mecnun: ismail abi naptın?
ismail abi: gitti işte. niye gitti ki? yani gitmeseydi nolurdu ki gitmese nolurdu?
mecnun: gitsin ya. ama böyle yürüsün gitsin ya. gitmeyince de olmuyor. geliyor yine olmuyor.
ismail abi: ama ben onu çok sevdim. ne güzel gözleri vardı ama dimi? kocaman gözleri vardı. ben daha ona seni seviyom demeden sevdiğimi söylemeden gitti. anlamış mıdır benim acaba onu sevdiğimi o?
mecnun: e anlamıştır abi ceketini aldı.
ismail abi: o yüzden mi gitti?
mecnun: ya o yüzden gitmedi de... sen böyle yapınca ben çok üzülüyorum ismail abi ya.
ismail abi: tamam tamam yapmıcam öyle.
mecnun: yoo yap ya. yap napalım.
ismail abi: mecnun. çok üzüldüm ben.
mecnun. e ben de üzüldüm bak şu anda.
ismail abi: gitti işte. sen napıyon?
mecnun: benimki de gitti. benimki gelmişti bir de ona rağmen gitti.
erdal:iskender bu incir reçeli benim dükkandakinden değil (ardından)
niiiiiiiiiiiiiissssssssssssssssyaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaannnnnnn
iskender:Sesin içine kaçsın erdal.
Şekerpare: Şey babam koymuş adımı ya. Benim babam biraz deliydi de.
ismail Abi: Şşşt. Ama oldu mu ama şimdi? Hiç insan babasına öyle der mi? Ağzından çıkanla kulağının duyduğunun tuttuğunun çok güzelsin.
- Efendim?
- insan hiç babasına öyle şey der mi, ayıp ama. Ne kadan yakışıksız, ne kadan ayıp ne kadan güzel gözlerin var. Memleket nere?
- izmir.
- izmir mi? Yuh artık, gerçekten mi? Yuh artık yaa.
- Niye, sen de mi izmirlisin?
- Al işte dediğin lafa bak. Ya benim yedi göbek sülalem hepsi, eniştem askerliğini izmirde yapmış. Düşün yani.
- Haa, hiç gittin mi izmire peki?
- Yok. Ben burdan ayrılamıyom ki.
- Niye?
- Eee gemiyi bekliyom.
- Ne gemisi?
- Kuru yük gemisi bekliyom.
- Sen beklemeyince gelmiyor mu o gemi?
- Gelmezmiş.