Dinci kardeşlerim laiklik sayesinde dininizi yaşayabiliyorsunuz. Eğer şuan ülkenin resmi inancı ateizm falan olsa hepiniz çalışma kamplarını boylamıştınız veya idam edilmiştiniz. Laiklik inançsızlık değildir din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Aslında sevmediğiniz laikliğe şükür etmeniz lazım.
Edit: Eski bir kommunist ülkeden göçen müslüman türk bir aileye mensup olduğumdan söylüyorum.
Bir ülkenin olmazsa olmaz ilkelerinden biridir. Farklı inançalara sahip vatandaşların, huzur içinde, yaşayabilmesini, dinler adına cinayetler işlenmemesini, aşırı uçlara kayılmamasını sağlar
Laikliğin özgürce sevişmekle falan bir alakası yoktur laiklik devletin bir dini olmaması demektir insanlar laikliği yanlış anlayıp yanlış lanse ettiği için tepki görüyor.
Türkiye cumhuriyetini ortadoğu ülkelerinden ayıran kalın çizgi. Son yıllarda bu kalınlık incelmiş, çizgi yamalarla kesik kesik olmuştur. Bu ülkede din karşıtlığı ve din tüccarlığı iki sosyal beladır. Bu belaların kavgasından dolayı, adeta, seçilmişlerin görevi ayrışma ve kutuplaştırma.
Türkiye laiktir laik kalacak ve iran olmayacağız kalabalığı vardı bir zamanlar... Bakın, bir zamanlar... Dedim. Zaman garip bir sarmal.
israil bir Yahudi devletidir ama bir Musevi (muharref de olsa tevrata göre yönetilmez) devleti değildir ve istese de olamaz. Sebebi, kuruluş felsefesinde ve düzeninde yatmaktadır. ırkçılığa dayanan bir ulus devletidir ve ulus devletine vasfına nazaran ideolojisine ya da felsefesine Siyonizm denmiştir. *
Amerikada da başkanlar incile el basarak yemin ederler ama kanunları incile göre değildir. Hatta evanjelizm hristiyanlıktan ziyade yehovacılara daha yakındır.
Katolik mezhebi eğer her Protestan mezhebi ayrı olarak sayılırsa ABD'deki en büyük mezheptir. Ancak bütün Protestan mezhepler topluca gözönüne alınırsa Katolikler'den daha fazladırlar. Amerika Birleşik Devletleri'nin laikliği orijinal bir devlet ve din ayrılığı ortaya çıkarmıştır. ikisi de bağımsızdır. Bu, başkan ve Kongre üyelerinin göreve başlarken dinî yemin etmelerini engellemediği gibi, anayasada "Kongre üyeleri hiçbir dinî kurum lehine kanun yapamazlar" hükmü bulunur. *
Bir yandan en liberal toplumsal ve iktisadi şartlar sağlanır, öte yandan doların üzerinde In God We Trust: "Tanrı'ya inanıyoruz" yazar. *
Amerika Birleşik Devletleri laik bir ülkedir ancak Avrupa ve Doğu, Ortadoğu laikliğinden farklı bir dini yapısı vardır. Din ve devlet iki ayrı saygın yapıdır. Resmî işlerde incil üzerine yemin etmek, "Tanrı Amerika'yı korusun" duası Amerika Birleşik Devletleri'nde dine veya devlete ilişkin bir zaaf oluşturmaz, iki alan birbirine müdahale etmez. *
Mesela ingilterede de demokrasi vardır ama hepsi perde arkasında kraliçeye bağlıdır ve kanunları incile göre değildir.
VIII. Henry’nin verdiği baskın mücadele sonunda resmî mezhep olarak kabul edilen Anglikanizm ile papalığın otoritesi reddedilir ve nesli tarafından nihayet 1563 yılında Kraliçe I. Elizabeth tarafından yayınlanan bir ferman ile kilise, kral ve kraliçe tarafından temsil edilir. ibadet dili Latince yerine ingilizce olarak kullanılır. Asırlardır o toplumda tatbik edilen ortak değerler, yeni menfaatlere göre ayar çekilip tanzim edilir. *
Yani katolik papalığın ve ortadoksluğun otoritesini reddedip kendi Ekonomik ve siyasî menfaatleri doğrultusunda bu iki mezhebi birleştirip yeni bir mezhep icad etmişlerdir. Kraliyetin başındaki kraliçe aynı zamanda anglikan kilisesinin de başıdır.
