Sürekli kavga edip kendini bişey sanan kişi bendim. Okulum mahallemde olmasaydı çoktan sakat bırakmışlardı beni ama şanslıydım. Çok insanı üzdüm, umarım hala hatırlayıp kötü anmıyorlardır beni. Görsem tek tek özür diliycem.
Her sabah tören yapılan bir salonumuz vardı. Bir gün beden dersinde oraya gidip kürsüde sigara içmiştim. izmariti kürsüye basıp bırakmıştım, ertesi gün törende müdür "bunu kim yaptıysa gerçekten tebrik ediyorum yürek yemiş galiba!" demişti.
Seni unutmuyorum bahattin mutlu. Matematik öğretmenim. Kendisi street fighter'daki guille'a benzerdi.
Bahattin mutlu'yu neden unutmuyorum/unutmuyoruz? Çünkü bahattin mutlu akıllı bir adamdı. Asla öğrencisine el kaldırmaz, öğrencisine kendi kendini dövdürttürürdü. Ben de nasibimi aldım ve sınıfta kendimi dövdüm.
Bahattin mutlu... seni unutmuyorum bahattin mutlu...
iki-üç tane güzel anım vardır tabi ama genel olarak lise yıllarım o kadar boş ve sıkıcıydı ki "lise anıları" dendiği zaman aklıma ilk anda güzel bir şey gelmiyor.
Bi de küçükken ve lise dönemi boyunca hep lise yılları arkadaşlık, eğlence, çevre açısından en güzel yıllardır diye kandırıldık.
Kelimenin tam anlamıyla boş senelerdi. Teşekkürler.
En yakın arkadaşımla ve aynı zamanda ortaokuldan da yakın arkadaşım bir gün buralardan gideceğiz diye planlar yapıyorduk. O bir ara gitti ama geri geldi üniversite için. Ben gitmeyi hiç denemedim olduğum yerde kaldım. Şimdi aklımıza geldikçe gülüp geçiyoruz. Kendisine göre üniversite olmasa aslında oda gidemeyecekti.
Duygulandıran günlerdir. Sonradan lisemi değiştirmiş ve sınıfımdan bir kıza aşık olmuştum. Öyle böyle değil, kör kütük. Bir şekilde sevdiğimi söylemiştim, reddetti tabi.
Sonra bir gün edebiyat hocamız herkese bir şiir verdi tahtaya çıkıp okuyacaksınız ve bu sizin performans ödeviniz olacak diye. Ben Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bir adın kalmalı geriye şiirini almıştım.
O gün geldi velhasıl. Ben çok çalıştım tabi, sınıfta sevdiğim kız vardı ve onun için okuyacaktım şiiri, söylemeye utandığım şeyleri bu şiirle bağırarak söyleyecektim ona.
Onun sesi güzeldi ve o günlerde okuldaki kutlamada Şiir okuyacaktı. Listede de benden epey önce, galiba 6. Sıradaydı. Şiirini okudu. Ben heyecanlıydım. Sesimi duyacaktı sonunda. Şiirini bitirdikten sonra öğretmenine döndü ve hocam kutlamalar için prova varmış, ben oraya gidebilir miyim dedi. Gitti de tabi.
O gün acayip yıkılmıştım. Ders bitince okulun karşısındaki cafeye gittim ve sadece sigara içtim o gün okul bitene kadar.
Neden anlattım, bilmiyorum. Bu da böyle bir anımdı işte.
Bir kaç kere iyi dayak yemiştim lan unutmuyorum ağzım yüzüm kan olmuştu. Eve gittim annem ne olduğunu bile sormamıştı buz verdiydi odama gittiydim. Ah be. Tenefüslerde kitap okuyordum herkes garip garip bakıyordu.
Edebiyat dersiydi. Pencere kenarında en arka sırada oturuyordum. Sınav sorularını erkenden cevaplamış ve kağıdı hocanın masasına bırakmıştım. Ne hikmetse hocamız sınavı erken bitirenleri sınıftan dışarı salmadığından, ben de oturmuş boş bir kağıt üzerine bir şeyler karalıyordum. Kağıdı gövdemle kapatıp yanımdaki arkadaşımın neler çizdiğimi görmemesini isterken, sınıfta dolanan hocamız beni fark edip şüphelenmeye başladı. ve o an olan oldu işte...
"Bana bak, sana diyorum! Gel burayaaa!!! O kağıt ne, kopya mı çekmiştin yoksa, onu mu saklamaya çalışıyorsun?"
"Hocam getirmesem?" (kağıdı buruşturup top yaparım...)
"kime diyorum çocuk, ver şunu bana!!!"
"tamam hocam..."
Ceket iliklenir, Yumruğun içerisinde buruşuk bir top olmuş kağıt, Yavaş yavaş yürüyerek tahtanın önünde öfkeyle bekleyen hocanın yanına gidilir Ve maalesef teslim edilir...
"buyurun hocam... kızmayın ama size kopya olmadığını söylemiştim..."
"sus sus, ver bakayım şu kağıdı. görelim bakalım ne varmış üzerinde!"
