şahsımı bok gibi kıskanan yazardır, zirve boyunca beni mekandan uzaklaştırabilmek için her şeyi yapmıştır. lakin diğer sözlük yazarlarının şahsıma olan yoğun ilgisi ve bu yazarın kaprislerine dayanmak suretiyle zirve sonuna kadar bütün dostlarıma eşlik etmeyi başarabilmişimdir.
kendisine burdan organizatör olabilirsin ama celerity olamazsın demek isterim...
Nickine , girdiği entrylre ve açtığı başlıklara bakınca , galiba eski bir meslektaş dediğim yazar. *
Bugün aynı liseden mezun olduğumuzu öğrendiğim alt devrem. Beni yıllar öncesine götürdü.
bu şehir mi kaybolmuş yoksa ben mi?
dünyaya gülümsemek için sadece vesikalıklarım var elimde... evet, ben de sizi aldattım! belki bir gün günahlarımı temize çekerim...
şimdi her şeyin kendini yitirmesi gerekiyor... ondan sonra dönerim size...
beklemede kalın!
illaki tanım lazımsa: rerörerö yazar... derslerine çalışan yazar. yarın edebiyattan vize var lan! kendi nickaltıma da ilk entrmmiş. masallah.
alınan son duyumlara göre hayatımdan çizgi kaybetmişim... ayrıca kaybedeceğim hiçbir şey kalmamış...
acaba hayatımın çizgilerden oluştugu mu betimlenmeye çalışıldı?
bu konuda biraz düşündüm. ama annemin kurdugu bu karısık cümlenin anlamının, kuran kişi de gözönünde bulundurularak, o kadar kapsamlı olamayacagı sonucuna vardım!...
bu arada dünyanın 1/12 sini kaplayan telefon direklerinden hala faydalanamadım!
bakışlarımın saate çarpmasının, hep bir adım öncesine denk gelmesinden olsa gerek!
saatleri bir dakika ileri almam gerekiyor...
odama renk veren sadece kahve fincanımın sarısı ve sigaramın filtresi...
içime sıkıntı rüzgarları getiren, her senenin bugünlerinde periyodik olarak tekrarlanan aynı şarkının hicazı olmalı...
belki de bulundugu noktada aptal aptal bir çağrı dalgasını bekleyen salak telefonum...
gelişigüzel atılmış kazaklar yaşam belirtileri sergiliyor!
her şarkıyı dinleyebilirim bu gece... veya hiçbirisini...
hepsinde aynı kavganın kombinasyonları var!
duymak isteyip istemediğime bağlı...
kıpraşan mum alevi biraz daha izin verirse birkaç şarkı dinleyebilirim mesela...
ama kaçıp gitme zamanımın geldiğini hissediyorum.
baska bir çözüm bulana kadar yapabileceğim tek şey bu...
"istanbul'da kimim var, kimin için bu toz duman
istanbul'da neyim var, ne kaldı ki kalabalıktan"
artik bu sarkiyi dinlerken "istanbul'da kimim var" kismini farkli söylüyorum.
"istanbul'da kaptanim vaaaaar" diye haykiriyorum. mutlu oluyorum kendi capimda..
biliyorum cünkü. o da mutlu oluyor. bundan eminim. yalnizligimi bir nebze olsun kenara birakabiliyorum.
sahte arkadaslarim yanimdayken bile diger yanimda kaptanim oldugunu biliyorum. cok tuhaf ama güveniyorum ona. yillardir bana yabanci gelen "güven" kelimesini onda buluyorum.
o kadar güzel ki icin.. güzelligin disina yansimis. o kadar güclü bir kisiligin var ki.. istesen toz duman edersin her seyi. sana inaniyorum. önemli olan da bu.
sözlügü iste bu yüzden seviyorum. bana bir dost kazandirdigi icin..
nesnelere odaklanan sarımtrak bir aşk kokusu burnumda...
canımı acıtan bazen çok çoğul yaşanması... tek olan ne var ki? her şeyden bağımsız olan?
ama istediğim de tam olarak bu değil... bir adım arkama gitmeliyim!
