Lâle Devri, Osmanlı Devleti'nde, 1718 yılında Avusturya ile imzalanan Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, 1730 yılındaki Patrona Halil isyanı ile sona eren dönemdir. Bu dönemin padişahı III. Ahmet, sadrazamı Nevşehirli Damat ibrahim Paşa'dır. Zevk ve sefâ devri olarak bilinir. Adını, o dönemde istanbul'da yetiştirilen ve zamanla ünü dünyaya yayılan lale çiçeklerinden alır.
Osmanlı Devleti ilk defa bu devirde batıdan bazı yenilikleri almaya başladı.
Nedim, Lâle Devri'nin günlük hayatını ve istanbul'un tasvirini aşağıdaki unutulmaz mısralarla yapmıştır:
Bu sehri Stanbul kî, bî misl ü behâdir;
Bir sengine yekpare Acem mülki fedadir.
Bazari hüner madeni ilm ü ulemadir.
Devrin özellikleri;
Bu dönemde Avrupa ile savaş yaşanmamış, barış içinde yaşamak fikri ortaya çıkmıştır. Osmanlı Devleti Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek için Paris, Londra gibi şehirlere elçiler göndermiştir. Bu devirdeki diğer yenilikler ve ıslahatlar şunlardır:
Sait Efendi ve ibrahim Müteferrika tarafından 1727'de istanbul'da ilk matbaa kuruldu.
Yeniçerilerden bir itfaiye bölüğü oluşturuldu.
Yalova'da kâğıt, istanbul'da kumaş ve çini fabrikaları kuruldu.
Yeni kütüphaneler açıldı; Doğu ve Batı eserleri tercüme edildi.
Çiçek aşısı yaygınlık kazandı.
Lağımcı ve Humbaracı ocaklarında ıslahatlar yapıldı.
Mimarlık, resim ve minyatür sanatları gelişti.
Avrupa'yı daha iyi tanıyabilmek ve Avrupa'daki gelişmeleri yakından takip edebilmek için Paris, Londra ve Viyana gibi şehirlere elçiler gönderildi.
Mimarî
"Lâle Devri'nde istanbul" isimli tabloince ve hassas bir ruha sahip olan Sultan III. Ahmet, sadrazam Damat ibrahim Paşa ile uyum içerisinde çalışmış, bu sırada yaşanan Lâle Devri'nde sanata, edebiyata ve toplumsal hayata özgün bir anlayış getirilmişti. Sultan III. Ahmet, Topkapı Sarayı ile Yeni Câmii'de birer kütüphane, Ayasofya'da Bâb-ı Humâyun'un karşısında Türk sanat şaheserlerinden sayılan Sultan Üçüncü Ahmet Çeşmesi ve istanbul'un su ihtiyacını karşılamak amacıyla da Deryayi Sim adlı bir su bendi inşa ettirmiştir.
Bunlardan başka Üsküdar Yeni Vâlide Câmii, Çorlulu Ali Paşa Medresesi, Damat ibrahim Paşa Camii ve Külliyesi, istanbul'da Yeni Postane arkasında Daarül Hadis ve Sebil, Ortaköy Camii önündeki çeşme, Üsküdar Şemsi Paşa'da Hüsrev Ağa Camii önündeki çeşme ve Çubuklu Camii yanındaki Mesire Çeşmesi gibi eserler yine bu dönemde yapılmıştır.
Dönemin belki de en gözde eseri olan Sâdâbâd, maalesef günümüze kadar gelememiş, bize yıkıntıdan fazla bir şey kalmamıştır. *
ne olur istanbul'u böyle ağlatmayın
biraz sevindirin şu sokakları, ya da
gelin benimle bir akşam, kumkapı'da
balıkçı meyhanelerinde sabahlayın
her sabah güneşi doğarken seyredelim
gelin yaşayalım uykular şöyle dursun
yeter ki canım efendim gönlünüz olsun
bugün emirgan'a, yarın göksu'ya gidelim
kaptırın kendinizi bir çılgınlıklara
elbet böylesine yaşamak daha iyi
bir gün ölüp yem olmaktansa balıklara
bilene aslında her devir lale devri
aklınız varsa nedim gibi yaşayın
orhan veli misali dinleyin şu şehri
şair nedim'in lale devrine karşı çıkarılan isyanda baskın yiyince çatıdan çatıya atlaya atlaya kaçmak istemesi ve maalesef bu atlamalar sırasında ayağı kayarak yere düşmesi ve ölmesi gibi traji komik bir olaya tanıklık eden bir devirdir.
bir kaç güne kadar sahibinin sesinden dinlenecek olan şarkı..sezen söylerken yine acıtıyor, durduramıyoruz.
