz kızdı sanırım ters günündeydi. kalk bakalım heyecanli patates!
b; efendim hocam.
ö; ne anlatıyorum ben.
b; söyleyemem hocam.
ö; bu sefer kızdım söylemezsen sözlün sıfır patates.
b; ama hocam siz dememişmiydiniz. "varlık yoktur,olsa bilemezdik,bilsek de bildiremezdik" diye? söyleyemem bildiklerimi.
ö; ?!??!!!..
b; yaaa..
sonuç itibariyle yine sıfır aldık ama kayıtlara geçmedi.
sözlük yazarlarının lise yıllarından yadigar anılarıdır. "0.5 ucu olan varmı" dediğimde "hayır ama 0.7 var" diyen ademoğludur işte o en çok özlediğim. evet.
lakin, içimdeki bir burukluk, romayı kim yaktı diye soran hocaya valla ben yakmadım hocam diyebilmiş bir arkadaşımın olmamasıdır.
malum okuyanlar bilir.eğitime katkı payı denilen öğrenciden haraç alma eylemi pek bir modadır o zamanlar.bizim okulda öğrenciler bu parayı vermemekle övünürler 'abi mezun olucam, hala parayı vermedim' gibisinden.işte günlerden birgün pazartesi sabahı müdür istiklal marşının ardından konuşmaya başlar:
-çocuklar, bazı arkadaşlarınız parayı vermedim diye övünüyormuş.bakın, eve ekmek götürecek paramız yok (evet, aynen bunu söyledi)
sizden ricam lütfen çocuklarım, elininizi vicdanınıza koyun, paraları getirin.(tabi bunları söylerken sesini inceltiyor ve acındırıyor) söz mü?
+?!?!
-söz mü?
+(tek tük bir-iki kişiden)söz.
+abi vererlim lan acıdım ben bunlara.
yine günlerden bir gün müdür okulu bahçeye toplar.arkasındaki müdür yardımcısıda okulun hiç hazettmediği adamın tekidir.bütün öğrencilerle sorunu vardır.neyse, bu hoca ağzında sanki sakız varmışcasına çiğneme hareketleri yapmaktadır.
-abi, hoca sakız mı çiğniyor?
+(arkalardan bir ses)hayır, geviş getiriyor.
-okul yerlerde.
hayallerle karıştırılabilirler bazen. ama gerçek bu bak, anlatayım,
bi' gün din sınavına girdim hacı. "islam nedir?" diye bir soru var. ben dinsizim tabi, nereden bileyim islam'ın ne olduğunu? 20 yıl slovakya'da yaşamış adamım, orada kimse elhamdülillah demiyor, islam'ın ne olduğunu sormuyor. hani türkiye'de olsak yine genel kültür ama öyle de değil ki be abicim. her neyse.
hoca yakaladı beni. "evladım hiç mi utanmıyorsun? lanet olası pislik, get the fuck out!" diye bağırdı. dedim din hocası biraz insaflı olur, öğütler verir, "islam'da kopya çekmek günahtır gençler, ayıp, yapmayın" der diye düşündüm. ama yok arkadaş! sınıftan çıkarken bir de çelme takmasın mı? pantolon da yırtıldı.
indim hizmetlilere. dedim "pantolonum yırtıldı dikebilir misiniz bunu?" deyü. "kütüphaneye geç, bir köşeye otur pantolonu çıkar geliyorum birazdan" dedi lolita görünümlü bir hizmetli. 20 yaşlarındaydı ama çok alımlıydı. e normal olan da bu değil mi zaten, 50 yaşındaki alımlı olursa "ama" dersin, di mi?
gittim sonra kütüphaneye. oturdum bir köşeye. pantolonu çıkardım, sandalyedeyim. girdi bu karı. "ver bakayım" dedi. gönderdim pantolonu masanın üstünden. benden çok etkilendiğini söyledi ve kendi pantolonunu da çıkardı. o an onunla farklı bir dikiş deneyimi yaşamak istedim. pantolonumu bilerek yere düşürdü. almak için eğildi, masanın altına girdi ve yanıma yaklaştı. bacaklarıma dokunduğunu fark ettiğimde "ya hiç öyle işlerle uğraşma, ayakların güzel mi senin?" dedim.
çıkardı ayakkabıları, bir de ne göreyim. üff. bir başladım...
sonra annem uyandırdı tabi. yorganı mı yere atmışım neymiş, üşürmüşüm. şort da götümden inmiş falan. kalktım osbir çektim, uykum da gelmiyor şimdi.
tabi slovakya'da saat şu an 03:12, o yüzden uyuyamıyorum.
din kültürü sınavında giriştiğim başarısız kopya girişiminden sonra hocanın zılgıtı ile yaka paça dışarı atılmam ve içimdeki pişmanlık ve öfke karışımı hislerle salak salak bahçede dolaşırken karşıdan gelen çiğdemi görünce tek 'dinsiz' ben değilmişim diyerek rahatladığım anda gelişen olay:
çiğdem: uf ya bu derstenden kalırsam baban sıçar ağzıma.
tonguç: takma kafana ikinci sınavda veririz.
çiğdem: nah veririz neyi veriyon lan! nasıl geçicez? takar şimdi bu manyak bize.
tonguç: hakkaten ya hiç böle düşünmemiştim.
çiğdem: yaa akıllı...
tonguç: çiğdem sigaran varmı kız efkarlandım içelim şöle karşılıklı.
çiğdem: var tabii olmazmı.
işte benim bittiğim an; çiğdem eteğini kaldırarak donunun içine sakladığı paketten iki dal sıgara çıkartır ve uzatır pis pis sıratarak.
ellerim titreyerek aldım sigarayı. sanki 3 afro-amerikan beynime boşalıyordu.
o an o sıgarayı çiğdemle daha farklı bi atraksiyondan sonra içmeyi çok isterdim.
lise hayatımda okuldaki en güzel maceralarım arasında ilk ve son olmasını ümit ettiğim olaydır.
öğretmenler odasından yaklaşık 7 - 8 sınav kağıdını çalmıştık aslında aldık ama çalmakmış. ve bunu yapmak hiç de kolay değildi. öğretmenler yemekhane vs. toplu bir şekilde odada değilken koridorlar kontrol edilir hangi dolap kimin önceden bilinir ve telefonla * kimin nerede olduğu bildirilirdi. sonra dolap kırılır sorular alınırdı (ki alınan sorularla bile 3 den yüksek not olmazdı). haliyle bunu tüm sınıfa zorlada olsa anlatmıştık. toplu kopyalar vs. hazırlanır yazılıya girilir yüksek notlar alınırdı. okulda genelde derste çok konuşup en yüksek başarıyı sergileyen sınıf olurduk, buna çok şaşırılırdı haliyle. verdiğimiz cevap ise ' biz evde çalışıyoruz' olurdu. sınıftaki bir kaç arkadaş artık istemiyoruz biz hak yiyosunuz bir daha olursa söyleriz vs demeye başladı... biz de onlara söylemeden soruları almaya devam ettik.son sınavlara çalışamazdık. sınıfın yarısı bunu biliyodu, onlarda uzak durup karışmıyordu. alınan soruların cevapları bile ezberlemeye üşenir olmuştuk. matematik son sınavında okulun kapanmasını 2 hafta kalmış sorular zorla çözülmüş cevapları yazmaya çalışıyor herkes ve en arka sırada oturan arkadaşım ağlıyor..
hoca: ne oldu x neden ağlıyorsun?
x: yok bir şey hocam.
hoca: söyle!
x: yok hocam.
hoca: sorularla mı ilgili?
y: evet hocam.
z: dolabı kırıp soruları aldılar.
hoca: kim onlar, söyleyin, sınıftan dışarı çıkmıycak.*
sınıfın yarısı disiplindeydi en sonunda(bunların içinde ilginçtir x de var). bir kaç rehberlik çalışması ve sınıf içi kargaşa, sadece son sınavı söyleyelim derken gidip hepsini söyleyen arkadaşlar..
disiplin kurulu: x neden söyledin , 1 hafta kalmış, kıskandın mı?
x: şey hocam..
son; sınıfın 4/3 ü uzaklaştırma alır ve tüm sınavlar yeniden yapılır..*
kimine göre komik, kimine göre hüzünlü, kimine göre değerli, kimine göre hatırlanası, kimine göre saçma, kimine göre rezillik, kimine göre sevinç içeren anılardır. bana göre ise tamamen unutulasıdırlar.
fransızca dersinde okuma parçasını okumaya çalışan ve önümde oturan arkadaşım kelimeyi yanlış telaffuz edince sınıfın diğer tarafındaki kız ordan bağırarak kelimenin doğru telaffuzunu vurgulamaya çalışıyordu.
arkadaşım da buna kızarak elindeki kalemi kıza gösterip 'saplarım alnına' diye bağırdı. Ama o hariç sınıftaki herkes 'saplarım amına' diye anladı.
disiplin kurulundan kınama cezası alarak kurtuldu...
