Ermeni asıllı bestekâr, hânende, kilise mugannîsi , sâzende ve musiki hocası Levon Efendi'nin doğum tarihi -bazı kaynaklarda çeşitli tarihler gösterilmiş olmasına rağmen - kendi ifadesine göre 1833'tür. 1947'de öldüğüne göre 114 yıl yaşadığı ortaya çıkmaktadır. Lavtacı Nazaret ile musikişinas Eftik'in oğludur. Musikide ilk derslerini Papaz Kapriyel'den aldı. O dönemin geçerli nota sistemi olan Hamparsum'u öğrendi. Gençliğinde, üçü de Dede Efendi'nin talebeleri olan Zekâi Dede, Mutafzâde ve Yağlıkçızâde'den ders aldı. Dellâlzâde'den de ders gördüğünü, hatta Dede Efendi'yle bile tanıştığını ifade etmiştir.
Mekteb-i Tıbbiye'nin son sınıfından ayrılıp sağlık subayı ve eczacı olarak 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'na katılan Hancıyan'ın Bulgaristan, Romanya ve Mısır'da prens ve şehzâdelerle başka ileri gelenlere musiki öğrettiği, Batı, Çin ve Japon musikileri üzerine de çalıştığı, kendi ifadelerine dayanılarak çeşitli kaynaklarda belirtilmiştir.
Hancıyan, uzun yıllar istanbul'daki Ermeni kiliselerinde başmugannî olarak görev aldı. Çeşitli okullarda musiki hocalığında bulundu. Musiki hocası olarak alındığı Saray'dan, Sultan II. Abdülhamid döneminde (1876-1909) firar ederek gittiği Sofya Konservatuvarı'da Türk musikisi dersleri verdi. 1908'de II. Meşrutiyet'in ilânıyla döndüğü Istanbul'da Şark Musiki Cemiyeti'nin reisliğine getirildi. Dârülbedâyi ile Dârülelhân'ın kurucuları arasında yer aldı. Dârülelhân, Dârüttâlim-i Musiki ve Musiki-i Osmânî'de hocalık yaparak çok sayıda musikicinin yetişmesini sağladı.
Ud, piyano ve keman çalan ve özel dersler de veren Hancıyan, hâfızasında taşıdığı eserlerin çokluğuyla ünlüydü. Bu eserleri uzmanlık derecesinde bildiği Hamparsum sistemiyle notaya alarak gelecek zamanlara kalmasını sağladı. XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başlarında yaşamış bestekârların eserleri için en sağlam kaynaklardan biri olarak kabul edildi. Özellikle Hacı Ârif Bey'in (1831-1885) bilinen eserlerinin büyük bir bölümü için Hancıyan, kaynak kişiydi. 1990 yılında, hayattaki son öğrencisi Muharrem Tunçarslan (d. 1919, Hayatta) tarafından istanbul Devlet Korosu'na bağışlanan ve varlığından daha önce haberdar olunmayan defterlerinin incelenmesiyle, bu elyazması koleksiyonun, bilinmeyen çok sayıda klasik eseri ihtiva ettiği anlaşıldı.
Yaşadığı dönemin istanbul'unda birer musiki okulu gibi faaliyet eden saray ve konaklardaki musiki meclislerinin aranılan bir siması olan Levon Efendi, "Türk Musikisinin Son Osmanlıları" arasında değerlendirdiğimiz Lem'i Atlı, Refik Fersan ve Subhi Ziyâ Özbekkan'ın da hocasıydı. Ömrünün sonlarında Müslüman olan Levon Efedi Hıristiyan mezarlığına defnedilmişştir. Hancıyan'ın, kaderin garip bir tecellisi sonucu, başka bestekârlardan naklettiği binlerce esere mukabil, sayısının yüzlerce olduğu bilinen kendi eserlerinden ancak 40 kadarı Türk musikisi repertuvarına ulaşabilmiştir.
Levon Efendi, "Türk Musikisinin Son Osmanlıları" içinde, yetiştiği yer bakımından Ermeni kilisesi dinî musikinden olduğu kadar "Saray"dan ve "Vezir-vüzerâ konaklarından" da nasiplenmiş ilgi çekici bir kimliktir.
efendiye göre insan sesine en çok benzeyen saz kemençe imiş.
niçin evlenmediği sorulduğunda; ben müzik ile evlendim sizlerde çocuklarımsınız demiş.
bugün ey meh, senin ile gidelim
gülelim eylenelim, zevk edelim
düşünüp mihneti gayrı, nidelim...