yalnızlık,
gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir.
ısınmak için güneşin doğmasını beklersin ama
o güneş hiçbir zaman doğmaz.
yalnızlık,
bulmadığın sevgiyi,başka yerlerde aramak gibidir.
ne yaparsan yap, onu bulamayacağını bilirsin.
ama yinede denemekten vazgeçmezsin.
onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın.
yalnızlık,
aynı havayı soluyupta bir türlü yanyana olamamaktır.
aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin
ama yapamazsın.
aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar.
yalnızlık dediğin,
eski bir sandalyenin gıcıdamasıdır yalnızlık.
--spoiler--
Mecnun: Hakkı dayım ya. Ne yaptın Hakkı dayı , iyi misin?
Hakkı: Şu an hiç konuşacak durumda değilim. Yağ içinde kaldım her tarafım yağlı yağlı saç oldu.
Mecnun: Şşşş tamam , tamam. Sakin ol. Sakin , sakin. Yapma.
Hakkı: Ben kendimi kirlenmiş hissediyorum Mecnun.
Mecnun: Yoook. Hissetme öyle. Yapma işte Tamam , tamam yapma. Valla yapma ya sakin ol. En güzel şeyleri yapacağım , bütün sukuneti ben sağlayacağım, ne gerekiyorsa yapacağım ben. Çok güzel olacak her şey çok güzel olacak. inan bana ya her şey çok güzel olacak.
Hakkı: Psikolojim çok bozuldu.
Mecnun: Hayır , hayır. Hiç bozma psikolojini. Ben gereken her şeyi yapacağım. Ben seni çok seviyorum ya. Hakkı dayımsın sen benim. Psikolojini bozma. Ben onlara ondan sonra gereken dersi veririm. Dayımsın sen benim , dayımsın. Öz dayımdan daha çok seviyorum seni.
--spoiler--
leyla: mecnun, sende gel. beraber gidelim amerika'ya.
mecnun: beraber mi, nereye, amerika'ya? pasaportum yok ki benim.
leyla: pasaportun mu yok, hiç mi yok?
mecnun: hiç mi mi yok! ya var da. azcık, bana kadar var. onla da bulgaristana ancak giderim zaten. ya pasom yok benim pasom, ne pasaportu! pasonun tarihi marihi geçmiş zaten. 2 sene önce bitti o. ben mahalleden dışarı çıkmıyom ki.
cengiz han: siz mi yediniz yemeğimi?
mecnun: ya... yemek hikayesi şöyle biraz: biz açtık da bayağı böyle haftalardır açtık. böyle kaldık da kupkuru. bi lokma da bişey görünce, hani dedik... fazla da bişey değil, güzel yemekler vardı ucundan kıyırdık öyle. o şekilde. ııı siz, siz kimsiniz ki acaba?
cengiz han: moğol imparatoru cengiz hanım ben.
mecnun: cengiz mi hanım? ya yemek konusunda kusura bakmayın cengiz hanım.
iskender: banyo yapıyor musun erdal?
erdal bakkal: evet
iskender: hani böyle banyodan çıkınca insan ıslak olur da havlu arar ya, havlu bulama erdal. havlu getirenin de olmasın erdal!
--spoiler--
simit yok mu simit. yiyoruz ya hani. o simidi bi düşünüyorum da yani o simidin ortasında bir delik var ya o boşluğa ne oluyor? biz yedikten sonra yani o boşluk nereye kayboluyor yani? hayır onuda yiyorsak çünkü hava yutmuşuz gibi oluyor da böyle gaz mı yapmasa sonra korkusu var hep içimde onu yemesek mi acaba yani? o gaz insanı öldürür biliyor musun? o simitin ortasındaki o boşluk adamı öldürmüş
--spoiler--
ismail abi'nin dedesi ile descartes yürüyorlardır.
descartes;
yanlışlarımızın başlıca nedeni çocukluğumuzda edindiğimiz ön yargılardır. yani yaşamımızın ilk yılların da ruhumuz bedenimize çok bağlıydı. ruhumuz ancak bedende duyumlar oluşturan şeylerle ilgileniyordu. bu duyumları kendinden dışarda şeylerin oluşturup oluşturmadığı şeylerle ilgilenmiyordu. yalnız bu şeyler, vücudu incittiği zaman acı, yararlandığı zamanda tat veriyordu. ya da kötülük çıkarmaya...
