lehistan mektubu

entry1 galeri0
    1.
  1. nazım hikmet'in ünlü bir şiiridir.

    sevgilim,gonca gülüm
    başladı lehistan ovasında yolculuğum:
    küçücük bir çocuğum,
    bakıyorum ilk resimli kitabıma;
    küçücük bir çocuğum,
    sevinçler içinde hayretler içinde;
    küçücük bir çocuğum,
    bakıyorum ik resimli kitabıma,
    insanları,hayvanları,eşyaları
    daha renkli ,daha güzel
    yeni baştan keşfedecek

    lehistan ovasinda bahar.

    ışığında şahin olup uçasın gelir,
    deresinde sazan olup yüzesin gelir,
    yeşili çiğ çiğ yiyesin gelir.
    bir bizim oraların baharları böyledir:
    sesin var mı ,yok mu ,bakmaz
    zorla türkü söyletir
    uykunda bile yakanı bırakmaz
    girer,düşüne girer
    güneşlerle yüklü dallar...
    lehistan ovasında bahar,bahar,bahar.

    sevgilim,gonca gülüm,ah gonca gülüm
    sokmak için fırsat kolluyor ölüm
    çöreklenmiş sol memenin altında;
    rezillik olurdu,zulüm mü,zulüm
    ayrılmak dünyadan bahar vaktinda.

    sevgilim, dayı kızım, memed'imin anası,
    dedelerimizden biri
    1848 polonya muhaciri.
    belki o güzel varşovalı kadına, senin
    ikizmiş gibi benzeyişin bundandır.
    belki ben bu yüzden böyle sarı bıyıklı,
    böyle uzun boyluyum,
    oğlumuzun gözleri böyle kuzey mavisi,
    belki de bu yüzden bu ova bana
    bizim ovaları hatırlatıyor,
    yahud da bu yüzden bu leh türküsü,
    içimde, derinde, yarı aydınlık
    uyuyan bir suyu kımıldatıyor.

    lehistan'dan gelmiş dedelerimizden biri,
    gözlerinde karanlığı yenilginin,
    saçları al kana boyalı.
    uykusuz geceleri borjenski'nin
    benimkine benzer olmalı.
    tıpkı benim gibi o da
    çok uzaklarda kalan bir ağacın altında
    unutmuş olabilir uykusunu.
    onu da benim gibi deli etmiştir, deli,
    her solukta alıp ta memleket kokusunu
    memleketi bir daha görmemek ihtimali.

    sevgilim
    nerde,ne zaman hürriyet dövüşmüş de
    ön safında polonyalı bulunmamış?
    bir zenci türküsü olacak,
    harlem'de söylenen bir türkü.
    kederli biraz,umutsuz degil,
    karanlik gibi yumuşak.
    eminim,bir zenci türküsü olacak,
    harlem 'de söylenen bir türkü.
    usullacık,usullacık okur onu anneler,
    çocuklar uykuya korkusuz varır:
    kapının önünde dolaşmaktadir
    savannah'ta zenciler için ölen
    ak kanatlı
    polonyali atlı
    pulavski kazimir

    millletlerin baharıydı
    uzak kayalıklarda açan çiçeklerin
    ışıklı balıydı hürriyet,
    milletler arıydı
    milletlerin baharıydı
    bahardı,bir tanem
    büyük bir bahar.
    yürüdü macar ordusunun önünde
    öfkeli ufacık bir ihtiyar,
    lehistan'in en yeşil dali general bem...
    paris'e gidebilsem,dayı kızı,paris'e gidebilsem,
    yağmur yağsa o gün öğleden önce
    öğleden sonra açsa güneş.
    kızıl bir bayrak gibi inse akşam

    varşova'dan getirdigim beyaz gülü
    dombrovski vroslav'ın kabrine koysam.
    biliyorsun,gülüm
    en kutsal umudumuzun ağacı
    lenin'in memleketinde dikildi
    fidandı henüz
    karlı gecelerde onu bekledi
    elleriyle ısıtarak sabahlara dek
    büyük çekist cercinski felisk
    yetmiş yedi milletin kanı
    karışıp ispanyol kanıyla
    aktı ispanya toprağına
    dedim ya,dayı kızı,dedim ya
    nerde,ne zaman hürriyet dövüşmüş de
    ön safında polonyalı bulunmamış?
    öyle şey olmaz.
    dövüştü sarı,genç aslanlar gibi valter(sverçevski)
    saragossa'da o yaz.
    dövüştü ölüme karşi
    hayat gibi akıllı,kurnaz
    dövüştü gülerek,şakalaşarak,
    valter biliyordu ki,toprak
    tel örgülerin önünde durdurulmaz
    ve öyle karanlıkta kaçak maçak degil,
    ay ışığinda,hatta güpegündüz
    geçer sınır topraklarını pasaportsuz.
    valter biliyordu ki
    madrit'te çıkan yangın
    varşova'yı yakabilir.
    varşova yandı,gonca gülüm
    varşova yandı.
    gamalı haçıyla paris'e girdi ölüm
    moskova kapılarına dayandı.
    kan aktı
    hiçbir kitabın yazmadığı
    hiçbir türkünün söylemedigi kadar.
    stalingrat'ta yüzgeri etti ölüm,
    kovalandı inine dek
    ve orda iki büklüm
    can verdi.
    valter ölümü yenenlerle beraberdi.

    sevgilim,gonca gülüm,
    başladı lehistan ovasinda yolculuğum.
    lehistan'da millet sosyalizmi kurmakla meşgul

    sosyalizm
    yani şu demek ki,dayı kızı,
    sosyalizm
    senin anlayacağın yani,
    el kapisinin yokluğu değil de imkansızlığı.
    ekmeğimizde tuz
    kitabımızda söz,
    ocağımızda ateş oluşu hürriyetin,
    yahut,başkası yel de ,
    sen yaprakmışsın gibi titrememek,
    bunun tersi yahut...
    sosyalizm,
    devirmek dağları el birliğiyle,
    ama elimizin öz biçimini,
    öz sıcaklığını yitirmeden.
    yahut,mesela,
    sevgilimizin bizden ne şan,ne para,
    vefadan başka bir şey beklemeyişi...
    sosyalizm,
    yani yurttaş ödevi sayılması bahtiyarlığın.
    yahut,mesela,
    -bu seni ilgilendirmez henüz-
    esefsiz
    güvenle
    emniyetle
    gölgeli bir bahçeye girer gibi
    girebilmek usulcacık ihtiyarlığa,
    ve hepsinden önemlisi,
    çocukların,ama bütün çocukların,
    kırmızı elmalar gibi gülüşü
    göğsümü kabartmıyor değil
    dedelerimden birinin lehli oluşu...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük