la vita e bella* filmindeki oyunculuğuyla gönüllere taht kuran Roberto Benigni' nin yazdığı, yönettiği ve de oynadığı 2005- italyan yapımı, 114 dk'lık komedi tadında film.
" eğer aşıksan gerçekleştiremeyeceğin hiçbir 'imkansızlık' yoktur" mesajı üzerine kurulu olan filmin bitiminde dillere peleseng olacak tek cümle " ı am italian " olmuştur.
filmdeki sahneler fotoğraf tadındadır..özellikle şair Fuad'ın * intihar sahnesi * ve filmin bitiş kareleri tam fotoğraflıktır.
2005 yapımı bir roberto benigni filmi, 2003 yılında geçiyor.sevdiği kadın uğruna amerikan işgali sırasında bağdata giden bir italyan şairin başından geçenleri komik bir anlatımla ele alıyor.aynı anda aşkı hissedip, savaşın kötü yüzünü görüyoruz.benigniye jean reno ve nicoletta braschi eşlik ediyor.izlenesi bir film..
Sıcak çikolata tadında enfes film.
Öyle bir film ki; savaşın, sefaletin, zorluğun içinde dahi umudunu ve sevgisini tüketmeyen, inancını diri tutan, etrafa saçtığı ümit ve neşe ile tebessümle izlenen, "ulan böyle aşk mı kaldı yeağ" diye sorgulatan çok güzel pek güzel filmdi.
la vita e bella'nın devamı gibiydi sanki. Tek fark 2 kızlarının oluşu ve babanın yaşıyor olması.
Hakaretlerin, küfürlerin, çirkefliklerin gırla olduğu film çöplüğünde böylesi güzelliğe ender rastlanır.
"...sorun bendeydi. hikayemi düzgün anlatamadığım için, hissettiklerimi ona geçiremediğim için hata onda değil bendeydi. çok bozulmuştum.
kendi kendime dedim ki işleri doğru kelimeleri kullanmak olan insanlar olmalı. kelimeleri düzgünce sıralayan, kalpleri titrediğinde başka insanların da kalbini titretebilen insanlar olmalı! işte o gün şair olmaya karar verdim..."
* o kadar nayif bir yaklaşımı var ki her konuda gerçekten aşık olmuş bir erkeğin hafif abartı ağızla anlattığı kulağı gıcırdayan kapı kadar rahatsız edebilecek derecede uslubsuz konularda gevezelik edebilen müthiş bir adam.
sevdiği kadın için sıcak savaş içindeki bir şehre** oniki saatten kısa bir sürede gitmeyi başarabileceğini göstermiş. ardı ardına gelen olumsuzluklara rağmen üzülüp ağlamak, kendini salmak yerinede zorlukların üstesinden gelmiştir.
bence, filmin ne kadar güzel olduğu vurgulamak için daha fazla detaya gerek yok ve fakat, hayatının kadınını kurtara bilmek adına mayın tarlasına dahi koşar adım dalacak kadar şaşkın bir adamın öyküsünü konualan bu filmi kesinlikle kolay kolay hafızanızdan silemeyeceksiniz. *
"Al-djumelli*dostum,bana şu gliserini bulun,bulacağına eminim, çünkü bulamazsan ölecek. Eğer o ölürse,bu dönen tüm dünyanın hikayesini yeniden paketleyebilir, sökebilirler, tüm yıldızları indirebilirler, sonra tüm göğü rulo gibi sarıp, römorku olan bir kamyona koyabilirler,herşeyi söndürebilirler,her zaman taptığım güneşinm o muhteşem ışığını söndürebilirler. güneşi neden bu kadar çok seviyorum biliyor musun?Çünkü güneş ışığı Vittoria'yı aydınlattığı zaman ona bayılıyorum. işte böyle gelip herşeyi toplayabilirler, halıları, sütunları, evleri, kumu, rüzgarı, gülleri, kurbağaları, olgun kavunları, dolu yağmurları, akşam üzerlerini, mayısı, haziranı, temmuzu, fesleğeni, arıları, denizi, kabakları...Al-Djumelli, bana şu gliserinin tarifini bul, bul şunu lütfen"
Yalnızca Bağdat'ta geçen bu bölüm için dahi izlenmeye değer bir film Al-Djumelli ise ayrı bir hikaye barındırıyor kendi içinde:
"gençliğinde çok aşık olduğu bir kadınla evlenmiş.Evliliğinin üstünden bir süre geçmiş, kendisi savaştayken bir mektup almış. Karısının çiçek hastalığına yakalandığını ve bir daha düzelmemek üzere şekilsizleştiğini öğrenmiş. haberi aldığı anda Al-Djumelli gözlerinin ağrıdığını söylemiş. sonra da kör oldum demiş. ve 12 yıl sonra, karısı öldüğünde Al-djumelli gözlerini açmış. "
Ekşi sözlük yazarlarının bok atmaktan bıkmadığı film. Roberto benigni sizin entelektüel kadrajınıza sığdıramamış bu filmi kusura bakmazsınız artık.
Benigni, ne savaş filmi çekmiş, ne savaş karşıtı ne de savaş sonrası. Beyninizi aça aça izlerseniz filmin aşk teması olduğunu, savaşın ortasında bile sevgisinden vazgeçemeyen vefakar adamı anlattığını görürdünüz.
Ama yok. Bilgiçlik yapacaksınız illa.
Canım çekti, izlerim yine. Bok atanlara söve söve izlerim mis gibi. Oh.
roberto benigni hem yazmış, hem oynamış, hem de yönetmiş filmi, fakat ismini duyar duymaz la vita e bella'den aldığı tada yakın bir beklentiye kapılan sinema izleyicisinin ağzına ancak bir parmak bal çalabilmiş...
aşağıdaki bölüm hafiften spoiler içeriyor, ateşle yaklaşmayınız:
zira filmde anlatılan o hoş aşk hikayesi ve aşkının peşinden giden şair izleyiciyi tatmin etmeye yetmiyor. aslına bakarsak film, la vita e bella'dan tamamen ayrı düşünülürse gayet başarılı, ancak çıta bir defa yükselmeyegörsün insan daha fazlasını bekliyor...