97 finalinde juventus a attığı aşırtma gol topla ilk buluşmasıdır aynı zamanda. Bu vuruşu için '10 kere vursanız 1 tanesi gol olur. O an çok şanslıydım' demiştir.
vay babam vay... bu adam bir hüzün hikayesidir dostlar, bugün sinan çetinhayat sineması programına bu babayiğidi çıkarsa, bu da eski günleri izlerken ağlasa, biz de ağlasak falan yeridir.
1992 yılında avrupa şampiyonu olan almanya u-17 milli takımında yer alan lars kısa süre içerisinde borussia dortmund içerisinde de yükselişe geçmişti. ottmar hitzfeld onu bulutlar seviyesinde gezdirdiği bvb 09 kadrosunun bir parçası haline getirmeye kararlıydı, o fosforlu sarı formayı ilk kez resmi bir maçta giydiğinde tarihler 1994 senesinin mart ayını göstermekteydi, doğumunun üzerinden 17 yıl 8 ay geçmişti, maç da westfalen'deki stuttgart maçı. böylece kulüp tarihinde sahaya çıkan en genç futbolcu ünvanını alıyordu, tabi daha sonra bu rekor nuri şahin tarafından kırılacaktı.
lars kadronun düzenli bir parçası olmaya başladığı zamanlarda çok kritik bir golle kulüp için ne kadar önemli olduğunu daha 18 yaşında kanıtladı:
6 aralık 1994 akşamı uefa kupası 3. tur maçında riazor'daki 1-0'lık superdepor üstünlüğünün rövanşında westfalen'de borussia bebeto'lu ispanyol rakibini ağırlamaktadır ve 1-0'lık skorla uzatmalara gitmiştir. skor 1-1'e geldikten sonra uzatmalarda bitime 5 dakika kala kahraman riedle'nin golüyle yeniden öne geçse de bu skor panzerlere yetmemektedir. işte tam bu noktada 18'lik lars sahneye çıkar, herkesin tırnaklarını yediği dakikalarda 119. dakikada sağ çaprazda önünde bulduğu topu müthiş bir vuruşla üst direğe çarptırıp zımbalayan ricken skoru 3-1'e getirerek türklerin* katili olmuştur. artık o bir westfalen kahramanıdır. o sezon 2 yıl önceden belalıları olan juventus'a elenseler de süper yedek ricken unutulmadı. zaten o sezon(1994-1995) ve ertesi sezon(1995-1996) borussia dortmund'un peşpeşe kazandığı bundesliga şampiyonluklarında o genç ricken'in de payı büyüktü. tabi hal böyle olunca beklentiler de anormal ölçüde arttı, derken ertesi sezonki rüya gibi geçen uefa şampiyonlar ligi macerası, çeyrek finalde auxerre'i ve yarı finalde manchester united'ı yıkan o goller ve o efsanevi maç;
kısaca bahsedersek, lars ricken 69. dakikada stephane chapuisat'ın yerine oyuna girdikten 16 saniye sonra topa ilk fiziksel temasında balon kaleci angelo peruzzi'yi 30 metreden müthiş bir aşırtma vuruşla avlayarak tüm avrupa'nın dikkatini çekmişti, tabi bu gol de yılın golü seçildi. önceki 95-96 sezonunda da juventus şampiyonlar ligi şampiyonu olurken grup maçlarında stadio delle alpi'de dortmund'a 2-1 kaybetmiş, gollerden biri gene bu 19'luk ricken'den gelmişti. bu onu artık tamamen "alman futbolunun geleceği" haline getirmişti. işte hüzünlü hikaye de burada başlar, genelde her iyi giden genç futbolcunun başına gelen ve bana göre altından kalkabilmesi o oyuncunun büyüklüğünü belirleyen o büyük sakatlıklardan dolayı bir türlü form tutturaması sonucu alman milli takımının belki de fransa '98 adına en çok umut bağladığı bu genci milli takımdan koparmıştı, buna euro 2000 de eklendi. parladığı dönem hiçbir takıma transfer olmayıp yuvasında kalsa da hiçbir zaman istediği yere gelemedi.
2001-2002 sezonunda borussia dortmund bundesliga'da elde ettiği şampiyonluk ve 4-0'lık ac milan galibiyetini de kapsayan müthiş gidişata rağmen finalde feyenoord'a kılpayı kaybedilen uefa kupası macerası ile eski pırıltılı günlerine ışık yakıyordu, bu gidişatın altında da sezon başında anderlecht'ten alınan jan koller'in çok etkili bir sezon geçirmesinin yanında lars ricken'in attığı 6 gol ve o sezon eski günlerini hatırlatan harika performansı da kesinlikle tartışılmaz bir etkendi. daha sonra yeniden milli takıma çağrıldı ama völler yönetiminde takip eden dünya kupası'nda final oynayan almanya a milli futbol takımını yedek kulübesinden izlemekle yetindi. bundan sonrası ise tamamen kayıp,
borussia dortmund'un içine girdiği mali kriz hatta daha sonra sadettin saran'ın bile kulübü 150 milyon euro'ya satın almaya teşebbüs etmesine ve yönetimin oyunculara "maç sonrası formaları sağa sola dağıtmayın" talimatını vermesine gidecek kadar yerlere düşen bu kulübün gidişatı yuvası olduğu "genç" ricken'e de yansıdı, sakatlıklar nüksetti, yıllar boşa geçti, kayıplar oynandı. 2007 yılında bugünün gençlerbirliği teknik direktörü ve o zamanki borussia dortmund teknik direktörü thomas doll tarafından hasan şaş misali paf takıma yollanmasının birkaç ay sonrasında futbolu bıraktığını açıkladı. ama geri döndü, 1 hafta bile sürmeyen bir mls macerasından sonra borussia dortmund'un paf takımında oynamaya devam etti. bu esnada hem altyapı kordinatorlüğü yapıyordu, hem de amatör takımda top koşturuyordu. 2009 yılının şubat ayında nihayet futbolu bıraktığını açıkladı, 33'ünden gün alırken...
futbolculuğunda istediği yere bir türlü gelemedi, dileğimiz bu arkadaşın yeni adıyla signal iduna park'a teknik direktör olarak gelmesidir, eski günlerini mumla arayan yuvasını şaha kaldırmasıdır, eskiden çocuk yaşta bir futbolcu olarak yaptığı gibi... alman futbolunda bu adam gibi çok genç yaşta parlayıp da hemen sönen giden bir de sebastian deisler vardır, onun hikayesi bununkinden de vahim neyse.
her şeye rağmen bir dönem futbola kattığı fosforlu sarı* renk için ona teşekkürü borç biliriz. böyle bir çocuk işte...
1996 - 1997 şampiyonlar ligi finalinde, borussia dortmund formasıyla juventus' a orta sahadan attığı golle hafızalarda yer edinmiş alman orta saha oyuncusu.
90'lı yılların sonlarında alman futbolunun geleceği olarak gösterilen 1976 doğumlu orta saha oyuncusu. takımı dortmund'dan hiç ayrılmamıştır fakat bunda geçirdiği ciddi sakatlıkların da etkisi var.