iskandinav sinemasının kendine has bir tadı vardır. o buzlu diyarlardan çıkmış filmlerin lezzeti, bizim bildiğimiz ılık, güneşli ve nem kokulu hollywoodunkilere benzemez. kimilerine fazla soğuk ve mesafeli gelse de, iskandinavyanın bağrından kopan sinemanın ağzımızdaki kötü tadı almaya çalışan soslara, baharatlara, renk renk şekerlemelere ihtiyacı yoktur. iklimi kadar içimizi titreten bu filmler, thomas mann hikayeleri ile benzer bir his uyandırır içimizde: vahşice ruhumuzu saran ve bizi dev bir uçurumdan aşağı sallayan, sadeliğin ve duruluğun varoluşsal gücüdür ya da kötülüğün şeffaflığı.
tomas alfredson'un, romanın yazarı john ajvide lindqvist ile birlikte yönettiği let the right one in, bahsettiğimiz bu duygulara aç izleyicinin iştahını doyuracak mükemmel bir iskandinav sineması örneği. isveç yapımı bu düşük bütçeli film, aynı zamanda, uzun zamandır sulandırılan vampir külliyatına hayat veren bir can damarı olarak da korku severlerin ilgisini cezbedecek.
çocukluğun o soğuk ayazlarında kendilerini ve birbirlerini tanımaya çalışan oskar ve elinin dostlukları, eli'nin sakladığı sırrını öğrenmemizle içimizi daha da yakarken, öykü derinden hansel ve gratel'i anımsatacak bize. karlarla kaplı bir cehennemin ortasında yalnız bırakılmış, sessizliği ile konuşmaya çalışan bu iki küçük ruh el ele tutuşarak yaşama karşı durmayı seçmekte. birinin diğerine göre fazla gün görmüş, yaşlı ve yorgun olması, diğerinin ise ona göre fazla masum ve güçsüz kalması önemli değil; tıpkı birinin aç kaldığı sürece kan kokusundan başı dönen bir vampir, diğerinin kırılgan bir insan olmasının önemi olmadığı gibi. karların tüm izleri ve evet sırları- kapattığı dünya denilen bu ormanda onlar, yollarını bulmaya çalışan o gotik masalın çocukları.
folklorik özellikleri ile de dikkat çeken let the right one in, ismini bir vampirin davet almadan içeri girememesinden alması gibi, ayrıntılarını vampir mitolojisinin incelikleri ile pekiştirerek, türden hoşlananlar için de özgün bir seyir sunmakta. vampiri bir etiket olarak kullanan gençlik melodramlarının aksine, let the right one in türün kodlarını trajik kahraman kavramı ile birleştiren bir korku-drama. dolayısıyla filme, rec'te olduğu gibi korkudan hoplamak için gidilmeyeceğini hemen söyleyelim. türkçe adıyla gir kanıma olan film, bizi her daim tekinsiz alanlar ve acımasız hayvansılıkla başbaşa bırakan ama dramatik yönü çok daha ağır basan bir korku masalı. çocukluğun o gizemli dünyasında geçen bir insan doğası hikayesi olan let the right one in, bu yönüyle tuhaf bir biçimde ingmar bergman'ın kurtların saati (vargtimmen) filmini anımsatmakta. aynı memleketin insanları olmakla mı alakalıdır bilinmez ama, anderson ve lindqvist'in kaybettiğimiz bu sinema ustasının yolunu arşınladıkları belli.
oskar ve eli kadar, eli'ye bakan ve onun hayatını idame ettiren baba figürüyle de ürkütücü yanını katmanlayan let the right one in, melankoli ihtiyacımızı doyuran, ama sahip olduğu şiddet ile de gerçekçi bir hal alan bir kara romantizm örneği. sanki bergman ve kubrick el ele verip gotik bir halk masalını i̇sveç'e uyarlamışlar ve bunda kieslowski'nin yardımını almışlar gibi. sinemada korkunun lirizmi varsa, onu en iyi temsil eden let the right one in'den başkası olamaz.
festivallerden ödüllerle dönen, şimdiden kendi hayran kitlesini yaratan 2008 yılının bu mütevazı başyapıtı, son iki yılın değil, 2000'lerin en iyi vampir filmi. iskandinavya'ya özgü zamansallıkta akan beyaza düşmüş kan, sizi bulacak ve kanınıza karışacak. let the right one inin ruhunuzu ele geçirmesinden memnun olacaksınız. *
--spoiler--
konuşmanın az ama sürükleyiciliğin en yüksek olduğu filmlerden biri .
imdb den aldığı 8.1 puanı hak ediyor .
sanılanın aksine korku filmi değil psikolojik bir film.
izlerken insana o soğuğu hissettiren, türünün bütün sıradanlığını aşmış tamamiyle farklı bir film. vampir filmi diye tanımlanamaz bu film çünkü kesinlikle daha farklı bir tadı vardı.
alt yapısındaki kopuklukları sanırım romandan uyarlanmasıyla alakalı. kitabını okuyanlar için sorun olmasa gerek.
bir çok alt hikaye barındırmasının yanında en beliginlerinden biri;
--- spoiler ---
oskar ' ın okulda gördüğü baskıya karşılık şiddete yönelmesi gazetelerden cinayet küpürlerini toplaması falan. fakat ne yapacağını bilememesi eli nin el atmasıyla çözülür. oskarın şiddet uygulamasından sonraki hissettiği rahatlama bu duyguyu kontrol etmesini sağladı.
--- spoiler ---
ha kontrollü şiddet kontrosüz halinden iyimidir bilemem.
eli ' nin evde birlikte kaldığı dayı tam olarak nesi tam bir muamma.
he anı aksiyon, heyecan dolu filmleri seven insanların muhtemelen sevmeyeceği biraz daha yavaş ilerleyen film. korku filmi olarak geçmesine rağmen çok fazla korku unsuru barındırmaz.*
Korku görünümlü başarılı dram filmi. Aksiyon aksiyon diye ölenler kesinlikle vampir ibaresine takılıp izlemesin. Klişe vampir filmlerinden değil çünkü. Bu filmde hisler, mecburiyetler ve acı var.
Dondurucu soğuk iklimde geçmesinin ötesinde, kan'ın karşı konulmaz sıcaklığının aşk ile aynı demlikte demlenmesiyle bütün kötülüklerin karşısında çaresiz kaldığı ve Tezatlarla dolu melankolik bir masal. Ve bu masal içine alabileceği o farklı sinema izleyicisini çağırıyor. Karşılığını fazlasıyla alırsınız.