Japonya’da Batı karşıtı ulusalcı bir anlayışın gelişmesine paralel şekilde Şintoizm de tamamen devletin kontrolüne girmiş ve 1871’de Din işleri Bakanlığı kurularak Şintoizm devletin tek resmî dini (Şinbutsu bunri) haline gelmiştir. 1945’te Japonya’nın II. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkmasına kadarki dönemde millî Şinto anlayışının yapılanması hız kesmeden devam etmiştir. Bu çerçevede Şintoizm’in toplumu birleştirici bir unsur halinde kullanılması ve halkın kendisine kutsallık izâfe edilen Japon imparatorunun nüfuzu altında birleştirilmesi amaçlanmış, böylece koyu bir yurt severlik bilinci oluşturulmuştur. Savaş sonrasında -Amerika Birleşik Devletleri’nin isteği doğrultusunda- Şintoizm resmî din statüsünden çıkarılmış, daha ziyade halk inancı biçiminde devam etmiştir. *
Çinde de devletin dini yoktur. Çin Komünist Partisi resmi olarak ateisttir. Parti, yaklaşık doksan milyon üyesini dini inançlara sahip olmaktan men etmektedir. Yani devlet yöneticileri dinle bağlantılı olamaz. *
Öte yandan Çin’de dini inançlar anayasa yoluyla korunurken, söz konusu tedbirler “ibadet hakkını güvence altına almamaktadır.” Dini uygulamalar, “normal dini faaliyetlerle” sınırlıdır – ancak “normal” tanımı da belirsiz bırakılmıştır ve geniş kapsamlı bir şekilde yorumlanabilir. Devlet, beş dini kabul etmektedir: Budizm, Katoliklik, Taoizm, islam ve Protestanlık. Herhangi bir başka inancın uygulanması resmi olarak yasaktır, ancak özellikle Çin’in geleneksel inançları söz konusu odluğunda genellikle hoşgörüyle yaklaşılmaktadır. Dini kurumların, devlete ait beş dini dernekten biri nezdinde kayıtlı olması gerekmektedir. Bu dernekler, Devlet Din işleri idaresi SARA tarafından denetlenmektedir. *
Ruslar da halk olarak genele yakın ortadoksturlar fakat rusya devlet kanunları incile göre değildir. Hatta komünizm dönemi din yasaklanmıştır.
"Günümüz Rusya’sındaki kilise-devlet ilişkisi bir yönüyle Çarlık dönemine benzerken, diğer yönüyle Rus Ortodoks Kilisesi’nin tamamen KGB kontrolü altında bulunduğu SSCB dönemine de benzetilebilir." *
Neticede şu anda yeryüzünde hiçbir devlet semavi dinlerin ahkâmına (hukuk) göre yönetilmemektedir. Hatta kalan diğer dinlerin hukukuna göre de yönetilen bir devlet de nerdeyse yoktur. Yani fransa ve türkiye haricinde tüm dünyada adı konulmamış bir laiklik hakimdir.
kimse tam olarak ne olduğunu bilmez. her insanın laiklik tanımı farklidir. evet her ulkenin bile.
bakin size bir örnek vereyim. turkiye cumhuriyeti laiktir derler ama meclisi, okulları, hastaneleri ve hatta resmi dairelerin tümü dini bayramlarda tatildir.
eee nerde kaldi laiklik dediginiz şey???
Kişinin fikir hürriyetine yakışanı giydirmesi olan sorunsal. Laiklik çizgidir, mesafedir, resmi bir duruş, ciddi ve realist bir tutumdur. Kişinin din ve dinsizlik dinamizmini güvence altına alır. Din sevicisi yahut yericisi değildir. Fakat teori ile pratika birbirini dengelemiyor. Tıpkı masada konuşulanların sahada uygulan(a)maması gibi.