Bir muştu gibi mıhlamışken seni,
Beynim dertsizlikten çatlayacak gibi,
Bu dört duvar kırk kapı,
Dermanıma yeterince dert,
Hatırı sayılır rüzgar üfürmeden beni;
sağlamlaştırmalıyım kalelerimi.
Raptiye ile tutuşturulan muşamba kadar
Sızdırmaz değil giysilerim
Bedenime kurşun girmez
Amma lakin kurşundan acı sözler girer kulağıma.
Yalama olmuş somun gibi,
Fırdöngü aynı nakaratlar,
Dırdır edecek gırgırlarım yok benim,
Çok güzel oniki olurum oklara,
Ya vur yada dur.
Kentten kente taşırken ayakkabılarımı,
içinde yürüyenin kim olduğunu unutuyorum,
Belki bir terminalde kendime rastlarım diye;
Bu çaresiz gövdeyi avutuyorum.
Laodikya ikiyüzyirmi
Isı biraz fazla,
Işık yetersiz,
Ne kadar acıdır ki;
Aynalar paslı değil,
işte yine görüyorum:
'Allahım koru aklımı'