şu ana kadar ebola virüsünden 2 bin kişi ölmüş olan ülke. 95 bin sağlık çalışanı greve gitti. çalışanlar risk ücretini artmasını, koruyucu kıyafet ve sigorta istiyor. hükümet ise "vaad edilen risk ücretini bile ödemeyeceğiz" açıklamasını yapıyor.
"yer yüzündeki cehennem" olarak adlandırılabilecek bir ülke.
bundan 10 yıl kadar önce, "nakeds" "2pac soldiers" gibi isimlerle anılan, savaşa girmeden önce masum çocukların kanını içip kalbini yiyen ve bunun savaşta ölümsüzlük getirdiğine inanan kabilelerin birbirini doğradığı, tecavüzün, uyuşturucunun, rüşvetin, bizim ülkede kırmızı ışıkta geçmekten daha normal olduğu bir ülke.
şu anda, o günlerde çocukları kesip kalbini yiyen komutanlar serbestçe geziyorlar. çok ilginçtir ki bu komutanlarla günümüzde yapılan röportajlarda şunu gördüm ; yedikleri haltın çok da farkındalar. "o zaman öye gerekiyordu öyle yaptık. ülkemizin anasını siktik farkındayız ama şu an savaş çıksa yine savaşırım" diyorlar. bir de amerikan kültürüne baya hakimler. vahşilikleri ilkel kabile vahşiliği değil, sofistike bir ilkellik. aralarından bazıları, misyoner olmuş günahlarından arınmaya çalışıyor. kimisi savaş zamanında sorumlu olduğu adamlarının yok olup gitmemesi için marangozhaneler falan açmış.
şu an 15 yaşında, 7-8 sene önce annesi babası savaşta ölmüş bir çocuk uyuşturucu kullandıktan sonra kendisiyle yapılan röportaj esnasında bir önceki gün gasp ettiği kadına nasıl tecavüz ettiğini falan anlatıyor.
bazı semtlerinde tuvalet yok. lağım suları sokaklardan akıyor. insanlar deniz kenarına sıçıyolar. ve çocuklar orda top oynuyor, üstlerinde eminem tişörtleri falan var.
kadınların yüzde 60'ı hayatlarında bir kez tecavüze uğramış. işsizlik %80 civarında. kadınların çoğu fahişelik yapıyor.
fahişelerden biriyle yapılan röportaj esnasında, kendisinin güzellik okulu mezunu olduğunu, iyi derecede ingilizce bildiğini ve çok iyi yerlerde çalışabileceğini söylerken, birden kriz gibi birşey geliyor ve : "benim annem babam savaşta öldü, ne yapabilirdim, benden istediğini aldın, paramı ver, ne istiyorsan yaparım paramı ver" diyerek röportajı yapan adama saldırıyor. Bu esnada "para" kelimesini duyan birkaç tane adam içeri dalıyor, o semtte elektrik te yok. kameranın ışığını kullanarak kaçıyorlar ordan. jiple giderken 2 kişiye çarpıyorlar.
şahsi fikrim, bu insanlar aslında her haltın farkındalar. o kadar farkındalar ki yapılabilecek birşey kalmadığını görecek kadar dibe vurduklarının dahi farkındalar. gözlerinden pişmanlık akıyor ve bu pişmanlıkları, uyuşturucu ve şiddetle bastırmaya çalışıyorlar. asla iflah olmayacaklar. yazık.
Liberya, resmi olarak Liberya Cumhuriyeti; Batı Afrika kıyısında, kuzeybatıda Sierra Leone, kuzeyde Gine, doğuda Fildişi Sahilleri'ne sınırları bulunan bir ülkedir ve Liberya'da büyük ölçüde tarım ve demir cevheri ihracatına dayanan, gelişme yolunda bir piyasa ekonomisi yürürlüktedir. Yakın dönemde açık kapı politikasının ve yabancı sermayeye tanınan kolaylıkların katkısıyla sağlanan yüksek ekonomik büyüme hızı, 1980'lerin başında artan ithal petrol maliyetinin ve dünya çapındaki durgunluğun etkisiyle bir yavaşlama sürecine girmiştir.
bahtı kara afrika ülkesi. zamanında george bush un oyuncağı olup berbat bir iç savaştan çıkmıştır. iç savaşın izleri hala şehirlerde ve insanların üzerlerindedir.
hiv virüsünün en yaygın olduğu ülke. bakmayın isminin sevimli, özgürlükçü tınısına. rüşvet ve tecavüz oranı da epey yüksek olan ve hiç süphesiz ki 10 kaplan gücündeki portekizliler tarafından keşfedilmiş afrika ülkesi.
Liberya Afrika'nın en eski cumhuriyetidir. iklim yıl boyunca ılık ve nemlidir. Mayıstan ekime kadar yağmur yağar. Ülkedeki ormanlarda ve dağlarda maymun, şempanze, antilop, fil, timsah ve zehirli yılanlar gibi yabanıl hayvanlar yaşar.
cok tehlikeli bir ulke saka degil, ciddi anlamda tehlikeli . turistik amacli gidildiginde kesinlikle tur rehberine uyulmasi gereken,haritada isaretlenmis sokaklardan sakinilirsa saglikli bir sekilde gezip gorulecek ulke. yok ben delikanliyim girerim o sokaklara derseniz; bulut'un dedigi gibi : mezartasina delikanli yazmiyorlar gulum...