bir aralar şizofren gibi her hafta izlediğim, soundtrackleri ile tadından yenmeyen filmdir. insani, o haptan kullansam nasıl olurdu acaba ? gibi düşüncelere sevk eder.
az evvel ekrana gözümü kırpmaksızın dikkatle izlememe sebeb olan filmdir. sanki biraz kendimi gördüm o karakterde, limitin olmadığı bir hayat... güzel olurdu belki.
bu senaryo kesinlikle geliştirilip güzel bir kurguyla tekrar çekilmeli dedirten film, o son olmamış diyorum her izleyen sözlük yazarının ortak fikrine katılarak ama izlemeli mutlaka da diyorum insanın beyni sınırsız çalıştığında neler yapabilir hayallerine dalmanıza sebep film biz de şöyle her istediğimiz dili konuşsak filmlerdeki gibi dövüşsek ve istediğimiz müzik enstrümanında döktürsek fena olmazdı hele şu aklımda uçuşan kelimeleri yakalayıp kitap yazabilseydim ya keşke...
akıcı güzel film,yazarın kendini ve hapın etkilerini anlattığı bölümler, hapla hissedilen renk,görüntü ve coşku anlatımlarındaki görsel efektler çok etkileyici.robert de niro'ya neden gerek duyulmuş pek anlamadım.daha doğrusu ,de niro çok güçlü bir oyuncu,dolayısıyla daha aktif rol ve iş çıkarma beklentisi yaratıyor. bence daha orta düzey tanınmış bir oyuncu daha iyi olabilirdi.neyse güzel film. modern şehir insanını gayet başarılı irdelemiş.
The Illusionist (2006) ile geniş çaplı bir hayran kitlesi edinen Neil Burger'ın yönettiği paranoya temalı film. Eddie, başarısız New Yorklu bir yazardır. Günün birinde eski bir arkadaşıyla karşılaşmasıyla tüm hayatı değişir. Arkadaşı onu beynin tüm kapasitesini kullanmasını sağlayacak bir ilaçla tanıştırır. ilaç sayesinde paraya, akla ve çekiciliğe sahip olur. Ama sonsuz gücün de bir bedeli vardır. Filmin kaynağı Alan Glynn'in The Dark Fields adlı romanıdır. Kapitalizmi eleştiren bu kitapta Silikon vadisinde geçen hikaye filmde Wall Street'e taşınmış. (Hürriyet)
filmin konusu hoş, elde güzel de malzeme var, lakin o finalle beklentiyi çöpe atmak niye? diye insan sormadan edemiyor. bradley cooper için izlenmeye değer yine de.
Akış itibariyle bir yükselen bir alçalan yapıda, çoğu kısmı havada kalmış, bir yandan da "torbacılığa mı özendiriyo lan bu film?" diye sorduğum filmdir. benim yanlış bilinçaltı yönlendirmelerimden olsa gerek, sanki bir kimyasal kullanım karşıtlığı mesajı vermesi gerek gibi geldi. tabi sonuçta kurgudur. izleriz ve geçeriz.
senaryoda oturmayan yerler var ve çok bariz bir şekilde bunları sezip tatmin olmuyorsunuz zaten. sonuçta film çok uzun değil,bunları eklesen ve bizi ikna etsen kaybın olmaz,bilakis çok kazancın olurdu senaristçiğim. neyse, ben bunlara değil,filmin ana damarına,yani o çok övülen, o özgün senaryosuna dair iki kelam edeceğim.
hapın mükemmel etki olarak okunan,duyulan şeyleri sentezmesi gibi senarist de bunu yapmış sadece. bunu yapmak da bir maharet,kabulümdür. lakin senaryo 0 km,yoktan var edilmiş* veya çok özgün değil. bazı farklı filmleri birleştirmiş. şöyle ki,max payne deki gibi gücü,zekayı arttıran ve korkuyu alan bir hapı askeri sahadan güncel hayata uyarlamış ve empatimizi had safhaya çıkarmıştır. orada da hapın çok zararlı yan etkileri var,burada da. çok zeki ve matematiksel kabiliyeti yüksek kişilerin, o ancak filmlerde olan borsa,kumar zaferlerine dair yapılmış filmlerin ise haddi hesabı yok. örnek vermeme gerek yok.
son olarak, sonuna dair fikrim ise, devamını çekebilmek adına bilerek havada bırakılmış.