Geçmişini kullanarak ne mutlu olmaya çalışan ne de mutsuz olmaya çalışan yazar. Şuan belki sarhoşum kötü veya iyi şeyler söylersem bunları hoş görecek bir insan o. Gerçekten kolay sarhoş olan birisi değilim ama bu sefer dozu biraz fazla aştığıma inanıyorum...
Bana kalırsa o şuan çok mutlu. Sadece hayatında ki geçmişi unutmaya çalışıyor ve bunun için önüne çıkan her türlü mutluluğu değerlendiriyor. insanlarla tanışıyor, arkadaşlarına zaman ayırıyor, şarkı söylüyor, bateri çalıyor... Ve daha nicesi. O hayal kuruyor. Tıpkı hepimiz gibi. Hayallerini gerçekleştirmek için çabalıyor ama bana kalırsa çoğu şeyden korkuyor. Geçmişini unutup buralardan kaçmak ona çok ama çok zor geliyor. Ha birde, cidden gözlemlerime dayanarak bunu söylüyorum, cidden o limanla kavgalı isyankar birisi değil. isyankarlık yok onda. O hayatı yaşıyor. Eminim şuan içiyor ve gülüyor. Bende içiyorum şuan ve elimde son yudumluk biram var. Ona kaldırıyorum ve onun şerefine içiyorum bu son yudumu. inşallah son yudumum olmaz onun için... Birde biraz sonraya ayırdığım şarabımla onu düşüneceğim belki de... Bilmiyorum...
Ona en büyük düşümü anlattım. Aslına bakılırsa benimkisi sakıncalı bir düş. Sadece ben varım orda. Sadece kendimleyim. Sadece yağan mavi karda kendimleyim ve o bana yağan karda hiçbir şey ifade etmiyor. Ama umuyorum... Umuyorum o birgün o yağan karda yanımda olur ve benim yanımda olur. Nasıl olursa olsun çözümlemelerime yardımcı olur. Bir arkadaş olarak, bir dost olarak veya daha ötesi neyse... Sadece bana yardım etsin istiyorum. isyankar birisi olarak yanımda olsun. Bana anlatsın ya da sussun ve yanımda oturarak beni dinlesin... Hayır hayır... O bunu istemiyor, o sadece somut kavramlar üzerinden devam ediyor ve kendisini uzaklaştırıyor benden. Onun için tek gerçek var. Tek aşık olduğu şey... Deniz... Mavi ve o sonsuz güzellik. Ama bilmiyor birgün onu kaybedecek. Hemde kendi eliyle yok edecek onu. Tıpkı benim gibi.
Bazen AY' ı düşünüyorum. Dünya etrafındaki dansına devam eden o eşsiz güzelliği... Bazen kendimi soyutluyorum ve Ersen' i dünyadaki bir nokta olarak izliyorum. Gerçekten ne için yaşadığımı sorguluyorum. Gerçekten hayat ne ifade ediyor? Gerçek doğrular ne? Gerçek ruh ne? Bu noktada tekrar gökyüzüne bakıyorum. Tekrar o eşsiz güzelliği izliyorum. Tekrar onun içinde kaybolmak için bakıyorum ona ama... Ama bazen kaybediyorum onu. Bazen göremiyorum. Sadece karanlığı seçiyorum. Eşsiz AY' ı göremiyorum.
Ay bile bıkıyor artık dünya etrafındaki dansından. O da nedir? Yaşam bitiyor mu yoksa? Bilmiyorum... Sadece karanlığa dönüşüyorum ve yaşamayı, nefes almayı istemiyorum. Birgün o da bunu yaşayacak. Ooo hayır! Umarım yaşamaz ama o da birgün o denizi kaybedecek. Kendini unutacak... Zamanı biliyorum... Ama onu sadece izleyeceğim. Sadece o denizi kaybettikten sonraki halini görmek için. Bu bana acı verecek. Onun için en iyisini istiyorum ama bu halini de görmek istiyorum. Çünkü ona göstermek istediğim bir şey var. Hayat ve varlık. Tanrı ve düşler. insanlar ve hayalleri... Birgün bunları kendisi öğrenecek. O kadar eminim ki, o bunları yaşayacak. Dökmediği kadar gözyaşı dökecek. Elinden tutmaya çalışacağım ama o kaçacak. Çünkü yaşamdaki ışıltıyı kaybedecek. O, artık o maviyi kaybedecek. Onu tekrar elde etmesi zor olacak. Tek gereken aslında elinde tuttuğu o kuzeni olacak. Onun gibi bir varlığa sahip olmaya çalışacak.
