Şimdi bir bakalım Levent Kırca kimdir? (Wiki Alıntı)
Zeki Levent Kırca 28 Eylül 1948'de Samsunda dünyaya geldi. Türk komedyen, tiyatro sinema oyuncusu. Aydınlık Gazetesi yazarlığı ve Vatan Partisinin Merkez Yürütme Kurulu üyeliği yapmıştır.
Usta oyuncunun tam adı Zeki Levent Kırca’dır. Sahnelere ilk kez Ankara Devlet Tiyatrosu’nda 1964 yılında adım atan Levent Kırca, Ankara Birlik Tiyatrosu ve Halk Oyuncuları’nda çalıştı. Nasreddin Hoca Oyun Treni, Siz Olsaydınız Ne Yapardınız?, Bu Oyun Nasıl Oynanmalı?, Sağlık Olsun!, Ne Olur Ne Olmaz gibi televizyon dizilerinin yapımcılığını üstlendi.
Levent Kırca, 1978′de Altınşehir adlı filmle sinemaya geçti. Ne Olacak Şimdi? ve Mavi Muammer adlı filmlerde oynadı. Hodri Meydan Topluluğu adlı Tiyatro Grubu’nu kurdu. Eski eşi Oya Başar ile birlikte Güzel ve Çirkin ve Sefiller adlı oyunları sergiledi. Üç Baba Hasan, Kadıncıklar adlı oyunları sergiledi. Levent Kırca, 1988′de başlayıp 22 yıl süren Olacak O Kadar adlı televizyon programını hazırladı. ilk sinema yönetmenlik denemesini Son adlı filmle yaptı. Daha sonra Şeytan Bunun Neresinde adlı filmi yönetti.
1998 yılında Kültür Bakanlığınca verilen Devlet Sanatçısı unvanını aldı. Levent Kırca’nın ikisi ilk eşinden, ikisi de Oya Başar’dan olan 4 çocuğu bulunuyor.
Saint Petersburg Bal Mumu Heykelleri Müzesi’nde heykeli olan nadir Türk sanatçılardan Levent Kırca, 2011 yılında Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas isimli komedi dizisine başlamıştır, fakat reyting alamadığından dolayı dizi dört bölüm sürmüş ve bitmiştir. Levent Kırca, 1 Mart 2011 tarihinden itibaren yayın hayatına günlük gazete olarak devam eden Aydınlık Gazetesi’nin yazarlık yaptı.
Beykent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapmıştır.[2]
Levent Kırca Mart 2009 Belediye Seçimleri için Demokratik Sol Parti'den Üsküdar Belediye Başkanlığı için aday olmuştur; fakat 4'üncü sırayı alarak kazanamamıştır.
2011'den itibaren Aydınlık gazetesinde köşe yazarlığı yapmış, 2013 yılının Ocak ayında ise Ulusal Kanal genel müdürlüğü, daha sonra Yönetim Kurulu Başkanlığıı görevini üstlenmiştir.
Levent Kırca’ın, 1998 yılında almış olduğu Devlet Sanatçısı ünvanı Nisan 2015′te geri alındı. 2015 yılında karaciğer kanserine yakalanan Levent Kırca, 12 Ekim 2015′te tedavi gördüğü hastanede bu hastalığa yenik düşerek hayatını kaybetti.
Oynadığı bazı tiyatro oyunları
Ateşin Düştüğü Yer
Toros Canavarı
Kadıncıklar
Üç Baba Hasan
Sefiller
Güzel Ve Çirkin
Oyun Nasıl Oynanmalı
Rol aldığı filmler
Karımın Dediği Dedik Çaldığı Kontrbas, 2011
Son istasyon, 2010
Ağa Kızı, 2004 (Oyuncu : Osman Ağa-Hasan Ağa rolünde)
Kendini Bırak Gitsin, 2004
Şeytan Bunun Neresinde, 2002 (Oyuncu ve yönetmen)
Son, 2001 (Oyuncu, senarist ve yönetmen)
Ölürsün Gülmekten, 2000
Mavi Muammer, 1985 (Oyuncu: Muammer rolünde)
N’Olacak Şimdi, 1979(Oyuncu: Orhan rolünde)
Taşı Toprağı Altın Şehir, 1978 (Oyuncu: Ökkeş rolünde)
................................
Şimdi bir de Şahan kim ona bakalım?
Şahan Gökbakar, 22 Ekim 1980, izmir), Türk komedyen.