çok geç kalmışız canım
vakit bu vakit değil
eski radyolar gibi
çatıya saklanmış aşk
öyle sanmışız canım
artık ölümsüz değil
leylayla mecnun gibi
çoktan masal olmuş aşk
lale devri çocuklarıyız biz
zamanımız geçmiş
aşk şarabından kimbilir en son
hangi şanslı içmiş
ben derim utanma iftahar et
sevmeyenler utansın
aşksızlığa mahkum edildiyse
bu dünya yansın...
Lale Devri denilen bu devrede, büyük masraflarla inşa edilen Kağıthanedeki Sadâbâd Köşkünde, Üsküdardaki Şerefâbâdda, Beylerbeyindeki Bağı Ferah Bahçesinde, Çırağan Bahçesinde, ibrahim Paşanın Beşiktaş Mevlevihanesine bitişik özel Yalısında ve benzeri çok sayıda saray ve bahçelerde, Padişahın da ara sıra katıldığı helva sohbetleri ve Lâle eğlencelerinin yapıldığı doğrudur. Hatta bu eğlencelerin bazılarına meşru dairede kalmak şartıyla, sazendeler de davet edilmiştir. Lale eğlenceleri sebebiyle laleye düşkünlük artmış ve hatta lalenin 234 çeşidi yetiştirilmiştir. Padişahın buna özel önem verip ferman yayınladığı da doğrudur.
Ancak bu ziyafetleri anlatan tarih kitapları tetkik edilirse, helva sohbetleri, lale eğlenceleri ve diğer tertip edilen ziyafetlere, başta Şeyhülislâm olmak üzere, o devrin ilim, fikir ve edebiyat adamları da mutlaka katılmıştır. Şeyhülislâmın da içinde yer aldığı ziyafet ve eğlencelerin, gayri meşru olduğu düşünülemez ve zaten tarih kitapları bu eğlence ve ziyafetlerde neler yapıldığını bütün ayrıntılarıyla anlatmaktadırlar. Bu ayrıntıların içinde haram olan bir şey göze çarpmamaktadır. Yani bu tablolarda resmedilen açık saçık kadınlar kendinden geçen askerler filen yoktur herşey usulune uygun şekildedir.
adını dönemde heryere lale dikilmesinden almıştır osmanlı'nın en şaşalı dönemlerindemdir hep o gördüğümüz büyük saraylar hamamlar bu dönede yapılmıştır.
birde bu dönemde şöyle bir olay cereyan etmiştir iran seferinde kalelerin iranlılara parayla satıldığı söylentisi üzerine halkın huzursuzlanması nedeniyle 3. ahmet göstermelik bir sefer alayı düzenleyip uğurlandıktan sonra akşam saraya kayıklarla geri dönmüştür bundan sonra patrona halil isyanı başlamış 3.ahmet tahttan indirilmiştir.
Fragmanını görünce her ne kadar kaliteli bulsam ve Show artık acunun evlatlığı gibi 7 günü de acunla doldurmaktan farklı bir şeyler de yapabilecek desem de fragmanda Emina nın üst dudağını görünce keşke estetik yaptırmasaymış dediğim dizidir.
olacakları 15 dakika öncesinden tahmin edebileceğiniz basit senaryolu bir dizi olmuş.lale, evlendiği adam ve annesi çok bön ve yapmacık oynuyorlar gibime geldi. daha ilk bölümde hemen aşık olup evlenmeleri de dizinin ne kadar uzun soluklu olacağı hakkında ipucu verdi. eminanın türkçeyi daha doğru düzgün konuşamamasından, sanki yabancı türkçe dublajlı bir dizi izliyormuşuz havası veren ve askıda kalan aptalca bi seslendirme yapılmış. yapılmasaymış keşke yarım yamalak türkçeye bile razıydık.
show tv'nin vasat dizisi. izlerken çok sıkıldım. emina türkcan'ın dublajlı sesi, serenay sarıkaya'nın şuh ve mini tavırları, bi de onun da ses tonunu beğenmedim, bi acayip. hele bi sahnede hatice aslan kıpkırmızıydı resmen, kırmızı elbise, kırmızı ruj.. o neydi öyle ya, bi de aşk-ı memnu'daki firdevs bakışları attı etrafa.
20 bölüm çekilir mi çekilmez mi orasını bilemiyorum. ama ben çekemem bu diziyi.
aşk-ı memnu'nun bitmesinin ardından, halkın duyduğu "yalı, asilzade, ihtişam, entrika, gösteriş, aldatma" ihtiyacını karşılaması için düşünülmüş bir dizi. olur da bu kadar olmaz gerçekten. birebir aşk-ı memnu bu dizi. çakma olacağı belliydi de, bu kadar araklayacaklarını düşünmemiştim. oha diyorum.
şimdi;
- lale denen kızla, şu esas oğlan daha ilk bölümden evleniyorlar.
(ednan'la bihter de öyleydi hatırlarsanız)
- lale'nin babası anasının entrikalarına dayanamayıp ölmüştür. (bkz: bihter'in babası)
- lale'nin babasına aşırı düşkünlüğü vardır. (bkz: bihter)
- lale babasının ölümünden şırfıntı anasını sorumlu tutmakta ve bu yüzden anasından nefret etmektedir.
- lale'nin anası tam bir vamp ve para avcısı bir kadındır. (bkz: firdevs hanım)
- lale ve ailesi ("taşkıranlar"mış. yesinler) iflasın eşiğindedirler.
- esas oğlan ve ailesi güçlü ve zengin bir ailedir. saygın bir isimleri vardır. (bkz: ziyagiller)
- iki aile de yalıda yaşamaktadır. (bkz: ziyagil yalısı)
- "taşkıranlar" çevrelerinde kötü nam salmışlardır. (bkz: melih bey takımı)
- bir gün taşkıranlar'ın taşkıranlar'a benzemeyen kızı lale, bu zengin ve yalıda yaşayan esas oğlanla evlenir, dizi başlar.
(bkz: aşk-ı memnu)
- lale'nin anası iflastan paçayı kurtarmak için evlendiği zengin adamı söğüşlemeyi düşünmektedir. (bkz: ednan)
yalnız çok büyük bir eksik var, ben behlül'ü göremedim.
yoksa serenay sarıkaya behlül mü olacak? zira aynı zengin piçi tavırlar, fiyakalı, çok pahalı bir araba, rahat tavırlar, gevezelik, gece hayatı, ayrıca çok kaşar bir görüntü çiziyor... vs. acaba behlül rolünü dişi yapıp, serenay'a mı vermişler?
emina sandal'ın boş boş baktığı dizidir. ruh gibi bildiğin. hele dublaj yok mu. önceden brezilya dizileri olurdu marimar filan, hah işte onu seslendiren hatun bunu da seslendirmiş. bi de adanalıdan gelen hatunun konuşmasına değincem kendimi tutamayarak; zannedersin ecnebi. kayserili ailenin olmayan şivesinden hiç bahsedemicem valla, laf bulamıyorum.
--spoiler--
esas oğlanın esas kıza düğün hediyesi olarak sapık bakışlar eşliğinde süslenmiş mağara hediye ettiği dizidir.
--spoiler--
sırf bu tarz başka ne bombalar patlayacağını görmek babında birkaç bölüm takip edilebilecek yerli dizi.
kanal değiştirirken rastladım. ah dedim lale devri... izleyeyim dedim.
kalbim 3 dakika bile dayanamadı. bu kadar vasatlık görmüş müydüm acaba diye düşüdüm.. hatice aslan'a ve tolga sayısman'a da bir çift lafım var elbet... kaçın gidin yaa ne işiniz var oralarda..
hemen öyle bir geçer zaman ki 'ye döndüm.
mıç mıç mıç bir aşk hikayesi. emina nın baygın bakışları, tolgahan ın aşırı romantik halleri falan tam ütopya efenim. edward-bella aşkı gibi bir şey bunların hikayesi de.