okurken bile guldugum cocukluk anılarımdandır. gercekten de ilginctir. bir yandan sıcak su tepenizden dokulur, bir yandan deriniz yuzulecek bir sekilde sabunlanirsiniz, gık derseniz de kafanıza tası yersiniz.
sobanın arkasında bir leğen vardır ve siz içindesinizdir. sabun vücudunuzda köpürürken yapmamanız gereken bir şey yaparsınız: eliniz suya düşer istemsizce ve salonun halıfleks kaplı yeri ıslanır. o kırmızı saplı tas kafanıza doğru hareket etmeye başlar.
soba bir yandan kuru fasülyenın kaynama sesinın guğum vızıltısıyla oluşturdugu ıslıga meyıllı bır ses, yorgun ve telaşlı bır anne,bir yandan da kopüklerın arasından izlemeye çalıstıgın şirinler.. harıka günlerdi..
80-90'lı yıllarda yaşamış her çocuğun başına gelmiştir. ne kadar huzurla yıkanıyor olursanız olun yıkayan mükemmel anne kişisi bir şeye sinirlenir ve tasla kafanıza vurur. vurma açısı öyle ayarlanır ki canınız asla yanmaz, uzun zaman sonra hatırlayınca yüzünüzde tebessüm oluşur.