Şahan Gökbakar, Ankara'da ilk, orta, lise öğrenimini ODTÜ Koleji'nde tamamladı. ODTÜ Koleji 1997-1998 Sosyal Bilimler Bölümü'nü bitirdi. 1998 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü'ne girerek başladı ve 2002 yılında mezun oldu.
istanbul'a yerleşen Gökbakar, çeşitli reklam seçmelerine katılarak şansını denedi. "Zıbın" isminde bir program hazırladı ve bu program 2003'ü 2004'e bağlayan yılbaşı gecesi tv8'de yayınlandı. TRT 1'de pazar günleri canlı yayınlanmış "7. Gün" programında beş hafta boyunca sunuculuk yaptı.
Kamil Güler'in sunduğu Zoka isimli gizli kamera yarışma programının sunuculuğunu ve oyunculuğunu yapmaya başladı ve 13 bölüm devam ettirdi.
Zoka'dan sonra yine tv8'de Alper Mestçi ile beraber "Dikkat Şahan Çıkabilir" isminde bir antimedya-skeç şov hazırladı ve bir sezonu 15 bölüm ile geride bıraktı.
Yaptığı Recep ivedik ve Küçük Oskar tiplemeleriyle tanındı. NTV'de yayınlanan Kime Diyorum Ben adlı reality show programını hazırlamıştır. 22.02.2008 tarihinde Dikkat Şahan Çıkabilir programındaki tiplemelerden biri olan Recep ivedik filmi Türk sinemaya girdi. Ayrıca Kanal 1'de 4 bölüm olarak rol aldığı Kolay Gelsin adlı doğaçlama sitkom yayınlanmıştır.
Levent Kırca’nın sevenlerine son mesajı…
Geçtiğimiz hafta Bodrum Türk Filmleri Haftası kapsamında Yaşam Boyu Onur Ödülü alan Kırca, istanbul’da devam eden tedavisi nedeniyle törene katılamamış, yerine katılan oğlu Oğulcan Kırca, babasının tören için yazdığı mektubu okumuştu.
Kırca’nın mektubunun tam metni ise şu şekilde;
1974’de TRT ile girdim hayatınıza. O günden bu yana baya bir zamanınızı aldım. 41 yıl… Teşekkür ederim size, anılarınızda bana yer açtığınız için.
Hayatımda sayısız ödül aldım. Renk renk, biçim biçim. Altından olup da bir şey ifade etmeyeni de var, tenekeden olup da paha biçilmezi de. Aldığım ilk bir kaç ödülü çalışma masamın üstüne koydum. Çalışacak yer kalmayınca camlı bir dolaba koydum. Dolap isyan edince odamı onlara tahsis ettim. Evi istila ettiklerinde ise sokakta kaldım.
Arada bir onları ziyaret ettiğimde hiç dertleri olmadığını gördüm. Üzerlerindeki toza rağmen şikayet edeni yoktu. Hepsi yerini biliyordu. Birbirlerine saygılılardı. Hiç kavga etmediler. Birbirlerini yemediler. Bir arada mutlu mesut geçindiler. Altından da olsalar, tenekeden de olsalar, hepsi birer ödüldü. Hepsi eşitti.
iki kardeş bir çorap yüzünden kavga edebilirler. Ama komşunun çocuğu sorun çıkardığında iki kardeş birlik olur. Ev sahibi ile kiracı arasında problem olduğunda, bina yıkılacaksa birlik olurlar. O öbürünün tepesinden halı sarkıttığında kavga eden komşular, mahalle maçlarında birlik olur. Hacısı, ateisti takımı gol attığında sarılır, ağlarlar. Düşman ülke sana savaş açtığında ülke birlik olur.
Toprağım dediğin adamın her işine koşarsın. Memlekette yüzünü bile görmek istemediğin, başka şehirde canın, memleketlin olur. Toprak aynı toprak, biraz tozlu, biraz killi. Su aynı su, biraz berrak, biraz kireçli. insan olarak birbirimizi sahiplenmek, birleşebilmek için uzaylıların dünyayı istila etmesi mi gerekir?
Güzellikler paylaştıkça değerlenir, kötülükler çoğaldıkça kanıksanır.
Geçmişlerimiz ve benim jenerasyonumdaki insanlar için, eskiler her zaman daha güzel gelmiştir insana. Daha sağlıklı, daha diri, daha dertsiz gelmiştir. Daha adaletli, daha umutlu gelmiştir.
