bir manivela aracılığıyla çevrilen silindirin üzerindeki metal dişlerden her birinin, keçe kaplı bir çekici harekete geçirmesi ilkesine dayalı mekanik çalgı.
Ben mi, ben piyano çalarım
dedi biri
ben keman çalarım dedi ötekisi
ben harp, ben banjo
ben çello
ben gayda, ben flüt
ve ben çıngırak.
Ve onlar konuştu konuştu
ne çaldıkları hakkında konuştu
Hiçbir müzik sesi duyulmadı
herkes konuştu
konuştu konuştu
ve hiçkimse birşey çalmadı
fakat adamın biri bir köşede:sessizliğini sürdürdü
''Ve siz, Beyefendi, hiçbirşey söylemeden duran sessiz:
hangi müzik aletini çalarsınız siz?''
Müzisyenler sordular ona
''Ben mi, ben çalarım laterna
ve oynarım bıçakla da,''
dedi adam şimdiye kadar
katiyen hiç birşey söylememiş olan
ve ilerledi elinde bıçakla
ve öldürdü bütün müzisyenleri
ve laternayı çaldı
ve onun müziği o kadar gerçek
ve o kadar canlı ve o kadar güzeldi ki
ev sahibinin kızı
çıktı piyanonun altından
sıkıntıdan uyuyakalmış olduğu
ve dedi:
''Ben, çemberli
top, koşturmaca oynadım
sektirmece oynadım
kovayla oynadım
kürekle oynadım
evcilik oynadım
saklambaç oynadım
bebeklerimle oynadım
şemsiyeyle oynadım
küçük erkek kardeşimle oynadım
küçük kız kardeşimle oynadım
polisler
ve hırsızlar oynadım
fakat bitti bitti bitti bunun hepsi bitti
ben suikastçi oynamak istiyorum şimdi
çalmak istiyorum laternayı.''
Ve adam küçük kızı elinden tuttu
ve onlar gittiler şehirlere
evlere, bahçelere
ve öldürdüler mümkün olduğu kadar çok miktarda insanları
ondan sonra evlendiler
ve pek çok çocukları oldu.
Fakat
en büyüğü öğrendi piyanoyu
ikincisi, kemanı
üçüncüsü, harpi
dördüncüsü, çıngırağı
beşincisi çelloyu
ve hepsi alışkanlık edindiler konuşmayı konuşmayı
konuşmayı konuşmayı konuşmayı
bu yüzden hiçbir müzik sesi duyulmadı
ve herkes yeni baştan başlamaya hazırlandı!
Boğaziçi üniversitesinde müzik çalışmalarına başlamış, mezuniyetten sonra da Laterna adı altında rum-türk müzikleri üzerine çalışmaya devam etmiş topluluk. 15 Haziran'da Gitar Cafe-Kadıköy'de konser verecekler. Kaçırılmamalı!
"Laterna'nın repertuarında geleneksel Ege ezgilerinden günümüz Yunan müziğine kadar uzanan geniş bir yelpazede şarkılar yer almakta. iki kıyının kültür etkileşimini araştıran bu grup, üniversite yıllarında müzikle uğraşmaya başladı. Şimdi ise her biri farklı alanlarda çalışan Laterna üyeleri Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu çatısı altında icra çalışmalarına devam ediyor.
Grup Üyeleri
Burhan Hasdemir - Perküsyon
Çağatay Çoker - Gitar
Dicle Hasdemir - Klarinet
Gülben Yılmaz - Kanun
Onur Aygüneş - Perküsyon, Vokal
Seda Köksal - Keman, Vokal"
Bi' dakika bi' dakika, kadroda ve tanıtım yazısında bir değişiklik mi var ne!
Uzun yıllar aynı imparatorluk topraklarında yaşayan Türkler ile Rumlar, sevinçte ve yasta aynı müzikle birbirlerini anlayabilmekteydiler. Onlar Anadolunun müziğini türü ne olursa olsun birlikte üretmişlerdi. Bu kaynaşmış toplumlar ne olduysa oldu, birgün biribirlerinden koparıldılar, ayrıştırıldılar ve mubadeleye zorlandılar. Ama her iki taraf da kin, nefret ve düş kırıklıklarına karşın, ortak ezgilerine sımısıkı sarılarak sahip çıktılar. Bu ortak ezgilerde onların geçmişleri ve benlikleri de gizliydi. Birlikte yaşanılan süreç aynı zamanda müziğin toplumsal bir eleştiriyle politikalaşmasında etkin bir rol oynadı. Ortak ezgiler her iki tarafta da modern dünyaya uyum göstermek adına çok sesli boyutlarıyla günümüze dek ulaştılar. (Berrak Taranç, iki Kıyının Müziği)
Laterna; aralarına çizilmiş yapay sınırlara inat aynı ezgilerle coşan ve aynı denizin tuzundan beslenen izmir, istanbul ve Pirenin şarkılarını sergiliyor.
Ege müziğinin geleneksel örneklerinden günümüz popüler formlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede çeşitli şarkılar (rebetiko, laika; xasapiko, çiftetelli, kalamatia, sirtaki, karsilama) sunan Laterna, müzik yolculuğuna Boğaziçi Üniversitesi yıllarında başladı. 2007den itibaren düzenli olarak istanbulun en önemli canlı müzik mekanlarında birçok konser veren grubun amacı, deneysellikten ödün vermeden, kültürlerin ve elbette ki müziğin geçirdiği/geçiriyor olduğu değişimin farkında olarak müzik piyasasında kendine alternatif bir yer edinmek, bunu yaparken de tattığı keyfi bir nebze olsun dinleyenlerinin kulaklarına çalabilmek.
Her şeye karşın müzik barış için önemlidir cümlesiyle yoluna devam eden grup üyeleri:
Burhan Hasdemir - Perküsyon
Çağatay Çoker - Gitar
Dicle Hasdemir - Klarinet
Onur Aygüneş - Perküsyon, Vokal
Seda Köksal - Keman, Vokal
Selim Koytak - Ud
istanbul 2010 avrupa kültür başkenti ajansının destekleriyle hayata geçirilen eski istanbul sokak eğlencesi laterna projesi ile istanbul sokakları eski nostaljik günlerini yaşayacak. Program 8 haziran'da başlıyor uygun olanlar varsa kaçırmasınlar derim.
bir kol aracılığıyla dönen bir silindire çiviler çakılarak yapılan, nostaljik, sesi kulağa çok hoş gelen bir çalgıdır. günümüzdeki musicboxları andıran bir yapıya sahiptir. genelde sokak çalgıcılarının elinde görülülen hüzünlü bir çalgıdır.
bu çalgıyla ilgili; istanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Müzik ve Opera Yönetmenliğinin, Z Müzik Yapımın yöneticilerinden Nilüfer Saltık ile hayata geçirdiği Eski Sokak Eğlencesi istanbul Laternası şenliği geçtiğimiz ay istanbul da düzenlenmiştir.
Ülkemize ilk olarak 19. yy'ın ikinci yarısında Levanten (ticaretle uğraşan hristiyanları tanımlamak için kullanılan bir ifade) olan Giuseppe Turconi'nin getirmiş olduğu "laterna", içine yüklenmiş olan müzikleri kolu çevirmek kaydıyla çalan bir tür gezici müzik kutusudur. laternalar gramofonun bile olmadığı bir dönemde istanbullu Rumlar tarafından halka açık müzik yayını yaparak sokak eğlencelerinin vazgeçilmezi haline gelen müzik cihazlarıdır. laternalar; 1923 Türkiye-Yunanistan nüfus mübadelesi sonrası sayıları iyice azalır ve 6-7 Eylül olayları sonrası tarihe karışır.
ilk olarak çocukken çok sevdiğim çizgi film marco'da gördüğüm ve o gün bugündür pek hoşuma giden bir çalgı. peppino usta çalardı ve ortamına göre bombastik gösteri performansları sergilerdi.