uzun uzun yazmaya şu an maalesef vaktim yok lakin 'halk şu anki Türkçeyi konuşuyordu' şeklindeki über sallamaları bir kenara bırakın. en basit örneği ile Atatürk'ün Söylev'i ortada. günümüz Türkçesiymiş de imparatorluk dili de, yok halk şu anki Türkçeyi konuşuyor da... geçiniz.
Bunu soyleyene peyami safanın denemelerini ve umay turkes gunayin turk kulturune elestiri adli kitabini okumalarini oneririm. Bilindigi uzere safa mutedeyyin bir yazarken prof. umay hanim da alparslan turkesin kizidir. Bir okuyun balalim ne diyorlar. Eski sanat ve turk kulturunun gecmisten gunumuze icinde bulundugu hal icin.
Bunun söylenme nedeni geçmişte ilişki kurduğumuz ve kültür bağımızın olduğu Arabistan iran gibi devletlerle Osmanlıca sayesinde rahatlıkla anlaşabilirken dilde sadeleşme hareketleri sonucunda bu bağ kopmuştur. Doğruluğu yanlışlığı tartışılır ama osmanlıcadaki yoğun yabancı kelimelerin nedeni imparatorlukta bir kültür dili oluşturmaktır. Yoksa halk yine şuanki Türkçeyi konuşuyordu. Osmanlıca devlet diliydi bir nevi o koca Coğrafyada iletişimi sağlayan.
ben adama diyorum ki, divan edebiyatı yüksek zümre edebiyatıdır, halk için değildir. o bana diyor ki, ''işte itiraf ediyorsun! osmanlı elitleri halktan kopuktur'' hayır arkadaşım, adamların yaptığı edebiyat halktan kopuktur. çünkü elit edebiyatı, halk için yapılmıyordu. sanat için yapılıyordu. halk için edebiyat yapanlar var mıydı? vardı. osmanlı bunlara engel oldu mu? hayır. o halde konuşmanın lüzumu yok.
edit: alfabe ile dili kullanmanın manasını çözemedim yalnız. yani bugün senin yazdığın yazı ile necip fazıl'ın yazdığı yazı bir mi? aynı harfleri kullanıyorsunuz ama farklı kelimeler türetiyorsunuz. dilde sadeleşen yine osmanlı'nın muhafazakâr paşaları olmuştur. halkı eğitmenin gerekliliği ayyuka çıkınca, ahmet mithat paşalar, ahmet cevdet paşalar dili sadeleştirdiler.
30 yaşına kadar ingilizce zor öğreniliyor bu ülkede, osmanlıca, farsça altyapıyı ortadan kaldıranlar bu kadar geniş, bu kadar mecaz anlamlı bir dil için: kendi çabanızla öğrenin o zaman; bilim, felsefe üretebilelim demek ancak irrasyonel kemalistlerin safsatası olabilirdi zaten.
hayır, bunun bir de "dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz" diyen cinsleri var. lan it oğlu it, dedenin mezar taşında yazsa yazsa ruhuna el fatiha yazar. ama orada önemli olan ölüm tarihidir. biri de çıkıp demiyor ki miladi takvime geçmek zorundaydık. varsa yoksa latin alfabesi. tutan mı var, öğren at kafası!
latin alfabesi geçmişimizle olan bağımızı kesmiştir tezi bir yargı bildirir ona lafım yok lakin ibni arabi yi bu yüzden anlayamıyoruz demek ne demek arkadaş?
bugün islam felsefesi, astrolojisi ve simyası üzerine kayda değer çalışmaların hemen hepsi latin alfabesi ile basılmakta. aslında sadece bugün değil, uzun zamandır bu durum böyle. ha, diyorsan ki ben birincil kaynaklar üzerinden araştırmacı olmak istiyorum, o zaman zaten osmanlıca değil arapça, pehlevice öğreneceksin.
osmanlı devleti 1860-1865 yılları arasında eğitimde reform öngördü ve bunu 1915 e kadar uyguladı. gelinen noktada pek çok okul açılmasına rağmen okuryazarlık %3-%11* arasında kaldı. latin alfabesi sonrası öyle ya da böyle okuryazarlık 50 yıl içinde %60 ları gördü, elbette tek neden bu olmamakla beraber.
mimari, sanat gibi konular ise dille doğrudan ilgisi olan konular değildir. mesela emeviler grekçe konuşmuyordu ama bizans bazilikalarını taklitle camiler inşa ettiler. iran da hindu, budi tapınakları etkili olurken osmanlılar da bizans usulü hakim kubbe anlayışını kabul ettiler. çift başlı kartal, beş köşeli yıldız, ejderha gibi motifler de dilden bağımsız olarak kullanılmış motiflerdir.
işine gelince beğenmediklerini "halktan kopuk anlayış" filan diye suçlayan boş kafalıların iki yüzlülüklerini ortaya koyan iftiradır.
işte kendi itiraflarıyla yakalandılar. osmanlı elit zümresinin kullandığı dilin halktan kopuk olduğunu kendileri itiraf ediyor. cumhuriyet söz konusu kopukluğu gidermiştir. tartışılacak ne kaldı?
boş gezenin boş kalfasına cevap yetiştirmekte mahir olduk artık, ne yapalım:
yani? 1556'da vefat etti ise ne olmuş? 250 yıl, 150 yıl ne fark eder? viki'den bakarak yazmıyoruz biz buraya bir şeyler, tahminî rakamlar söylüyoruz. onu yazdın ne oldu, başın göğe mi erdi? neticede fuzulî karacaoğlan'dan evvel yaşadı mı yaşamadı mı? senin ''arapçılar dili bozdu'' tezin çöktü mü çökmedi mi, mesele bu. fakat zeytinyağı kıvamında olduğun için, bunlar seni pek etkilemiyor.
divan edebiyatçıları fars kültüründen etkilenmişlerdir. dolayısıyla bir yüksek zümre edebiyatıdır. söz sanatları yapılsın diye ağdalı bir dil kullanılmak zorundadır. adamların kasidesi/gazeli usulune uygun okunduğunda, su sesi, kılıç kalkan sesi çıkartıyor be. adam bunu yapıyor, sanat icra ediyor, ''halk beni anlasın'' diye mi uğraşacak?
halk edebiyatçıları ise sade dil kullanıyor, karacaoğlan'da görüldüğü gibi. bunlar farklı tür edebî yazılar, farklı sanatçılar. bunları karşılaştırmak ancak cahillere göre bir iştir.
"harf inkilabıyla bir gecede cahil kaldık" demenin başka bir yolu olan önerme.
hangi geçmiş canım benim? edebiyat tarihi mi, yazılı tarih mi, anlaşmalar mı, resmi evraklar mı nedir yani? tercüman diye birileri var mesela ortalıkta, o dönem de görevini yapmış olanlar ki geçmişle bağımız koptu demek yokuş aşağı kamyon tekeri yuvarlamak kadar amaçsızdır.
ayrıca kiril alfabesini örnek gösterenler de dünya üzerinde latin'den sonra en estetik el yazısına sahip olan alfabenin kiril alfabesi olduğundan bihaber. türk eğitim sisteminde alfabe matbaa ve el yazısı olarak daha birkaç sene önce ayrıldığı için tabi... olaya burdan bakacaksak latin'e geçince harbiden cahil kalmışsınız.
tüm insanlık biliyor bunun doğru olduğunu, hele batı daha iyi biliyor.
bu gün gidin 25 milyon gencimiz varsa kur'an öğrenmeyen hariç kimse osmanlıca bir kelamı okuyamaz, nedeni ne kur'an dan ve islamdan bu gençliği soğutmak, nitekim bunu da her halükar da başardılar.
*
hiç bir şey yapmayın, açın internetten rika(osmanlıcanın el yazısı hali) bakın, insan da bir göz estetiği intibah ettirmekte.
*
bence dünyanın en kötü yazı biçimidir latin alfabesi.
*
el muhtaç kullanıyoruz işte.
fuzuli 1556'da vefat etmiştir. kaldı ki illa fuzuli'den örnek vermek zorunda değilim. buyur karacaoğlan'dan sonra yaşamış divan şairlerinden bir örnek:
Ey şûh-ı kerem-pişe dîl-i zâr senindir
Yok minnetin asla
Ey kân-ı güher anda ne kim var senindir
Pinhân u Hüveydâ
nedim
bir de "sanıyorlar ki karacaoğlan yaşadığı dönemde türkçeyi harika kullanıyordu, sonra fuzulî geldi, divan edebiyatçıları geldi, dili halktan uzaklaştırdılar." diyorlar.
evet, karacaoğlan yaşadığı dönemde türkçe'yi harika kullanıyordu. ne yani? zaman yolculuğu yapıp cumhuriyet dönemine ışınlandı, şimdiki türkçe'yi öğrendi, geri mi döndü ey akılsızlar? divan edebiyatçılarının "sonra" gelmesi diye bir durum yoktur. divan edebiyatının geçmişi osmanlı'dan bile önceye uzanır. hem divan edebiyatçıları, hem halk şairleri bir arada var oldular. divan edebiyatçılarının şiiri de nesri de zaman içinde daha da ağdalı, halktan daha da kopuk hale getirdikleri bir gerçektir.
aşıkpaşazade tarihiyle, hoca saadettin efendi tarihini veya gelibolulu mustafa ali'nin Künhü'l-Ahbâr'ını karşılaştırmalı okumayan cahillerin osmanlı'nın dilimizi bozduğu gerçeğini reddetmesi normaldir.
fuzuli' yi anlayamama sebebinin, osmanlıca ve farsça altyapıyı adeta tırpanla biçen cumhuriyet ideolojisi olduğunu anlayamamakta ısrar edenlerle tartışmaya girmemize sebep olan hede.
yahu kaç defa izah edeceğiz bilmiyorum; adam divan edebiyatçısıyla halk edebiyatçısını bir tutuyor. bu dangalak fuzulî'nin türkçeyi bozduğunu düşünüyor işte. zannediyor ki karacaoğlan yaşadığı dönemde türkçeyi harika kullanıyordu, sonra fuzulî geldi, divan edebiyatçıları geldi, dili halktan uzaklaştırdılar.
fuzulî karacaoğlan'dan 250 sene evvel yaşadı lan. bu kadar mı cahilsiniz? bu şimdi şey sanıyor, osmanlı kuruluş döneminde çok türkçüydü, sonra arapçılar geldi ve dili bozdu. bunu da karacaoğlan'dan örnek vererek yapıyor. bunlar şimdi fuzulî'yi de arap sanıyordur.
allah'ım sen neler yaratıyorsun da bizi sınıyorsun?!
cumhuriyet, değil geçmişiyle, kendi halkıyla bile bağı olmayan şerefsizlerin yıktıklarını yapmıştır.
bu arada gazali'nin, ibn'ül arabi'nin eserleri ilk defa cumhuriyet döneminde çevrildi demedim. bu eserler cumhuriyet döneminde sıradan halkın bile anlayabildiği bir dille çevrildi.
ayrıca adama sorarlar, madem osmanlı kültürel eserlerin halk arasında bilinmesine o kadar meraklıydı, gazali'nin eserlerini tercüme etmek için neden abdülhamit dönemine kadar bekledi? 600 yıl fazla uzun bir süre değil mi?
üstteki cümle tanım içindi, ben başka bir şeye temas edeceğim:
gazalî'nin ihya'sının cumhuriyet devrinde tercüme edildiğini düşünenler var. yalandır. külliyen hem de. gazalî'yi ilk çeviren, ikinci abdülhamid'tir. yine o dönemde ibn haldun'un mukaddimesini de ahmet cevdet paşa çeviriyordu. kaydı veren hilmi ziya ülken'dir.
bir şey ispat edecekseniz, yalansız ispat edin.
her kim osmanlıcayı beğenmiyorsa da, gitsin direğin üzerine otursun arkadaş. fıstık gibi dil.
arapça, farsça eserleri halk okumuyordu geyiği tamamen safsatadır. çünkü istisnasız her ülkede, her medeniyette entelektüel bir kaymak tabakası vardır ve düşünce dünyasını bu kesim şekillendirir. dünyanın hiçbir yerinde halk düşünce dünyasına yön vermez zaten. sorun da t.c' de bu arapça, farsça bilen, osmanlıca' yı okuyabilen sistematik bir entelektüel kitlenin asla ortaya çıkmamamış olmasıdır. örneğin, arapça- farsça- fransızca' yı çok iyi bilen, felsefeye ve edebiyata hakim mehmet akif' ler her ne hassa t.c' de asla olamamıştır. bu dönemde bireysel çabalarla bir şeyler yapabilenler ise saman alevi misali yanıp sönmüşleridir.
yıllardır yaptığınız bu malca kemalist hezeyanlarla kendi yalanlarınıza inanıyorsunuz maalesef.
kimisinin çeviri yapılmasını yeterli bulmadığını bahane ederek savunduğu tezdir. yahu dilimiz ne zaman arapça oldu ki halk çeviriye ihtiyaç duymadan gazali'nin, ibn'ül arabi'nin kullandığı sözcüklerin ikinci, üçüncü anlamlarını biliyordu?
mesele "osmanlıca"(!) metinler ise halk zaten anlayamıyordu.