lakposhtha ham parvaz mikonand

    1.
  1. kaplumbağalar da uçar.
    iran'lı yönetmen Bahman Ghobadi'nin 2004 yapımı film.
    çıkınca dayak yemişe döndüren, izledikten sonra bi yerlerde oturup bi şeyler içelim planını, 'eve gidip ağlayalım en iyisi' cümlesine çeviren sarsıcı film.
    türkiye-ırak sınırındaki bir mülteci kampı..
    amerika-ırak savaşından bir ay öncesini ve savaşı kapsayan dönem..
    kolsuz, bacaksız çocuklar, savaş sırasında askerlerin tecavüzüne uğrayan çocuklar, mayınlar..
    birilerinin hayatı ne kadar zor yaşadığının, hak, hukuk, ne sosyal ne ilahi adalet denen şeyin olmadığını tokat gibi insanın yüzüne vuran müthiş film.
    duygu sömürüsü yapılmadan, yalın bi şekilde sunulan anlatım da yönetmenin ustalığının göstergesi.
    13 ...
  2. 26.
  3. uydu lakaplı çocuğun göle dalmadan nce söylediği bir şey vardır ki;

    bütün aşk şiirlerini, bütün aşk şarkılarını, aşk'a dair ne kadar yazı var ise çöpe atınız!

    -sana bi şey söyleyeceğim ama sakın yanlış anlama, kızma.
    +tamam.
    -aslında hep senin gibi birinin bu köye gelmesini bekledim biliyor musun. evet, hep seni.
    5 ...
  4. 20.
  5. başımızdan aşağı kol bacak yerine yağmur yağdığı için sükrettiren film.
    5 ...
  6. 14.
  7. --spoiler--
    Kadın - Çocuğu aramıza koy, o zaman belki uyuyabiliriz.
    Adam - Eğer çocuğu sevmeyi öğrenmezsen uyuyamazsın.
    --spoiler--
    5 ...
  8. 19.
  9. uzun zamandır isteyip de izlemeye korktuğum film.
    biliyordum başıma ne geleceğini zira, geldi de. o kadar normal karşılıyorlar ki, onların bu anormalliğin içindeki hayata tutunma şekilleri bile darmadağın etmeye yetiyor insanı. izlerken anlamıyorsun, vodka gibi bitince çarpıyor.

    filmin içinden bir yerleri çıkarıp, onlar üzerine konuşmak yersiz. depresif, acımasız ve sert bir film olmuş. hani ruhumuzun karanlık yerleri vardır ya tam o yerlere göre.

    acıtıyor.

    ayrıca edit; kürtçe duymaya tahammülü olmayanlar, kürt çocuklarını insandan saymayanlar, onların pis, kötü kokulu, iğrenç şeyler olduğunu söyleyenler bu filmi izlemesin. film bittikten sonra kendilerinden utanabilirler.
    6 ...
  10. 25.
  11. filmde çalan ninni için : (bkz: lalaei)
    4 ...
  12. 24.
  13. arşiv'e konulması gereken bahman ghobadi ba$yapıtı.

    ghobadi, türkiye-ırak sınırındaki bir mülteci kampına bizi bırakıyor ve çekip gidiyor. bizi; sert, acımasız, iç burkan bir manzarayla başbaşa bırakıyor. kolları olmayan çocuklar, mayın tarlası, bisiklet, uydu, agrin, hangao, pa$o, $irko, risa, ve diğer çocuklar...

    ghobadi'nin başardığı da bu çocuklar ile muhte$em bir görsellik kazandırmak. hatta bu çocuklar, iran sineması'nda bir yerlere geliyor. sıfır noktasında, hayatın durduğu, şerefsizliklerin diz boyu bir yerde o masum yüzler, bir mücadele örneği.
    --spoiler--
    "amerika amerika" diye dilinden düşürmedin. en sonunda amerikan mayınına bastın işte!"
    --spoiler--
    --spoiler--
    "bak, amerikalıları çok merak eden sen değil miydin"
    --spoiler--
    film, zaten iç sıkmak, dertlendirmek için hazırlanmı$. siyasi mesajları oldukça hat safhada. "kaplumbağalar da uçar" ile alakasıysa; dikkat gerektiren bir kaç kısa sahne ile sağlanıyor. agrin, çocuğunu sırtında taşıyor. filmin afi$inde bu mevcut. sonra çocuğu göle atarken, orada yönetmen suyun içindeki kaplumbağa'ya odaklanıyor. kaplumbağa her yüzme kulaçlarında uçuyormu$ gibi bir ifade kar$ımıza çıkıyor.
    --spoiler--
    agrin: bu piçe bakacak değilim artık!
    hangao: ne agrin? yine mi piç dedin?!
    agrin: eğer piç değilse, ne peki ? annemizi, babamızı, kardeşlerimizi öldüren insanların çocuğu değil mi, benim mi?! şimdi o benim çocuğum mu ?
    --spoiler--
    agrin'in çocuğundan her defasında kurtulmaya çalışması(ayaklarından kayaya bağlaması, o çocuğun kör olması, anne demesi, agrin'in ağlayarak uzaklaşması) içime oturdu, çok pis hem de. ayrıca agrin'in karde$inin önceden olayları görmesi anlamlı bir nokta. (yarın sava$ olacak) kendi kız karde$inin çocuğunu göle atmasını rüyasında görmesi, ağlayarak göle gitmesi, kolları olmadığı halde uçması, ve o uçurumun kenarına gelip, agrin'in o mavi ayakkabılarını gördüğü sahne beni tamamiyle yıkmı$tır, film böyle bir ezip geçmi$tir üzerimden. "agrinnnnnnnnnnnnnn!!!"
    --spoiler--
    bu çocuklara matematik, bilim öğretmek gerek, uydu. savaş değil!
    öğretmenim, bakın sorayım. 40 çarpı 5 ne eder? = 200.
    gördün mü bak?! peki sen, 200 eksi 100 kaç yapar? = 160
    --spoiler--
    kırmızı balık...

    agrin'in uçurumun kenarına gelmesi ve mavi ayakkabılarını çıkardıktan sonra çıplak ayakla intihar etmesi... belki de tüm mesaj burada.

    izleyin, izlettirin.
    4 ...
  14. 4.
  15. savaş sonrası ırakta çekilen ilk filmdir. yönetmeni sarhoş atlar zamanı'nı da çekmiş olan bahman ghbadi'dir. türkiye sınırında bir kürt mülteci kampında yaşananları çocukların gözünden anlatmıştır. izlenmelidir.
    3 ...
  16. 49.
  17. iran sinemasının kasveti filmde yine kendini gösteriyor.

    halepçe katliamından kaçan bir erkek kardeş, bir kız kardeş ve kaçtıkları köyün bir nevi lideri "uydu" arasında geçen yaşam mücadelesi.

    tecavüz, intihar, mayınlardan kolları bacakları kopmuş çocuklar, sefalet ve amerika'nın getirdiği "çılgın demokrasi" ..

    askerler tarafından tecavüze uğramış bir kız çocuğunun ikilemi. gitmek mi kalmak mı? o gitmeyi tercih etti, giderken o lanet gecenin "hediyesi" bebeğini de götürdü. anne.. her yaşta anne, zorla da olsa anne. o giderken kendisi kalamadı, ikisi de gitti...

    izleyin, izleyin ama yanınızda kimse yokken. göz yaşları sel oluyor zira.
    3 ...
  18. 23.
  19. sanırım evrenin en kötü türkçe dublajına sahip filmi.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük