diyelim ki böyle bir mektup var.
gerçek mi kabul edelim ?
misal sen, bir eşin oldu. ve belli bir zaman sonra eşinden ayrılmak istedin fakat o bunu kabul edemedi... sence baş vuracağı ilk şey nedir o psikoloji ile ? hele ki bir kadınsa... canını yakmak, seni küçük düşürmek ister. çünkü seçtiği ve sahip olduğu adamın iktidarını, karizmasını, yakışıklılığını, bilgisini ve onu seçerken ne varsa onları kaybedecektir. ortalama kadın psikolojinin alt yapısı budur maalesef.
ayrılıklarda erkek de şiddet vardır karışısındakine, kendine, yada kendini yok sayma, pasif saldırganlık, eziklik duygusu olarak ortaya çıkar.
sonuç olarak tek taraflı boşanmalarda genelde iftira, karalama yada farklı agrasif davranışlar olma ihtimali çok yüksek.
düşünsene ağa kadınsın ve mustafa kemal atatürk ile evlisin ve o seni artık istemiyor... ata'nın geri adım atacağını bilse yapmayacağı şey yoktur o kadının, eminim buna.
neyse.
bu konuya benzer bir konu vereyim size günümüzden, hepimizin tanıdığı ve yıllardır ülkemize bir televizyon programı ile türkçe öğreten, ihsan varol boşanmak istediğinde eşinin ona ilk yaptığı şey onun imajını yerle bir etmeye çalışmak oldu. eşittir kadın arkadaşlar. yapar ! gerçek midir değil midir ? bence değil ama ikisi de olabilir ben burada kadınların duygusal konularda erkeklerden çok farklı yöntemleri olduğunu belirtmek istedim.
not : son yıllarda erkeğin boşanmak istemesi erkeğin ırzına tersten geçme ile sonuçlanmaktadır bu konu ile ilgili mesaj atan olursa bilgilendirme yapabilirim varsa böyle kadın gazabına uğraşmış panpalarım yeşillendirsin.
şimdi gelelim gazi mustafa kemal atatürk için yazılmış mektuba.
amk koduğumun gazertesi ve onun bütün türev yayın organlarının tek bir amacı vardır, cumhuriyet değerlerini ve onun kurucu unsurlarını toplum karşısında küçük düşürmek. tıpkı...
aynı kuruluşlar son 16 yıldır aşağıdaki konularda da gizli, saklanmış vs vs tarzında
- lozan anlaşmasının 2023'de biteceğine ve içerisinde gizli maddeler olduğuna,
- kurtuluş savaşının aslında hiç olmadığına,
- atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı şu anda osmanlının 6 kıtaya hükmedeceğine,
- türkiye'nin altının petrol, bor, toryum ve bilimum sikimsonik maddeler ile dolu olduğuna ama çıkarmamıza izin vermediklerine,
- vahdettinin atatürk'e git anadoluya kurtar memleketi dediğine,
- bop eşbaşkanı olmanın iyi bir şey olduğuna,
- atatürkün sayko piskopat bir adam olup, hocaları, ermişleri, kuran kurslarını yaktırıp masum insanları astırdığı
bla bla bla bla...
sonuç bunlar süzme orospu çocuğudur.
not : geçinmek, hayata tutunabilmek için bedenini satanlara benim gözümde orospu değildir.
Bir an için herşeyi kenara koyalım atatürkün makyavelli ceyar veya tayyip gibi bir adam olduğunu gerçekten kabul edelim .
Ne yapmış bu Erol Taş ülkeye bir irdeleyelim. .
Ne mutlu türküm diyene demiş kötü mü demiş?
Benim sözlerimle bilim çelişirse bilimin tarafını tutun demiş kötü mü demiş.
Gençliğe birinci görevin türkiye cumhuriyetini korumak kollamak demiş kötü mü demiş.
Benim vücudum toprak olsa da cumhuriyet devam edecek demiş kötü mü demiş.
Karlofçadan beri yıkıla yıkıla giden bir devletin hatalarından ders çıkarmayıp şeyh mürit tekke ülkesi olmaya devam edersek türk tarihi biter demiş kötü mü demiş .
Var mı ciddi anlamda itiraz edebileceğimiz bir şey bu söylemler doğrultusunda yaptığı icraatlara.
Ulan baş olmayı kral olmayı çok sevdiği için bunları yapsa adam ortalık sütliman olduktan sonra deli gibi bir kere yurt dışına çıkmamacasına ülke içinde bir oraya bir buraya ama trenle ama arabayla koşar mıydı otururdu sarayda üç ayda bir de Paris londra oh mis neden yapmadı??
önceki girime ek olarak, atatürk keşfetmiştir adnan menderes'i. aydın'da chp il yönetimindeydi adnan menderes.
27 mayıs 1960'ta alparslan türkeş tarafından darbe bildirisi okunur. bildiride, "Müttefiklerimize, komşularımıza ve bütün dünyaya hitap ediyoruz. Gayemiz, Birleşmiş Milletler Anayasası'na ve insan hakları prensiplerine tamamen riayettir. Büyük Atatürk'ün 'Yurtta sulh, cihanda sulh' prensibi bayrağımızdır." denilir.
sonra mı?
atatürk'ün keşfettiği adnan menderes, cemal gürsel hükümeti tarafından imralı'da 17 eylül 1961'de idam edilir.
Farkettiniz mi bilmiyorum, mektupta hiç Osmanlıca kelime yok, yada arapça-farsça adına ne derseniz. Sanki günümüz Türkçesiyle yazılmış gibi. Ne garip değil mi?
2023 yaklaştıkça gizli şeyler açığa çıkmaya başlıyor demek ki. 2023 de şu lozan ın aşırı gizli maddeleri de açığa çıkar. bir tek büyük resmi gören mandaların bildiği antlaşmayı imzalayanların bile haberinin olmadığı şu çok gizli maddeler hani.
Kadir mısıroğlu ağzı var mektupta. Bir de atatürk'ün askeri dehasına şans demek, padişah dahi olabilecekken makam mevki meraklısı demek embesilliktir.
Lan adamın düşmanı bile (seviyeli düşmanı sizin gibi kansızları değil) askeri dehasına toz kondurmuyor. Bu boku denize inmemişler askeri yönünü tartışıyor.
bugün 18 yaşındaki kızlarımızdan daha düzgün cümleler kurabilmiş. gerçekse.
sevr imzalanmıştı bilirsiniz. kayseri doğu sınırımız, bursa batı sınırımız olarak görünüyordu. istanbul'a sınırımız yoktu. istanbul sembolik olarak başkentimiz olmaya devam ediyordu oysa. sevr'i imzalayanların başına sonra ne geldi? atatürk'ün kararıyla idam edilmediler mi? atatürk'ün kararlılığı olmasa sevr'i hangi güç tabir yerindeyse yırtabilecekti? bu anlaşmayı uygulanmaktan kim alı koyabilecekti? komutansız bir millet mi?
(TBMM, 7 haziran 1920'de, istanbul'un işgal edildiği 16 mart 1920'den itibaren istanbul hükümetince yapılan bütün antlaşmaların geçersiz sayılacağına karar vermişti. bu doğrultuda sevr antlaşması'nı da geçersiz saydı. 19 ağustos 1920'de, tbmm, sevr antlaşması'nı kabul edenlerle, antlaşmayı imzalayanları "vatan haini" ilan etti. 7 ekim 1920'de ankara istiklal mahkemesi, sevr'i kabul eden damat ferit ile imzalayan hadi paşa, rıza tevfik ve reşat halis'i idama mahkum etti.)
kaynak: https://www.sozcu.com.tr/...ine-suikast-sevr-1962635/
bilimsel ve kaynaklı konuşmanın zamanı geldi.
tarihimi 18'lik bir amlıdan dinlediklerimle öğrenemeyeceğimi bilmenizi isterim.
kaynağı aşağıda bağlantı olarak bulabilirsiniz.
istanbul Hükümeti sevr'i imzalıyor.
(Osmanlı delegeleri bir Fransız gemisiyle Fransa’ya gönderildi. Paris’te antlaşmanın hükümlerinin yumuşatılması için yapılan son rica reddedildi. 433. md. ve eklerden oluşan Sevr 10 Ağustos 1920’de imzalandı. Bu anlaşmayı itilâf Devletlerinin yanısıra, Yunanistan, Japonya, Ermenistan, Belçika, Hicaz, Polonya, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve Çekoslovakya da imza ettiler. Miras ortadaydı artık, bölüşülebilirdi.)
Ankara hükümeti yırtıp atıyor.
(Sevr, I. Dünya Savaşı sonrası imzalanan barış antlaşmalarının en ağırıdır. Kin ve intikam kokar. Türkün ana yurdunu parçalar, yapay devletler oluşturur. Türk’e hayat alanı yoktur. Bu Antlaşma, TBMM Hükümeti tarafından reddedilmiştir. Mustafa Kemal ise, 17.01.1921’de United Telgraph muhabirine verdiği demeçte, “siyasî, adlî, iktisadî ve malî bağımsızlığımızı imhaya ve sonuç olarak yaşama hakkımızı inkâr ve ortadan kaldırmaya yönelik olan Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir” demiştir. Mustafa Kemal şöyle der: “Oysa Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir”.)
atatürk ve önderliğinde kurulmuş olan ankara hükümetine sahip olmasak, bizim padişahçılık oynayanların devleti getirdiği hal bellidir.
(Kurtuluş Savaşı’na rağmen ingiltere sonuna kadar Sevr’i uygulamaya çalıştı. Büyük Taarruz’un dördüncü günü, Atina’daki ingiliz Maslahatgüzarı, Lord Curzon’a çektiği telgrafta, “ingiliz arslanı sayesinde kral Konstantin’le kraliçe Sophia’nın Ayasofya kilisesinde taç giymelerini sabırsızlıkla beklediklerini, istanbul’un Yunanlılara devrinin Doğu Sorunu’nun tek çözüm yolu olduğunu, Sevr’in 36. md.nin de bunu ima ettiğini” yazıyordu21. Ertesi gün Başkomutanlık Meydan Muhaberesi kazanıldı. Ama 7 Eylül sabahı Lord Curzon, “Anadolu’da Yunan başarısızlığı bizim Avrupa politikamızı terk etmemiz için bir neden değildir” derken, Koloniler Bakanı Churhill ve Başbakan L. George, “ne pahasına olursa olsun Boğazların Kemalistlere kaptırılmayacağım, ingiliz kara ve deniz askerlerinin tüm güçleriyle silahla karşı koyacaklarını” belirtiyorlardı.)
ve ayrıca aynı bağlantıda bulabileceğiniz, vahdettin'in tutumu
(itilâf Devletleri, hazırladıkları tasarı üzerinde, “Boğazlar Komisyonuna bir Osmanlı temsilcisinin alınması dışında hiçbir değişiklik yapmayacaklarını” belirterek, antlaşmanın imzası için Osmanlı delegelerine 27 Temmuz’a kadar süre verdiler: “Eğer Osmanlı Hükümeti antlaşmayı imzadan kaçınır veya Antlaşmanın maddelerinin yürütülmesini sağlamak konusunda güçsüz bulunursa, Müttefikler bu kararı yeniden inceleyecek ve bu defa Türkiye’yi Avrupa’dan sonsuza dek kovmak durumuna girebileceklerdir. Osmanlı Devleti’ne bu antlaşmayı kesinlikle kabul etmesi için 10 gün süre verilmiştir”15.Bu ültimatom karşısında TBMM 18Temmuz’da Misak-ı Millî sınırları içindeki vatan ve milleti kurtarmak için ant içti. 22 Temmuz 1920’cle Yıldız Sarayında Padişah Vahdettin’in başkanlığında toplanan Meclis-i Ali, Bakanlar Kurulu’nun 20 Temmuz 1920 tarihli tutanağını okudu. Tutanakta16 şunlar yazılıydı: “Osmanlı Saltanatı ve Hükümeti bugün iki olasılık karşısında bulunuyor: Ya antlaşmayı reddetmek, ki bu halde Osmanlı Saltanatına ve Hükümetine son verilir. Varlığı 700 yıla yaklaşan eski ve yüce Osmanlı Saltanatı sonsuz parlak geçmişiyle çökerek, yüreğimizin birlikte çarptığı tüm islâm dünyasının yüce çıkarları, Osmanoğullarının Saltanat ve Hilâfeti felâketli yıkıntılar altında yok olup gidecektir. Savaş geri gelecektir. Ya da kabul edilirse istanbul Osmanlı Saltanatı ve islâm Hilafeti başkenti olarak kalmak üzere küçük bir Devlet varlığını koruyabilecektir… Düş kurmalarla ve olmayacak şeyleri kafamızdan geçirmekle uğraşılacak zamanlar geçmiş ve tüm ağırlığıyla önümüzde duran yıkımın ciddiyetiyle orantılı önlemler alınması zamanı gelmiştir… hiç olmazsa Istranca-Çatalca çizgisinin önceki sınırımız olan Midye-Enez’e kadar çıkartılması izmir’in Hamburg kenti türünden özgür bir kent konumu ve kendine özgü yönetiminin kabul edilmesi, kabul edilmezse izmir-Trakya’nın uluslararası yönetime geçmesi gibi küçük değişikliklerin bir kez daha Yüce Barış Meclisi’nin insaf ve hakgözetirlik duygularına sunulması uygun görülmüştür”.)
cumhuriyet tarihinin baslangicinda ve ataturk'un hayatinda gerceklesen tum gizli detaylari nedense bu akpli guruh ifsa ediyor. adamlar bildigin sherlock cikti mk.
lozan'in gizli maddelerini desifre ederler.
latife hanimin gizli mektubuna ulasirlar.
sozde sapka takmadi diye idam edilenlerin hayat hikayelerine ulasirlar.
ataturk'un capkinliklarini falan desifre ederler.
ekseriyetle de belden asagi vurma cabasinin birer urunudur. simdi varsayalim latife hanimin gizli mektubu gercek olsun ve bu embesil takimi ulasmis olsun. lan size ne amina koyduklarim adamin evlilik ici olaylarindan? berat albayrak'in penis yuzugunden niye bahsetmiyorsunuz? yada muta nikahi ile reyisinizin defne samyeli'ne falan kaydigi hikayelerden?...
akp kafasi bunlar elbet, cok da siklememek lazim. he bu arada basligi acan da bir fetocu imis.
nerede fetocu varsa ta amina koyayim, gerisi teferruat.
91 yıl önce yazıldığı iddia edilip, içinde "çakma" kelimesi geçen, var olmayan mektuptur!
olmuşken "atıyorum", "dermişim", "bay geldi" filan da yazsaydı!..
başta iğrenç nurcular olmak üzere, yobazların nasıl orospu çocukları olduğuna bir kere daha şahit olmamıza vesile olmuştur. yobazın aldığı nefes bile yalandır.
latife hanım 91 yıl önce bugünkü veletlerin kullandığı "çakma" kelimesini kullanıyormuş öyle mi yani şerefsizler? evet bu çok mantıklıymış.
gazi mustafa kemal atatürk'ü itibarsızlaştırma amacı apaçık olan uydurma ifade. ama başaramayacaklar çünkü kimse başaramaz.
diyorum ama; işin acı kısmı okuyup inanacak insanların bu ülkede yaşadıklarını biliyorlar. zaten bu yüzden sürekli bu tür haberler, yazılar, olmayan uydurma mektuplar çıkıp duruyor.
tam 91 yıl boyunca gizlenen mektup. sizce böyle bir şey olabilir mi? bu kadar önemli, bu kadar herkesin -çoğu insanın kendinden bile çok- sevdiği biri hakkındaki bu tür bir haberin gizlenmesi? "91 yıl"
uydurma olduğunu anlamak için sadece başlığını okumanın yettiği haber.
Hayattaki tek başarın Atatürk'ün karısı olmak olan sen kalkmış onun iç dünyası hakkında çıkarımlarda bulunuyorsun. Kadın olmak dışında özelliğin nedir? Yani tam olarak sen kim oluyorsun?
Kesinlikle gerçek olduğuna inanmadığım bir takım yazılar. Şu dönemde iktidarın Mustafa kesmel'i karalamak için yaptığı adi oyunlardan biri sadece ama tarih bunları yazıyor be. Yatacak yerleri yok. Bunlar aslında vatana ihanettir ama yargı ellerinde olunca istedikleri gibi at oynatıyorlar. Gün gelecek bu safsataların hepsinin bedeli ödenecek.
Eğer osmanlı imparatorunun tüm engelleme çalışmalarına, düşman güçlerinin cezbedici tekliflerine rağmen anadolu'ya gidip ordusu dağıtılmış silahsız bir milleti örgütleyip tüm dünyaya karşı savaşarak yeni bir devlet kurmak şans ve talih olarak nitelendirebiliyorsa gerçekten kafası güzelmiş.
Ulu önder mareşal gazi mustafa kemal paşa'da bir insan, elbette hataları olmuştur ama gerçekliği bile belli olmayan, gercek olsa bile saçmalıklarla dolu olan bu mektupla bu ülkenin en büyük milli değerini karalamaya çalışmak vatana ihanettir.