le moulin

entry11 galeri0
    1.
  1. fransızcada değirmen anlamına gelen kelime,aynı zamanda amelie filminin soundtrack ablümünde yer alan yann tiersenin bir eseri.çok güzel bir piyano sonatına sahiptir.
    4 ...
  2. 2.
  3. hava kararmaya başlamış, gökyüzünde yıldızlar belirmiştir. her zamankinden daha yorgundur beden, feri kaçmış gözlerinin önünden film şeridi gibi geçmektedir hayal kırıklıkları, mutlulukları... yann tiersen'in bünyeyi melankolik yapan eseri.
    1 ...
  4. 3.
  5. yann tiersen'in bu parçası yanılmıyorsam amelie filminin de soundtrackleri arasındadır. dinledikçe dinlendiren şarkıdır, alır götürür.
    1 ...
  6. 4.
  7. 5.
  8. yann tiersen'e sormuslar 'neden eserlerinizde soz kullanmiyorsunuz?' diye, cevap veriyor : 'soze kimin ihtiyaci var? muzik, benim kendimi, duygularimi ifade etmem icin yeterli.'. muzigin gucu nasil bir seydir ki, hic tanimadigimiz bir adamin bu parcayi bestelerken, calarken icinde bulundugu halet-i ruhiye, her dinledigimizde bizi esir aliyor? hakarete, yalana, hor gormeye, kalp kirmaya araci ettigimiz insan sesinden, kelimelerden bagimsiz, en berrak sekliyle. dilimiz farkliymis, medeniyetimiz uymazmis, o ozgurlukle, ben oryantalizmle yogrulmusum, o fransizmis, ben turkmusum.

    muzigin evrensel kudreti boyle bir sey iste, hepimizin insan oldugunu, bir oldugunu hatirlatmakta, dinlemeyi bilene tabi...
    4 ...
  9. 6.
  10. bir kere dinleyince, içinizdeki savaşa ara verecek müziklerden belki de en önemlisi. müjdat gezen "sanat insanı onarır" tanımına cuk oturan eser.
    0 ...
  11. 7.
  12. 8.
  13. 9.
  14. amelie filmi soundtrack'ini dinlemekteydim ve muhteşem bir piyano sonatına şahit olmak gayet güzel oldu.
    1 ...
  15. 10.
  16. uyanıyor kadın, kıyafet niyetine üzerine sardığı çarşafı sürükleyerek kapıya doğru yürüyor. geriye dönüp bakınca gördüğü manzara önce geçmişini, sonra Arthur'u anımsatıyor. başı öne eğik halde kapı kolunu sarıyor parmaklarıyla. hafifçe ittirince aralanıyor kapı, güneş ışığı kadının gözlerini yararak ilerliyor vücudunda. Kadın kendine gelmeye başlıyor:

    "kendimi ne zaman kaybettim? ne zamandır kendimden geçmiş halde yatıyorum?"

    Yeşil yapraklı bahçesine bakıyor, yere düşmüş portakallara, limonlara göz atıyor. Yere düşmüş olmalarına rağmen renklerini, canlılıklarını, parlaklıklarını kaybetmemeleri canını yakıyor kadının.

    "Meyveler bile benden daha güçlü."

    Diğerlerinin arasında zor seçilen çürük portakalı alıyor eline:

    "neden güçsüzsün? neden yıkıldın? rengin... rengin neden solgun böylesine? hadi gel, seni baştan yaratalım!"

    Bıçağı alıyor eline:

    " şimdi biraz canın yanacak sevgili, kalbini alacağım çünkü. sonra onu toprağa gömeceğim, kim bilir belki bereketli bir ağaç doğurursun?.."

    Çürük portakalın tek bir hücresi bile anlamazken olanları, kadın başlamıştır bile bıçağı kalbine yaklaştırmaya. Portakalın suyu kadının elinden sararmış çimlere akarken kadın elinde sıcak bir sıvı hisseder:

    "belki kanımın damladığı yere ekmeliyim seni sevgili, ne dersin?"

    sol elinde çekirdekler, sağ elinde toprak kalıntısı... başını kaldırır, kuyuyu görür.

    "sadece kuyu..."

    çekirdekleri, kendi kanıyla ısınmış toprakta açtığı oyuğa özenle yerleştirir. Kuyuya doğru yürümeye başlar:

    "sadece kuyu..."

    Kuyudan su çekip can vereceği portakal ağacına doğru adım atar, atar, atar... Yavaşça, sadece toprağı nemlendirecek kadar su döker kızarmış toprağa.

    "ilk suyunu verdim sevgili. Herkes verir ilk suyu. ama bu senin için bir ilk, değil mi? korkma, susuz bırakmayacağım seni. ben başkaları gibi değilim, ben de yaşadım solmayı, çürümeyi, düşmeyi; güçlülerin arasında kaybolmayı..."

    gülümseyerek odasına gider kadın. tekrar hatırlar geçmişi. gözünden damlamak için canını dişine takmış yaşlarla, boğazındaki acıyla savaşır kadın. kapıya doğru iki adım attıktan sonra başını kaldırıp kuyuya bakar.

    "arthur! seni özlemiştim!"

    koşa koşa gider kuyunun yanına. sarılır:

    "seni seviyorum sevgilim... susamışsındır, su getireyim sana."

    kuyudan su çeker, gidip arthur'un toprağına döker, bol bol.

    --------------

    şimdi diyeceksiniz "neden yazdın bu kısa hikayeyi?". çünkü bu şarkıyı ne zaman dinlesem, hayalimde canlanıyor bu hikaye. beğendiyseniz ne mutlu bana, beğenmediyseniz zamanınızı çaldığım için özür dilerim.
    2 ...
  17. 11.
  18. moral bozukken dinlenmemesi gereken şarkılardan. o parmaklar piyanonun tuşlarına değil de insanın içine oturuyor.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük