2009 yapımı , artık Yozlaşmış, kariyer ve para yapma sistemine dönüşmüş adalet sistemi üzerine güzel bir eleştiri.
Finali haricinde herşeyi güzeldi; daha önce bir katili herhalde hiç bu kadar tutmamıştık .
filmde konu çok güzel işleniyor, adam zehir falan lakin bir anda olaylar çözülmeye başlanıyor. yani o kadar oyununda, hesabında, planında çözülemeyen adam bir anda böyle alt ediliyor. bu kadar hızlı olmamalıydı. ama yinede bana göre ilk beşte bir filmdir.
--spoiler--
son 10-15 dakikayı izlemeden kapatın daha iyi. yahu bukadar zeki bir adam neden kendisine ait olmayan bir boş fabrika,atölye vs kullanmıyor da kendisine ait olan fabrikadan hapishaneye tünel çekiyor ? hele o son bomba fiyaskosu neydi yahu ? adam araba patlatma sahnesinde bomba uzmanlarının bulamadığı yere bomba saklayıp arabaları polislerin gözü önünde uçurmuş bir adam. herif son sahnede bombayı gizlemeyi falan burak masanın üstüne koymuş bildiğin. en sonunda yine sikko sistemi haklı çıkardınızya.. yapacağınız işi skiyim..
--spoiler--
Genç yaşlarında oyunculuktan temelli olmasa da yönetmenliğe geçmiş yapmış olan F. Gary Gray yönettiği film. Aynı zamanda yönetmenin 2003' de The Italian Job filminden sonra tekrardan başarıyı yakaladığını söylemek yerinde olacaktır. Çekim teknikleri olarak; standart olanın üstüne bi şey koymamış olması diyalog sahnelerinin çok iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Suç - dram - gerilim - aksiyon karışımı filmi.
Gerard Butler' ın enfes oyunculuk performansıyla çok daha güzel bi hale gelmiş.
Jamie Foxx' unda kariyerinin giderek parlamasını ve bi oyuncu olarak ne kadar başarılı mimik ve el hareketlerine sahip olduğunu görebiliyoruz.
Film, kendi ailesinin gözleri önünde öldürülmesi üzerine, katillerin gerekli cezalara hüküm giymemesinin sebebini; hukuk ve adalet sisteminin yeterli olmayışına yoran ve bu konudan dolayı büyük bir öfke besleyen Clyde Shelton' ın ( Gerard Butler ) intikam peşine düşmesini anlatıyor.
Sürükleyici ve olay örgüsünün güzel düzenlenmiş olması seyirciyi film boyunca ekrana bağlıyor.
Film için söylenebilecek tek eksik bence böylesi de güzel olmuş diyebileceğini fakat filmin yazarı Kurt Wimmer' ın konunun sonunu birazcık fazla etikleştirdiği gerçeği. Yinede senaryonun bir çok alt konuya ve anlatıma sahip olması Wimmer' ın iyi bir yazar olduğunu da bize kabullendiriyor.
2' li konuşma sahnelerindeki el ve mimiklere dikkat etmenizi özellikle tavsiye ediyorum.
kült bir film olabilir, hatta şöyle söyleyeyim; başrolde Brad Pitt vb. olsaydı çoktan kült olmuştu bile. Nitekim Gerard Butler hakkını fazlasıyla vermiştir.
Biraz kanlı ama çokça zeki film.
adaletin o kadar da adil olmadigini gosteren film. bu filmin bi benzerini de biz yaptik yillar evvel, pardon diye. bu, o filmin bi benzeri, devami gibi. daha bi allisi pullusu birad holivudu.
not: filmi götüyle izleyenler için spoilerdir bu: hapisanenin dibindeki mekan rastgele bulunmuyor. shelton'un sözde şirketinin giderleriyle, son 10 yılda o şehirde satılan endüstriyel emlak listesinin karşılaştırılmasıyla bulunuyor. şirket harcamasındaki rakamla bu emlak listesindeki satışların rakamlarıyla karşılaştırılıyor. shelton, harcamanın bir kalemini hapisanenin yakınında arazi alarak yapmış.
oha! böyle bir film yapıldı ve bundan 5 sene sonra mı haberim oluyor? neredeydin sen be! aranan kansın yemin ediyorum.
az önce izlediğim baş yapıttır. acayip beğendim lan! oyun üstüne oyun. puuh! tam bir zeka ürünü. yani ortağı aslında kendisiymiş ha?! ofh! ve tüm yaptıkları.. hücreye girdi, sonra hücrede ziyaretine gelen avukatla konuştu, konuşma biter bitmez hücreden indi işe koyuldu her seferinde. aman tanrım! 10 yıl boyunca bunu tasarladı.. harika!
sadece filmin başı birazcık sıkmadı değil, sıktı. ta ki adını hatırlamadığım tecavüzcü ve çocuk katili orospu çocuğu yeniden sahneye çıkana dek. polisler onu yakalamasın diye onu aradı ve talimatları verdi. ve polis aracındaki kendisiydi öyle mi? yeeeh. ve sonrasına ne demeli? elinde tuttuğu tabanca aslında bir tabanca değil, uyuşturucu. böyle akıl dolu filmleri izlemeye bayılıyorum. her seferinde hasssiktir olmuyor musunuz siz de?
