doğru bir önermedir. siyasal liberalizm, "bireycilik", "insan hakları", "demokratik toplum", "sözleşmeli anayasa" gibi kavramları simgeler. her türlü düşüncenin söz hakkı bulduğu ve fikirlerin herhangi bir otoriteden çekinmeden söylenebildiği bir toplum inşa etmenin tarihteki ilk adımıdır.
fakat, liberalizmin doğurduğu bireyciliğin ve fikir özgürlüğünün yarattığı tartışma ortamından gelen bilimsel ilerlemenin birleşmesi, tarihte bilimin (dolayısıyla uygarlığın) tek bir güçte toplanmasına neden olmuştur. tarih araştırıldığı zaman farkedilir ki, bu güç elde ettiği hakimiyeti elinde tutabilmek için feodal dönemin araçlarına başvurmuş, kendi otoritesini yerleştirmeye çabalamıştır. bu da bireycilik fikrinin ortaçağ rejimini def ederken ilerici, fakat hakimiyetin belirleyicisinin değişip "bilim" olması sonucunda gerici bir rol oynadığını gösterir. bu durumdan sonra ise insanlar "temel ihtiyaçlardan ücretsiz faydalanabilme", "üretim araçlarının halkın elinde bulunması" vb. gibi fikirler ortaya atmışlar, bunları süregelen bilimsel değerlendirme içerisinde açıklamaya çalışmışlardır.
bu yüzden, sol görüşlü insanların liberalizmle tanışmadan, onu anlamadan gerçekleştirmeye çabaladıkları proleterya diktatörlüğü, bir "proleterya hilafetinden" öteye gidemez. insan olmanın değerini bilmeyen, baş tacı etmeye çalıştıkları sistemin özgürlükten ne anladığını ve sistemi kuranların hangi aşamaları değerlendirip bu fikri temellendirdiklerini düşünmeyen kişilerin inandıkları rejim her ne olursa olsun, "krallıktan" başka birşey değildir.
öncelikle bu başlığın bir tanımı olmalı. öyle bakınız verip kaçmakla olmuyor bu işler. diğer yandan işte murat belge. kendisi tanışmışta ne olmuş. solcu olup sermaye diktatörlüğünü savunmuş. sonra gökten üç elma kafasına düşmüş, demokrasi kadar taş ise başına düşmek için sırada bekliyormuş.
