o kadar kötü bir film ki bittikten sonra "naptım ben yaa arkadaş" diye kendi kendine söylenir durursun. bu film için harcadığın zamanı direk olarak beyninde oluşan fantastik yansımalarla bağdaştırırsın. gecelere akmak, kızlar, eğlence, hasta ziyareti, batak, tarlada çalışmak, kek yapmak vesair gibi anlamsız düşüncelere gark olursun.
zamanın değerini o denli anlarsın ki gidip annenin babanın eteklerine kapanır elini ayağını öpersin.
tut ki bu son hareketi yapmadın kesin kes hüngür hüngür ağlamaya başlarsın. biri gelir de filmden etkilenip ağladığını zanneder ve sana şevkat gösterir. başını okşar. o da izlemeye karar verir.
sen de içinden "izleme desem faydası yok izle desem gönül razı değil" dersin.
nasreddin hoca 'nın damdan düştükten sonra ziyaretine gelen bir dostuna dediği gibi: "sen ne anlarsın? damdan düşeni getir bana".
--spoiler-- kurt cobain nedeniyle dayanabildiğim film. tek kelime muhabbet edilmiyor filmde. diyalog yok. asıl oğlanımız blake göle möle işiyor falan, en sonda ay gibin parlak götünü görüyoruz.
--spoiler--
Az once ikinciye izledigim ve beni bulundugum depresif durumdan daha da dibe ceken harikulade film. Pagoda'nin bir cok sarkisi kullanilmistir (bkz: death to birth) vs. Zaten hayrani oldum Micheal pitt yine hayrani oldugum kurt cobain i canlandiriyor daha ne olsun.
Ayrica filmden daha fazla sey anlamak istiyorsaniz ve evdekilerin kim oldugunu merak ettiyseniz "bir kurt cobain romani'ni" okuyabilirsiniz.
kurt cobain in hayati olmasa da hayatiyla ilgili bir cok ayrinti aynidir filmde. ozellikle evinde kalan kisilerin kurt un oldugu gun kacmasi, dedektifin eve gelmesi ve seraya bakmamasi falan aynidir. ama kurt cobain i depresif degil idiot gibi tanitmislardir. daha once hicbir yerde kurt cobain in kadin elbiseleri giyip evin delisi gibi ortalarda dolastigini okumamistim ki dogru oldugunu da zannetmiyorum. film muzikleri de iyi degildir. ozellikle kurt un * olu bulundugu sahnede daha etkileyici bir muzik koyabilirlerdi.
sarkiyi ikinciye dinledikten sonra gelen edit: michael pitt muhtesem bir sarki yapmis.
(bkz: death to birth)
gus van sant isimli yüce sanatkarın çektiği bir filimdir, sanıldığının aksine kurt cabain'in hayatını anlatmaz bu filim, sadece onun hayatından esinlenerek çekilmiştir. komedi filimlerinden sıkıldıysanız ve ciddi sinema filimleri arıyorsanız bir de bütün bunlara karşılık kurt cobain hayranı iseniz kesinlikle izlemeniz gereken bir filmdir.
kurt'un hayatını michael pitt oynuyor ve izlerken eminim pitt'in ona ne kadar benzemiş olduğuna inanamayacaksınız. kanımca filimin en ilginç noktası filim hiçbirşey anlatmıyormuş gibi görünsede içinizde öyle bir duygu bırakıyor ki çok şey hissediyorsunuz bunun sebebi yönetmen abimizin filimi diyaloglarla ve kişilerle değil de müzik ve mekanlarla ilgilenmiş olmasıdır. kısacası bir müzisyenin son günlerine, ölümüne şahit oluyor ve onun ruh halini çok iyi anlıyorsunuz, kurt cobain'e de daha fazla yakınlaşıyorsunuz.
insanı o psikolojiye sokan bir film olması yanı sıra sıkıcı diye eleştirenlerin zaten o psikolojiye girmek ve kurt'u anlamak için filmin sıkıcı olması gerektiğini bilmeleri gerekir.
sıkıcı ama o anlamda değil depresif desek daha doğru...