hayattayken muhakkak okunması gereken bir victor hugo klasiği. fransız ihtilali olaylarını başka açıdan gözlemlememizi sağlayan ve detaycılığıyla zihinlere kazanan olağanüstü bir yazı harikası.
Victor Hugo'nun kaleme aldıı meşhur romanı.
Romanın başlıca karakterleri:
Jean valjean:fakir kürek mahkumu.
La pere madeleine(madeleine baba):Jean valjean adını değiştirip bu ismi kullanır ve belediye başkanı seçilir.
Cosette:fakir ve sefil haldeki küçük kız.
Javert:Jean valjean'ın peşindeki komiser.
fedakarlık üzerine yazılmış görkemli bir destan. bir de kurgu olayına değinmeden edemeyeceğim; bu kadar mükemmel olabilir. ayrıca victor hugo, çoğu senariste nasıl diyalog yazılacağına dair ders veriyor, hem de bir romanda; saygıyla eğiliyorum önünde.
son söz: sevgili zall, viktor değil victor; adama hakettiği saygıyı vermek gerek, sen yapma bari.
okuduktan sonraki birkaç hafta sürekli üstünde düşünmeme sebep olmuş şaheser. bir kitaptaki kahraman şöyle der: ''beyin bir makine gibidir, arasına birşeyler koymazsan kendi kendini yer bitirir.'' bu kitabı okuduktan sonra beyninizde işlenecek o kadar çok malzeme vardır ki...
ve jean valjean, zaten onun gibi bir adama rastlansa rastlansa romantizm akımına bağlı bir yazarın satır aralarında rastlanır.
while through the working of laws and customs there continues to exist a condition of social condemnation which artificially creates a human hell within civilization, and complicates with human fatality a destiny that is divine; while the three great problems of this century, the degradation of man in the proletariat, the subjection of women through hunger, the atrophy of the child by darkness, continue unresolved; while in some regions social asphyxia remains possible; in other words, and in still wider terms, while ignorance and poverty persist on earth, books such as this cannot fail to be of value.*
Kürek mahkûmu Jan Valjean ve polis müfettişi Javert arasında sürüp giden bir kovalamacanm öyküsüdür. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma girişiminde bulunduğundan, cezası katlanmış ve on dokuz senelik hapisten sonra inançlarını yitirmiş, topluma öfke ve kin duyarak tahliye olmuştur. Sefil bir halde geldiği "D" kasabasında, kasabanın piskoposundan gördüğü iyilikle ruhu aydınlanmıştır. Hayata ahlak ve fazilet sahibi, iyiliksever bir insan olarak yeniden başlayan Valjean, şimdi; Fransa'nın kuzeyinde ucuz mücevher imalatçılığı yaparak yaşamaktadır. Geçmişini gizlemiş, zenginleşmiş ve herkesin sevgisini kazanıp kasabanın belediye başkanı olmuştur. Javert burada da Jean Valjean'ın peşini bırakmaz.
hayatımda okuduğum en iyi romanlardan biri şahsen. victor hugo romanı öyle bir hale getirmişki bir tarafta sürükleyici bir macera diğer tarafta topluma mesajlar veren kelime oyunları. okuyunca çoğu insana birşeyler kattığına inandığım bir roman. kürek mahkûmu jan valjean yaptığı hatalara rağmen ne kadar mükemmel bir insan olduğunu hayatta kimse için önyargılı olmamız gerektiğinin mesajlarını veriyor. hayatın herkese adil davranmadığı kesin ve net. bu romanda da öyle birşey var. jan valjean zor hayatına rağmen insanlara karşı gösterdiği lütuflar, yaptığı yararlı işlere rağmen kendini cezalandırması. eskiden işlediği suçları affedememesi gibi mükemmel bir insanın zorluk ve çelişkilerle sürdüğü yaşamı konu ediniyor.
nickime ilham veren; ayrıca amcamın "okurken birçok kez yere çarptım,böyle kitap mı olur?!,diye" gibi bi cümle kurarak tavsiye etmesi üzerine okuyacağım klasiktir.
sefiller "les miserables" insanlik tarihini özetlemesi acisindan cok kisa, ama bir insan elinden ciktigi düsünülürse cok büyük bir romandir.
-spoiler-
ismi bile enterasandir. sefil kimdir? ekmek calan serseri mi? yoksa onu oraya sürükleyen sartlari yaratanlar mi?...kanunlari bile elestirir bu kitap, ve "egemen güclerin yaptiklari kanunlar onlari gözeten kanunlardir" mesaji verir. jean, sonucta bir kanun kacagidir, ve yakalanip cezasini tamamlamasi gerekiyordur, bir aspekte göre, ancak bir baska aspekte göreyse jean bir komplo kurbanidir. ancak ilk aspektin devamina göre, komplo kurbani bile olsa, bunu "yasalarin tasdik etmesi olmadan bir adam kanun kacagidir"...
-spoiler-
sonucta les miserables mutlaka okunmalidir. ben bu kitabi fransizca okuyabilmek isterdim. belki birgün beceririm.
orta okul yıllarında edebiyat öğretmenimizin zorlamasıyla okumak zorunda kaldığım, yazarı victor hugo olan fransız edebiyatının başyapıtlarından bir eser. ilk elime aldiğimda bitmez bu kitap arkadaş dedirtmişti bana. ama kitabı yaklaşık 3 gün içinde bitirmiştim. kitabın ana karakteri jean vaeljan'ın başından geçen olaylar hayat adına bize çok önemli dersler vermektedir. mutlaka okunması gereken kitaplar arasında ilk sıralarda yer alması gereken romandır.
victor hugo nun fenerbahçe yi tanımadan yazdığı kitap. fenerbahçe taraftarının bu ezikliğini görseydi, daha çarpıcı bir eser çıkarması işten bile değil.
yaprak dökümü, öyle bir geçer zamanki dizilerini onla çarp gene sefiller kitabındaki bunalımlığa erişemezler. * abartılı kısımları geçersek, kesinlikle insanı düşündüren kitaplardandır. böylede hayatlar var dedirtir. mutlu olmanın para değilde iyi insan olmaktan geçtiğini ve zaman zaman başımıza gelen kötü olayları bizi olgunlaştırmak adına yaşadığımızı, dolayısıyla şikayet etmememiz gerektiğini evrendeki tüm canlıların görünmez iplerle birbirine bağlı olduğu durumlarını vurguluyor.
thenardier'in durdurulamaz kötülükleri ve ruhsuzlukları ile cosetteye çektirdikleri
javertin körü körüne bağlandığı görev idealini
cosette ve mariusun aşkı
fransız ayaklanmaları(abc derneği)
westerlo savaşı ve napelyonun çöküşü
ve roman kahramanı yani tam bu olayların odağındaki kürek mahkumu jean valjenin erdemlilik savaşı
avrupanın aydınlanmadan önceki karanlığını, insanların nasıl bir sefalet ve umutsuzluk içinde kıvrandıklarını cumhuriyetle monarşinin savaşını anlatıyor.
kısaca sefaletin romanı, bu romanı okuyupta sefalet üstüne başkaca birşey yazabilmek çok kolay değil.