derinliği olmayan, sığ, siyaset yapmak için yeterli eğitime ve vizyona sahip olmayan, kelime dağarcığı; 'demokrasi' 'halkların kardeşliği( ne demekse )' 'faşişt' gibi üç beş kelimeden ibaret olan birisinin Türk Devleti'ni idare etmekle yükümlü olan bir kuruma sokmak çok dana vahim bir durumdur. Türk milleti türk devleti'nin başkentinde terörü savunan bu insancıklara gereken dersi bedeli ne olursa olsun vermelidir.
zira 1991 yılında yaptığı yemin hala akıllardadır. hatırlanacağı gibi leyla zana sarı-kırmızı-yeşil bir bayrak ile yemin etmişti.
video şurdan izlenebilir:
meclis yemini:
"devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve lâik cumhuriyete ve atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma; büyük türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim."
hayatın çok garip olduğunu bir kez daha önümüze seren bir olaydır.
leyla zana ikinci kez kürsüye çıktığında bu kez yakasında bayrak yoktur.yemini bittiğinde sadece şunu söyler:
ez vê sondê li ser navê gelê kurd û tirk dixwîm
(bu yemini türk ve kürt halklarının kardeşliği adına ediyorum)
ve büyük bir tepki alır.oysa bugün kürt-ve türk kardeşliğinden bahsedenlere iyimser olarak bakılıyor.
tabi bunu mecliste kürtçe söylemesi asıl tepkinin ana nedenidir.fakat kürtlerinde bu ülkede yaşadığını ve büyük acılar çektiklerini duyurmanın yolu belki de radikal bir zamanda radikal bir şeyler yapmaktan geçiyordu.