kusuru yok mu? bence var. sanki chester'ın mekanının bulunması biraz zorlama olmuş gibi. yani o kadar arazin olsun, sen git hapishanenin yanındakine bak? neden orası? hapishaneye en yakın yer diye. tamam hadi bunu bir şekilde kabul ettim. o mekanın içine gir? ki nasıl giriliyor? o kadar basitçe öyle mi? sen her şeyi düşün hapishanenin dibindeki arazini güçlü bir şekilde kilit vurama? sen madem o kadar zekisin o arazinin sana ait olduğunu da bulabilme ihtimalini de düşünmen gerekmez miydi acaba? hadi tamam, onu da geçtim. içeri girildi bir şekilde. sen o arabayı gör. kaldır ve altındaki tüneli bul? bunun ihtimali gerçekten yüzde kaç acaba? tamam hadi onu da buldun. tünelden içeri girdin mekana. sen belediyedeki temizlikçinin saatlerinin olduğu kağıdı buluverdin hemen o koca binlerce kağıdın ve planın bulunduğu odada. hadi onu da buldun. hemen çözüverdin davayı. bence burası filmin eksik kalmış kısmıdır, onun dışında harikaydı. denilebilecek başka bir şey yok.
"bir katili sevip onun öldüğü için üzülür müsünüz?"
Bu soruya bu filmi izlemeden evvel "git ulan başımdan saçmalama" derdim. Fakat film kişiden kişiye az veya çok değişmek kaydıyla izleyicide clyde'a(gerart butler) karşı bir sempati oluşturuyor ve bu soruyla karşılaştığınızda da aklınızda doğrudan cevap vermenizi engelleyecek bir şüphe düşürüyor. ona(Clyde) "katil" demek için bile biraz kendinizi zorluyorsunuz.
Clyde benim gözümde hem katil hem de masum birisidir. Vermek istediği mesajı hiç kimsenin anlayamadığı bir sanatkar gibi. Clyde'ın bir şiir yazmış olduğunu düşünün. Manasına gidecek bir çok ipucu şiirde var ama şiiri anlayan, tahlil eden, kısaca sanattan anlayan yok. Belki de filmin bir eksikliği de budur. clyde'ı kimsenin anlamaması ve onun tarafını tutmaması biraz canınızı sıkıyor.
işlediği cinayetlerin bazıları -özellikle sarah- ona katil demenizi az biraz kolaylaştırıyor. Fakat diğerlerini öldürdüğüne - özellikle darby- öyle seviniyorsunuz ki adalet ihtiyacınız bir yerde tatmin oluyor.
Jamie foxx'un oynadığı savcı rolü ise insana gerçekten çok itici geliyor. Kuru ve düz bir savcı. adaletten değil de kendi makamını güçlendirmekten yana. filmin sonuna doğru savcılıktan bölge savcılığına terfi ettirilirken bile hemen kabul ediyor. ulan bir dur düşün: "bu adam niye cinayet işliyor, bizden istediği ne, terfi almam doğru mu, benim suçum yok mu?" bu soruları bir kendine sor. ama yok. clyde orada hemen hemen herkesin bazı günler yaşadığı "adalet ihtiyacı"na vurgu yaparken bizim nick efendi oturmuş makam mansıp derdinde terfi alıyor ve hiç kendini sorgulamıyor.
Mahkemede hakime hanım- nick- clyde arasında geçen diyaloglarda bir taraf olunca durduğunuz tarafa bakınca "adaletin karşısında, adaletin yanında" tarafına düşüyorsunuz ki bu sizi biraz sarsıyor.
Adalet kişiden kişiye değişen bir durum mu? gerçek adalet nerede?
Evet adalet hem toplum olarak hemde bireysel olarak çok mühim bir ihtiyacımız. Filmde o kadın ve kız çoçuğunun öldürüldüğü ilk sahne aklıma son dönemde ülkemizde işlenen cinayetleri getirdi. özellikle adana'da o küçük kıza vahşice yapılanlar... bu olaylar bizim ülkemizde eksik olmuyor. katiller ve caniler ve bu potansiyele sahip hayvanlar, ellerini kollarını sallayarak çürük sistemimizden faydalanıp, çıkıp yapacaklarını yapıyorlar. sonra biz de en alttaki sıradan vatandaştan en üstteki devlet görevlimize kadar "katil ve canice" deyip işin içinden çıkıyoruz. Bu kimsenin adalet ihtiyacını tatmin etmez; ancak bu ihtitacı giderecek küçük bir lokma gibi damağımızda tat bırakır. belki de o ihtiyacı erteler. sorun çok büyük aslında. cinayetler, tecavüzler, gasplar, hırsızlıklar... suçun binbir türlü hali var fakat sistemimiz hâlâ suçu adaletli bir şekilde yargılayabilecek bir konumda değil. ben bu konuda nedense biraz umutsuzum. adaletin bu dünya'da tecelli edebileceğine dair inancım ülkemdeki adaletsizlikleri gördükçe gitgide azalıyor...