Kağıdı açan kadının çığlıkları sınıfta yankılanır, Öğrenciler şaşkın, olan biteni anlamaya çalışır, Hoca iki eliyle başını sıkıca kavrayıp bana saydırmaya başlar,
"terbiyesiz, ahlaksız çocuk, bu ne rezillik, bu ne kepazelik, öğretmenlik hayatım boyunca böyle bir pisliğe ilk kez şahit oluyorum, püüüü sana, yazıklar olsun, defol, defol, geç sırana, gözüm görmesin seni!!!"
Ben küçük emrah modunda, başı öne eğik, sıramın yolunu tutarken, Kağıt yerde, tüm sınıf çember olup etrafına üşüştüğünde üzerinde neler varmış, hoca neden bu denli kızmış görür; koca memeli, ince belli, geniş kalçalı ve ziyadesiyle erotik(!) pozlar veren çıplak kadın çizimleri!!! ah şu ergenlik...
Okulun yanında mezarlık vardı şehir dışındaydı lise diğer yanında da uçsuz bucaksız tarlalar ve kasaba.kaçmak istesek bile gözümüz kesmiyordu biz de kasabaya gidip kahvede takılıyorduk mezarın içinden yürüyüp kasabaya iniyorduk okula yılan giriyordu kaplumbağa kertenkele köpek sinek zaten öğrenci sayısından fazla..hindi ler merdivenleri pisletirdi filan ..bi ayı yoktu heralde hayvanat bahçesi gibi bir lise de okudum şehre inince farklı bir dünyaya geliyorduk sanki.
Sene 1997, 1 Nisan şakası olarak herkes birbirinin kafasında yumurta patlatıyor. Bende arkadaşın kafasına geçiricem diye yanlışlıkla biyoloji hocasının kafasına yumurtayı geçirmiştim. Adam öyle bir içerlerdi ki, her biyoloji dersinde bana bakarak yumurtanın biyolojik gelişimini anlattı okul kapanana kadar. *
Lise bir matematik dersindeyiz tahtayı defterime geçirirken bir baktım biri tahtayı siliyor, o anda tam bir hayvan gibi 'laan niiyee siliyoooon' diye bağırdım. Tahtadakini sınıftan bir arkadaş sanıyordum taki bana yüzünü dönene kadar, bi baktım hoca tabi hemen kıvırdım yanımdaki kıza: "neden siliyorsun doğruydu" deyip sıyrılmaya çalışdım ama artık çok geçti hoca yemedi tabi, yanımdaki kız belli etmeseydi belki yerdi ama olmadı. sonra dedim bari doğruyu söyleyeyim, kadın inanmadı doğal olarak özür falan diledim bi de çikolata aldımda öyle yüzene bakabildim kadıncağızın.
burdan o kıza sesleniyorum ne olurdu çaktırmasaydın he ne olurdu?
Yakın bir arkadaşım tarafından çok sinirlendirilen erkek sınıf arkadaşının, yakın arkadaşın suratına sıra fırlatması.
Lisenin son senesi yeni gelmiş akıllı tahtada titanic seyrederek sınıfça ağlamak.
Sınıfın piçi olan zeki ve yaramaz çocuk okul başkanı seçilince erkeklerin onu sırtında taşıması, bu vaziyette bütün okulu gezmemiz.
Beden dersinde erkekler kızlar karışık yakan top oynarken herkesin birbirinin kafasına top atması, sonucunda kavga çıkması.
Bir okul çıkışında hafif erkek fatma olan arkadaşa dayak atan erkeklerin arasına kız halimle girip siz hayırdır beylerr diye atar yapmam. Sonuç: bütün okul etrafını iki kez koştuk.
Bir de her fen hocasıyla kavga etmem. Ne kadar gerizekalı kadın varsa bize kimyacı olarak falan yollanıyordu. Hep kavga ediyorduk.
Liseydi be. Güzeldi.
Sinifimiz okulun surgun sinifiydi. Yangin tupunu koridora bosaltanlar, hocanin dolabina kilot asanlar, kalem tras jiletiyle santaj yapanlar vs kim varsa bizim sinifa surgun edilirdi. Sinifimizin hemen yaninda mudurun odasi vardi ve okulun ilk haftasi geride kaldiktan sonra bir arkadas derse gelen mudurden soz alarak ayaga kalkti. Hocam biliyorsunuz ki bu bizim son senemiz. Sinava hazirlanacagiz (he he amk), bu nedenle okulun son bir ayi izinli sayilacagiz okula gelmesek olur degil mi diye sordu. Mudur ise; hayir cocugum okulun son gunune kadar geleceksiniz dedi. Aradan gecen 4 haftanin ardindan geride 3 kere 43 numarali ayakla gedik acilmis sinif kapisi, iki kere kirilmis en arkadaki sinif camlari, yerinden sokulmus giyisi askilari ve uzerine kolonya dokulerek yakilmis uc adet sira vardi. Mudur 4 haftanin ardindan sinifa geldi ve dediki, bre kaygusuz patavatsiz pezevenkler, hadi cami pencereyi kapiyi kirdiniz siralari yaktiniz tamam da, bu tavandaki ayak izi nedir be gahpeler. Olum bunu nasil basardiniz? Simdi herkes bu siniftan siktirolup gitsin ve karneler gunune kadar gelmesin. O gun dagildik ve sadece formalite icabi yapilan sinavlara geldik. Sonra herkes alel acele mezun edilerek okuldan siktir edildik. Bu saymakla bitmez olan anilarimin en sonuncu lise anisidir...