(...) sanırım, ilk kez o gün, orda öldüm.
ölüm de, mutlu ölüm de böyle olmalı. boşlukta kayış. zamansızlık. her şeyin biçimini yitirip, gitgide silinmesi, sonra tümden yok oluşu. duymuyordum bedenimi. yalnızca bir devimin kendi kendini yok etmeye çalışan. bir enerjiye dönüşmüştü bedenim. ve yok oldum. öylesine bir düşüştü ki bedenimin her hücresi ayrı bir ipek paraşüte bağlı ve her biri beni ansıyan, yani her biri, bir bedenin, bir insanın parçası olduğunu unutmamış, her biri o yok oluşla var oluşun aynı anlama geldiğini, o betimlenemez süreyi yaşamış ve yaşamakta. (...)
(...)
tüm yaşamım boyu eksik bir şey vardı.
hiçbir zaman bulup çıkaramadım.
hiçbir zaman bulup çıkaramadım, değil mi?
bu eksikliği mi aramaya döndüm bu eve?
bu yaştan sonra? bulsan ne çıkar? bulsan da artık neye yarar?
neyi doldurursun? hangi boşluğu? boşluklardan hangisini?
hangi bir boşluğunu delik deşik yaşamının? (...)