din ile dünya işlerinin tamamen birbirinden ayrılmasıdır. sağlık, eğitim, yargı, siyaset gibi konular dinden arındırılmalı ve tamamen bilime dayandırılmalıdır. modern bir ülkede din, tapınak ve evlerin dışına çıkamaz.
laiklik aslında tüm vatandaşlarının içselleştirdiği bir ülkede çok faydalıdır. öncelikle sizi kısırlaşmış, kronikleşmiş kavgalardan kurtarır. bu da senin ülke olarak var ise modern yaşama hedefin, bunu tesis eder. laiklik modernliktir yani.
laikliğin gerçek manada uygulanabildiği bir ülkede hakim benim hakkımda şu kararı mı verecek diye düşünmemektir. bu anlamda laiklik adaleti de tesis eder din ve vicdan hürriyyeti bağlamında.
aynı zamanda ülke vatandaşlarını birbirine kenetler, ayrışmayı önler. laiklik birlik olmaktır yani.
bunlar gibi istense daha birçok örnek bulunabilir. her ne kadar laikliğin kısa tanımında din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak geçsede işin rengi derine indikçe daha netleşir. din değil sadece mezhep kavgalarının bile ülkeleri nerelere getirdiği malum.
tabii ki şu da var. ne kadar idealize edersen et hiçbir ülke laikliği tam olarak uygulayamaz. sonuçta insan faktörü diye bir şey var. ama ideale ne kadar yakın uygulayabilirse o ülke o kadar müreffeh olur.
Lâikliğin ayrıntılarına inecek olursak, devlet yönetimine dinî kural ve görüşlerin karıştırılmaması yanında, toplumda din ve vicdan özgürlüğünün sağlanması, din ve mezhepleri ne olursa olsun yurttaşlara eşit davranılması, devletin resmî bir dininin bulunmayışı, eğitimin lâik, akılcı ve çağdaş esaslara göre düzenlenmesi, bu ilkenin başlıca unsurlarını oluşturur. Lâiklik bu nitelikleriyle toplumda fikir ve inanç ayrılıklarının düşmanlığa dönüşmesini önleyen, vatandaşları hoşgörülü davranmaya yönelten, bu nedenle ülkede birlik ve beraberliği sağlayan temel unsurlardan biridir.
Sonuç olarak diyebiliriz ki lâiklik anlayışında din, devlet ve dünya işlere karışmayacak, vicdanlardaki yüksek ve kutsal yerini koruyacaktır. Lâiklik dinsizlik, din düşmanlığı, dine baskı, dine saygısızlık değildir ve bu anlamlarda yorumlanamaz; tam tersine lâiklik dinin her türlü çıkar hesaplarından uzak tutulması, siyasete âlet edilmemesidir. "Din, gerekli bir kurumdur. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur" diyen Atatürk’ün aşağıdaki sözleri de lâikliğin sağladığı din ve vicdan özgürlüğünün önemini ve dinin hiçbir zaman siyasete âlet edilmemesi gereğini vurgulamaktadır: "Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse, hiçbir kimseyi ne bir din, ne de bir mezhep kabulüne zorlayabilir. Din ve mezhep, hiçbir zaman siyaset aracı olarak kullanılamaz."
sen başörtülüsün karşim, adamsın geç içeri.
veya sen haç takıyorsun, giremezsin, hop dur orada değildir.
ya da başörtüsü takıyorsun, giremezsin kamu kurumlarına,
haç takıyorsun, gir kardeşim kamu kurumlarına değildir.
yani şudur:
Müslüman da hıristiyan da yahudi de dini sembolleri geride bırakıp kamu kurumlarına girecek. böylece devlet de tarafsızlığını gösterecek.
bitmedi ulan sizin şu başörtüsü mağduriyetiniz. bir ikna odaları yazmadığınız kalmış. sanki o dönemde haç takan hıristiyanları alıyorlardı, sadece başörtülüleri almıyorlardı. Ülkenin çoğunluğunun Müslüman olması, Müslüman devlet gibi davranacağımız anlamına gelmiyor. ne ağladınız ulan.