Limanla kavgalı isyankar kaptan...
Tekrar aynı insan olsan aynı şeyleri yaşamak isterdin biliyorum. Çünkü her şey seni daha da ileri götürüyor bu yaşamında. Cebinde taşıdığın o dost bile sana güven veriyor ve sen onu çok seviyorsun.
Ayılıyor muyum ne? Biraz daha içmem gerek... Başka şeyler de var onunla ilgili söylemek istediğim ama galiba içkinin tesirinden kurtuluyorum. işte bu en kötü şey. Başkalarının acizlik olarak gördüğü içkinin yaptığı sarhoşluk aslında insana en güzel düşünme yeteneğini veriyor. Tabi kullanmayı bilene...
Son olarak seninle ilgili söylemek istediğim birşey yok aslında. Aslına bakarsan seninle ilgili son sözü koymayı da istemiyorum. Şuan sadece uyumayı ve düşlerimde yaşamayı istiyorum. Tekrar o kar altında paltosuz uyumayı istiyorum ve gidiyorum. Umarım bu son uykum olur diyorum her defasında. Çünkü biliyorum ki benimkisi sakıncalı bir düş ve o düşten asla çıkmak istemiyorum eğer sen orda olacaksan. Olmayacaksan da... Olmayacaksan da o düşte yağan kardaki herbir taneyle, herbir mutluluk tanesiyle ölümü beklemek istiyorum.
Tekrar düşün her şeyi. Kendini soyutla ve neye karar verdiğini söyle. Bu hayat sana ne ifade ediyor ve sen ondan ne bekliyorsun? Yaşa hayatı. Ama başkalarının çizdiği yolda değil. Gül her zaman. Ama o gülücüğün birgün son bulacağını da unutma, eğer ki o gerçek gülüş değilse.
en büyük sözlük organizasyonlarından olan uzatmaya gerek yok zirvesinin 2. bölümünde tanıştığım çok hoşsohbet yazar. sohbetinden mahrum kaldıktan sonra kendimi kötü hissettim. eve gitmek istediğim son şeydi, ayaklarım beni istemediğim bir yere sürükledi.
ayrıca poisonx ve kendisiyle çekildiğimiz emo fotoğrafları da olay hani. elime bir geçseler de görebilsem ne haldeymişim. *
bavul hazırlama telaşındayım yine/gene/gine. papua yeni gine...
herneyse, düşündüm ne kadar önemsediysem de bavulu her zaman unuttuğum bişiler kalıyor ardımda. madem öyle one minute dedim kendi kendime, bi sigara&sözlük molası fena fikir değil.
uzatmaya gerek yok istanbul zirvesinde müşerref oldum kendisiyle. aslında daha ilk görüşte vay be! demiştim, sarı saçları ve kırmızı sıwitini* görerek. ne güzel bi kombinasyon dedim akabinde, içimden. bu olumlu duygular kendisiyle muhabbet edinceye kadar sürdü. taa ki bana merhaba diyene kadar. anlatamam sözlük görmen lazım, doğal olarak bana geri dönmen lazım.!? o sert merabalaşmadan sonra gardımı alıp kastım kendimi, psikolojik harp gibi. ilerleyen zamanlarda bi başka masada tekrar buluştuk kendisiyle. ses tonu normale dönmüştü, yalnız harp devam ediyordu ki alttan alta laf sokmalarına maruz kaldım, kırıldım...
bu kafayla giderse tüm yolcularla, mürettebatla, balıklarla, martılarla, simitlerle... bilimum denizi andıran tüm varlıklarla kavgali olacak/kalacak. unutma; kaptansın sen!!
kuinim demiş, sarılmaya koklaşmaya yeltenmiş ama tarafımın o sırada dumur vaziyette etrafa bakmasından, beyninde uğuldayan müzikten dolayı denilenleri yarım yamalak duymasından mütevellit boş bakışlar ve eblek bir suratla karşılanmış, haliyle de alınmış yazardır. efendim alınmasındır; limanım ona emanettir, gemimin tek kaptanı odur.*