müdürün istiklal marşı öncesi aklına takılan feci soru:
-bi hayvan var okulda. bu hayvan tuvaletin tavanına ya sıçmış ya da boku tavana çiğ köfte gibi atmış. umarım bundan bi tane vardır sadece. neyse hadi marşımızı okuyalım.
okulun ortasında su savaşı yapılıyor, oradan geçen müdür yardımcısının üzerine kazara iki üç damla su sıçrıyor. Sonuç: Müdür yardımcısının eline aldığı hortumla tüm öğrencilerin duş alması.
lise ikideydim.
her akşam okul çıkışı pansiyon öğrencileri ile beraber okul bahçesinde top oynuyorduk.
BiR akşam topa nasıl vurduysam artık, okulun en uzak köşesindeki camı indirdim. Tabii herkes topukladı.
Ertesi gün okul müdürü pansiyon öğrencilerini sağa çekmeye başladı bir yandanda siz indirdiniz demi lan pencereyi diyordu.
içimden şimdi hapı yuttum pansiyonlulardan biri garanti satar lan beni diyordum.
Satmamışlar tokatı yemelerine rağmen beni ele vermemişler.
Birkaçı bizim sınıftaydı.
Sordum ne oldu diye.
Ne olcak senin yüzünden dayak yedik dediler. Müdür bide camın parasını aranızda toplayın demiş.
üzüldüm. 5 liralık haftalığım vardı. çıkardım vermeye kalktım almadılar.
lan manyakmısnız olum hem benim yüzümden dayak yediniz, en azından parayı alın.
Yok almayız.
sebep?
biz arkadaşız, boş ver parayı öğlen pansiyonda aramızda hallederiz dediler.
dayanamadım. gittim müdürün odasına.
-hocam dünkü cam var ya?
+evet.
-onu ben kırdım parasını vermeye geldim.
+oo ceserete bak!
-cezam neyse çekerim.
+okuldan 6 gün uzaklaştırma.velini çağır.
babam ı okul müdürünün telefonundan aradım, geldi.
müdür babamı görünce bana döndü,
+mukerrer niye babanın bizim hoca olduğunu söylemedin.
-sormadınız.
+hocam sizide yorduk sizin ki camı kırmışta.
babam,
-bilerek mi?
+top oynarken galiba.
-ne yapsın çocuklar top oynayacak başka yer yok.
+haklınız. ne içersiniz? *
sonuç olarak camın parası ödenmedi.
pansiyonluların ne kadar can arkadaş olduklarınıda hiç unutmadım. iyi ki vardınız.
lisemizin her tarafına mobeseler takılmıştı. biz de kendimizi "bbg" de hissediyorduk.
birgün yine koridordan geçerken arkadaşıma takılarak,
"kameralara oynama" dedim.
o da kameranın karşısına geçip oynamaya başladı. meğersem müdür bizi izliyormş. allahtan bir şey demedi.
Bazısına utanç bazısına cesaret veren dönemdir.Senelerce kızların etek boyunu ölçer sigara parası denkleştirmeye çalışırsınız.Disipline günlük geziler düzenler koridorlarda turlar atarsınız,Prison Break misali kaçış planları kurar okulun bahçesine çıkıp bi rüzgar essede kızların etekleri açılsa diye dualar edersiniz,basket potası için kavgalar tenefüslerde ayna karşısına geçip tip tip bakmalar ve bi hoca görüldüğünde küfür sanatını icra etmektir lise...
okula yeni atanan kimya hocası biraz safçadır. sınıftaki müdürle aynı soyadı taşıyan bi arkadaşımız yeni kimyacıya müdürün yeğeni olarak tanıtılır. arkadaş derslerde sakin duramayan bi tip olmasına karşın kimyacımız kızamaz ona torpilli der kendisine bi kaç ay böle gider bu şaka.
ilk dönemin son günleri hoca dersleri salmıştır. sıra arkadaşımda bu rahatlıktan dolayı kulaklıklarını takıp müzik dinler.müzik dinlerken hoca buna bakıp bir şeyler söyler arkadaş kulaklıklarını çıkarıp ''ne dedi ?'' der.ben de:''hoca sana gay diyor oğlum.'' diyerek arkadaşı bir güzel gazlarım ardından arkadaş sınıfın ortasında ''hocam ben gay değilim'' diyerek bağırır.*
anlatılmakla bitmeyen kitap yapılması gereken anılardır. hele bir de gurbet ellerde yatılı okuduysanız her günün sabahında akşamında gecesinde ayrı bir anı vardır.