*içkili olduğu bir gece salda gezintideyken, ayın nehire yansımasını kucaklamak istemiştir ve boğularak ölmüştür.
*Sis bastırmış iyice, sular yükselmiş;
yolu yok haber salmanın, mektup iletmenin.
sadece ay - bulutlar ötesinde, mavi gökte -
parlıyor üzerlerinde uzak sevgililerin.
bütün gün aklımda bu, neye baksam:
yürek dayanamıyor...
açılması güç bir kilit gibi çatık kaşlarım.
her gece, gölgesi gelir diye düşümde,
yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın.
*ayrıca bukowski bir söyleşide şair hakkındaki düşüncelerini şöyle ifade eder:
"birkaç iyi şair var tabii ki, beni yanlış anlama. li po adında çinli bir şair var örneğin. çoğu şairin kendi bokuyla on iki-on dört sayfada katamayacağı kadar duygu, gerçeklik ve tutkuyu dört-beş yalın dizeye sığdırabilen bir şair. şarapçıydı da üstelik. şiirlerini tutuşturup nehirde yüzdürür, şarap içermiş. imparatorlar onu çok severmiş, çünkü ne dediğini anlarlarmış... ama, tabii ki, sadece kötü şiirlerini tutuştururmuş."
cemal süreya güncesine düşürmüş li po'yu ve en güzel ölümü şairin tattığını söylemiştir.
"li po sandaldaydı, yeterince içmişti. hava açıktı. günaçığı değil, ayaçığı bir gece.
li po, ayın sudaki görüntüsünü bütünüyle kucaklamak istedi. bunun için suya sarktı. kollarını gepgeniş açarak daha da sarktı."
cemal süreya sayesinde tanıdığım çinli bir şairdir. okuduğum bir iki dizesi var yalnızca. ve bunlara bakarak iyi bir şair diyebilirim. mesela oldukça iyi bir dizesi :
her gece, gölgesi gelir diye düşümde,
yarısını ona ayırıyorum üstümdeki yorganın.