Eski zamanlar; ‘’Ah o eski zamanlardır’’..
Bu mektubumu sizlere ülkemizin değerli bir film festivali olan, 5. Bodrum Film Festivali vesilesiyle yazıyorum. O yüzden benim için yeri çok ayrı olan bir yönetmenden alıntı yapmakta sakınca görmüyorum. Woody Allen’ın Midnight in Paris filminde zaman atlamaları vardır. Film günümüzde başlar, basit ama fantastik bir yöntemle sürekli geçmişe gider. Filmde o geçmiş dönemler içerisinde Ernest Hemingway, Dali, Picasso, T.S. Elliot, Edgar Dega, Luis Bunuel gibi önemi tartışılmaz insanlara rastlarız. Hepsi, hangi dönemde yaşıyor olurlarsa olsun, kendi geçmişlerinin her zaman daha iyi olduğunu ve ona özlem duyduklarını belirtirler. Hepsinin ağzından ‘’Ahh, o eski zamanlar’’ cümlesini bir kez duyarız. Filmin ana önermesi ise sonunda en güzel ânın, içinde bulunduğun, yaşadığın an olduğunu belirtir.
Yaşadığımız şu an…
Şu an… Elinizden yaşam boyu onur ödülünü alıyorum. Ödül vermek onore etmektir. Almaksa onore olmak. Düşünüp, cesaret edip, bir şeyi hayata geçirdiğinizde, birileri için değer görüyorsa, sizi ödüllendirirler. Bunun karşılığı maddi karşılığından büyüktür. O işiniz için ödül alırsınız. Yaşam boyu onur ödülü ise, yaşamda yaptıklarınızın, varlığınızın ya da amacınızın top yekün mükafatlandırılması gibidir. Bu ödülün anlamı benim için çok büyük.
Bu ödülü de eve götüreceğim. Ama diğer ödüllerin arasında baş köşeye koymayacağım. Ödülsen ödüllüğünü bil. Diğerleri neredeyse oraya, yanlarına koyacağım. O da onlarla birlikte tozlanacak. Onlardan biri olacak. Yaşam boyu onur ödülü de olsan, Cumhuriyet altını da olsan, kimseye ayrı gayrı yapamam. Diğerleri tozlu raflarda dururken, sana saray şeklinde dolap yapmayacağım. Çünkü ödül de olsan, sana hak ettiğin anlamı veren içinde bulunduğu dolabın büyüklüğü ya da şekli değil, bizim sana verdiğimiz değerdir.
ister misin şimdi böyle dedim diye, bu ödül beni mahkemeye versin?
Güzel şeyler paylaşabildiysek sizinle, ne mutlu bana. Benim jenerasyonumda bir insan çabalarının meyvesini görememe durumuna mı üzülmeli, yoksa daha kötülerini yaşamayacak olduğu için teselli mi bulmalı şuan bilemiyorum.
Yine Woody Allen, ‘’Bir yönetmenin en büyük hatası, bu kötü senaryoyu çekerek adam ederim demesidir’’ der. Siz de yönetmensiniz. Ailenizi yöneten, işinizi yöneten... Etrafınızı yöneten. ‘’Şu an’’, yöneten. Birlik verip bu senaryoyu değiştirin ki, filminiz de iyi olsun.
Dik durun... Adil olun, sabırlı olun, enerjinizin sirayet etmesine müsaade edin. Daha iyi bir dünyada görüşmek ümidiyle. Atatürk’le kalın, Cumhuriyetle kalın, hoş çakalın!
bir insanın zeka seviyesini neye güldüğüne bakarak anlayabilirsiniz tarzında bir söz vardı..
şahan gökbakar balonun tekidir,canlı performansta zaten sıfırdır onu konuşmaya bile gerek yok..ama o en çok parladığı 'dikkat şahan çıkabilir' zamanlarında bile lisedeyken bütün sınıf şahandan bahsediyo diye zoraki izledim,tebessüm bile etmedim..cidden o adamın neresi komik lan ince espri sıfır herifte
levent kırca komik midir? bence o da yetersizdir..ama yine de çocukluğumuzun kahramanlarındandır yeri ayrıdır..ha versusa girdiği insan şahan gökbakarsa levent kırca gözüme george carlin gibi görünür (bkz: george carlin)..şahan ne arkadaş bi gidin allah aşkına ya