(ismail abi'nin dedesi descartesin en yakın akadaşı, önünde ki taşa tekme atarak konuşmayı böler)
ismail abi'nin dedesi descartes'in en yakın arkadaşı ;
yauvvv allah aşkına yeter yauv. yauvv ne düşük çenen varmış kardeşim. allah aşkına bi sus dekart. yalvarıyorum bi sus. allahın adını verdim bi sus. vir vir vir vir vir virvirvir bi sus yav. allah aşkına yav. ne bitmez tükenmez geyiğin varmış. yemin ediyorum kendimi geometriye verecem bu ne geyikmiş yav.
descartes;
eee düşünüyorum öyle ise varım.
ismail abi'nin dedesi descartes'in en yakın arkadaşı ;
bahçemde ki ağaçlar da varlar ama hiç düşündüklerini sanmıyorum sayın dekarr. o kadar çok düşünme. yemin ediyorum bak mahvolursun. o saçların tel tel dökülür, kafayı yersin. sonun da kötü olursun. yani o kadar çok düşünme bırak ne düşünüyon yav. gel çay demleyim sana birer çay içelim kendine gelirsin...
-ismail Abi: Hiç farkına varmıyon dimi ?
-Mecnun: Neyin?
-ismail Abi: Ben çok mu değiştim Mecnun ?
-Mecnun: Yoo neden ?
-ismail Abi: Sen mi çok değiştin ?
-Mecnun: Ben mi değiştim çok ?
-ismail Abi: Bişey mi değişti ? Mahalle..Herşey çok mu değişti acaba?
-Mecnun: Neden noldu ki ismail Abi ?
-ismail Abi: Ben bu Mecnunu hiç sevmiyom Mecnun.
-Mecnun: Ney?
-ismail Abi: Ben bu Mecnunun ismail Abisi değilim.Ben seni farklı biliyom,farklı hatırlıyom.Sen böyle değildin,sen çok değiştin. Bende bu Mecnunun ismail abiside olmucam bundan sonra!
mecnun'un annesi: "şöyle elimizi öptürebileceğimiz, mecnun'a uygun bir kız çarptı mı gözüne?"
ismail abi: "ah be yenge geç kaldın, erken gelseydin vardı bir tane. varya şu beyazlı, elinde çiçek olan."
mecnun'un annesi: "şu beyazlı mı?"
ismail abi: "hee, o."
mecnun'un annesi: "gelin yavrum o."
ismail abi: "tamam iştee, hazır gelinn."
+kule hoop! iniş izni istiyoruz.
-iniş izni mi? Neredesiniz ki?
+küba taraflarındayız. Burada inelim de takılalım biraz akşama doğru döneriz ne diyosun olmaz mı hacı?
-Hacım manyak mısın sen yolcuların ne olcak.
+olmadı onlarda takılsın bizle.
-saçma sapan konuşma çevir rotanı gel buraya.
+bak kule benimle emir verir gibi konuşma, bak düşürüm uçağı allah canımı alsın.
-düşür be, düşürmezsen adam değilsin. hadi bakalım.
+hıı öyle mi?
-öyle hadi düşürde göreyim, ne kadar delikanlıymışsın.
+iyi şimdi gösteririm ben sana.
Ve uçak düşer.
-napıyosun sen ya? hay allahım yarabbim. evin içinde napıyosun gecenin bu vakti?
+........(yontmaya devam eder.)
-evde kaldın diye tahtadan koca mı yapıyosun kendine? evi batırmışın, allah kahretmesin seni ya. bunu yapıcağına git turşu kur bişi yap!!
mecnun:
çocuğumun adını ak sakallı dede koyarım.
dede:
sahiden mi?
mecnun:
koyarım. ak sakallı dede çınar. koyarım tabi yaa. hani kendi çocuğumun olmasa bile arkadaşlarım var onların güzel çocukları oluyor onların çocuklarına derim bir şekilde ikna ederim. kandırabilirm.
16. bölümden... doktor gelir, mecnun'a kan verilmesi gerektiğini söyler.
iskender: problem değil, bizim oğlanın kan grubu 0 rh negatif. yani genel alıcı hangimiz versek olur.
erdal: yanlışın var iskender. sıfır, genel alıcı değil, vericidir.
iskender: yok verici olan sıfır değil, ab'dir.
erdal: yapma iskender, ab alıcıdır, verici değil.
iskender: ab ne zaman alıcı oldu. ab almaz. hiçbi zaman almaz.
erdal: olur mu öyle şey. müzakereler sürer, sonunda alcak. almıcak da napcak.
iskender: alsa da farketmez, çünkü ab'ye giren ülkeler ekonomik açıdan....
doktor: 0 rh negatif genel vericidir. bütün gruplara verir, ancak sadece kendi grubundan alır.
"bak bak bak ne yazmış ya. ya gerizekalı ya telefonu kapattı ya suratıma, kapatmamış meğer şarjı bitmiş onu yazıyo, ondan kapattım diye mesaj atmış bir de. ben de ona bir cevap yazayım o zaman, ne yazayım?
şarjın bitmiş olabilir, ama sevgin bende bâki."