neden bilmiyorum ama hakketmediğin halde, hala utana sıkıla sayfa sayfa kelime desteleri yazıp biriktiriyorum sana,
bu yazıyı yazdığım yer; önceki yazılarımı yazdığım yerlerden çok farklı, ne bir bilgisayarın önündeyim şu an ne de rahat bir masa başı. yazdığım yer bu sefer çok farklı tıpkı içeriği, tıpkı nedeni, tıpkı içimde bir bebek gibi günden güne büyüttüğüm, sana olan sevgim gibi.
artık hayalle gerçek arasındaki çizgiden kendime yakın olanın tarafına geçtim, senle benim aramızdaki o çizgiden doğru olanın tarafını seçtim, yaşam ile ölüm arasındaki o ince çizgiden hakkettiğimin tarafına geçmeye karar verdim.
hırçınlık mı, kırgınlık mı yoksa utanç mı bunları bana yazdıran bilmiyorum hatta ve hatta bunları okumalımısın yoksa hiç görmemelimisin onuda bilmiyorum. herzaman ne söylerdim bilirsin. "gerçek mutluluk gördüğün yerde değil aslında görünmeyen yerdedir, gerçek sevgi yapıldığı bilinen şeyde değil yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir"
sende senin için yaptıklarımı bilmediğin gibi, senin için yazdıklarımı da görmemelisin... pişmanlığa dair içimde bir kırıntı bile hissetmemelisin.
pişmanlık bile yok artık içimde benim; bu aşkın varlığıyla veya yokluğuyla ilgili bir sorun, hem zaten bana göre aşkta pişmanlık varlığın ilkesine göre bile aykırı bir durum.
pişman değilim seni sevdiğim için pişman değilim şu anda silahımı bırakıp
elime kağıt kalem alıp sana bu satırları yazdığım için.
ben bu yazıyı karanlık bir gecede, düşmana kurulmuş bir pusunun gerisindeki mezar tadındaki bir mevziinin içinde
yazıyorum hatta karanlık yüzünden yazdıklarımı dönüp bir daha okuyamıyorum belki harfleri katlediyorum belki de saçmalıyorum... fakat her şeye rağmen pusuda ses, çöp, ışık disiplini denen o şeye sonuna kadar riayet ediyorum.
havada aşk kokusu yok sadece keskin bir rüzgar var çok üşüyorum, ellerin ellerimde değil ben üşüyünce sadece
tüfeğime sarılıyorum, kalbim donsun benim, hatta buz tutsun, taş kessin istiyorum ama bu soğuğa rağmen onu bile başaramıyorum. çünkü bir asker mevzide ağlamamalı hatta sevdiği için veya sevemediği için bile ağlamamalı bunu
öğrendim burda; artık çok iyi biliyorum.
uykuya dalıp; rüyamda senin yüzüne çarpıp gidecek bir kapı görmeyi isterdim; ama ne sen varsın şu anda ne de yüzüne çarpıp gidebileceğim bir kapı...
gece nöbette uyku haram, rüya haram, kapı bile haram; sen zaten haramsın bana haram... "gece dağ başındaki mevziide bir asker uykuya dalarsa bir daha uyanamaz" derler. uyursam bir daha uyanamazmıyım, uyursam acaba senin hayatından tamamen çıkarmıyım, uyursam acaba seni unutmayı başarırmıyım???
uyumalıyım yedi uyuyanlar gibi, unutmalıyım bütün vazgeçenler gibi.
anladım çünkü sevdiğim anladım;
bir şeyler kopmuş senin kalbinin o en güzel,
o en bana özel olduğunu sandığım yerinden;
anladım sevdiğim anladım eskidenmiş kavuşmak şarkıdaki gibi çook eskiden
meğer zaten hiç bir zaman sevmemişsin aslında beni sen
belki bir hataymış sana göre yaşadıklarımız veya yaşayamadıklarımız
belki çocuksu bir düş belki de sadece bir deli serüven.
sayfa sayfa okuyabiliyorum bunu o yangın rengi gözlerinden.
okuyabiliyorum okuyabiliyorum ama kabullenemiyorum sevdiğim. kabullenmek zor, kabullenmek çok acı, kabullenmek can yakıcı lakin en kötüsü kabullenmek yanlız bırakıcı...
belki bir gün kabullenirim bu yenilgiyi, kabullenirim sensizliği, şimdilik sadece tüfeğim elimde, hucum yeleğim üzerimde mermi yerine gözyaşı sürüp namluya bekliyorum mevziide.
karşıma çıktığında vurmak için hayalini ve artık gözümde sadece onlar kadar değerin olan 3 - 5 tane vatan hainini.
neden bilmiyorum ama;
hakketmediğin halde hala
utana sıkıla sayfa sayfa kelime desteleri yazıp biriktiriyorum sana...
kürtçe nick alabilmesine rağmen kürtçe yazamamaya içerlediğini düşündüğüm yazar. olsun, buna da şükür demek lazım. demek ki kürt coder'lar daha o kıvama gelememiş.*
cana yakın insandır. sorduğum soruya üşenmemiş cevap vermiştir. entryleri okunası yazılardır. aşk adamı olduğu su götürmezdir. geyik konular dışında yazı yazamayan insanların sadece seçmiş olduğu nickten dolayı ayar vermeye kalkışması ise komedinin allahıdır. siz değil miydiniz daha düne kadar latincesinden tut gaelic diline kadar her dilde "seni seviyorum" u öğrenmeye çalışan? *
(bkz: takip edilesi yazarlar)
Uzun zamandan beri sözlüğe gelemeyen biri olarak ilk aklıma gelen ve hakkındaki girdileri okuduğum, askerliğini bittiğini öğrendiğimde çok sevindiğim vatan evladı. Hoş gelmiş.
ingiliz, fransızların bile ülkede açık bölücülük yapmadıkları halde, bazı milletlerin hem de türkiye'de yaşayan bazı milletlerin açık açık bölücülük yapmalarından dolayı sevilmeyen dillerinden birisiyle yazılmış bir kitap. öyle yazıyordu ilk entry'de. emin de değilim ha.
edit: ülkenin bölünmesiyle ilgili girdiğim her entry'i eksileyen şerefsiz! lafım sana lan! ne olum derdin senin? her entry'mde bir tek eksi amk! böl ülkeyi siktir git diyecem. benim malım değil...