bugün

Laiklik: Her ülkeye lazım
http://www.birgun.net/hab...-ulkeye-lazim-168055.html
Laiklik kadar güzel bisi yok ama bunun ne olduğunu bilmeyenler var onlarada geri kafalı diyoruz.
üniversitede sosyal haklar ve sosyal politika hocamız aydınlanmayı konu edinirken inatla din ve devlet işlerinin değil din ve dünya işlerinin ayrılması olduğunu belirtirdi.

öyledir, din ve dünya işlerinin ayrılmasıdır laiklik, çok kıymetlidir, devletin yasama ve yürütme işinde dini referanslar almaması, ilhamlarını gökten ve gaipten değil doğrudan doğruya hayattan almasıdır, iyi ki'dir.

bugün avrupa ülkelerinin çoğu hala anayasalarında dini belirtiler bırakmış olsa da türkiye cumhuriyeti bunu 1923 devrimi sayesinde sözüm ona ilerici batı ülkelerinden çok önce benimsemiş, uygulamaya geçirmiştir, iyi ki'dir.

şahsımca kimliklerden dahi dini ibare kaldırılmalıdır, kimliğimizi uzattığımız devlet görevlisi, polis, asker, nüfus memuru, bankacı görmemelidir vicdanımızda hissettiğimiz maneviyatı, umarım'dır.
Her kesimin özgürlüğü için gereklidir.
Ha eğer sizin özgürlük anlayışınız herkesin sizin gibi olması, sizin istediğiniz gibi yaşamasıyla, onu sevmemeniz normal.
Aynı anda hem Müslüman'ın hemde Hristiyanın özgürce ibadet etmesi olanağıdır. LAOKLOK DONSOZLOKTOR!! diyen çomarlara ithafen.
aslında ateistlere özgürlük tanımak için çıkmamıştır. mezhepler arası ve dinler arası savaşı bitirmek için ortaya çıkmıştır. başarılı olduğu tek toplumda dinsizliğin fazla olup dindarları dizginlediği toplumdur. laiklik dinlerin kendi içinde çelişkidir. dindarlar asla bir arada insan gibi yaşamamıştır ve yaşayamaz da. bu yüzden laiklik dinleri meşrulaştırıp onların aptal inançlarını daha fazla var etmek dışında hiçbir işe yaramaz. laikliği sadece dinsizliğe geçişte bir aşama olarak belki alabiliriz ama o da mümkün görünmüyor çünkü dine özgürlük vermek cihatçı, emperyalist, misyoner olan dincilerin bu laik yapının dinamiklerine yerleşip onu yok etmesini doğuracaktır. nitekim ülkemizde olan da aslında budur.
ayrıca laiklik din ve devlet işlerinin ayrılması kadar sığ bir yoruma tabi olamaz, laik kişilerin rasyonelist düşünen, dogmalardan uzak bir toplumun parçası olmasını da ifade eder. bu anlayışı da dine çelişkidir.
aslında laiklik ütopyadır, kendi sığlığının kendini yok etmemesi için de hiçbir neden yoktur. dıştan bakan biri iki zıt görüşün asla bir arada kardeşçe yaşayamacağını görür çünkü toplum içinde bu imkansızdır.
ayrıca ülkemizde olan laikliğe hiç değinmiyorum bile çünkü laik bir ülke değiliz, şeriatçı da değiliz, ortaya karışık ne olduğu belli olmayan bir ülkeyiz denebilir.
ne bir tarihsel altyapı, ne de devrimci aydın gençler vardı hareketten, tamamen jakobenist bir anlayışla geldi laiklik ve yöneticilerin yeteneksizliği yüzünden halka da tam olarak benimsetilmedi. bu yüzden zaten her daim yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya.
Laiklique baba Laiklique.
Laiklik Ne işe Yarar?
Dinin devlet kurum işlerindeki gücünü Türkiye Cumhuriyet tarihi öncesi örnek olarak Osmanlı da görmüştük din tarihine bakıldığında onlarca dinin yönetimin birçok ülkede görmüştük ayrıca lakin din devleti ve siyasi konularda araç haline dönüşüldüğünü gördük halifelik makamlarindaki olağandışı kullun kulla tapması islam tarihindeki Hz Muhammed (sav)'in olümünden sonra halifelik kavgalarınıda gördük sonrasında islam dini araç olup görüp osmanlı da gelismemize tarikatlar tekke ve zafiyeler karşı çıkmıştı halbuki peygamberimiz bize ileri dönük olun öğrenin cabalayın derdi o yüzden islam dini bilimci ve akıl dinidir bu sebepsiz dini araç olarak öne sürenler ve din adına kötü emelliklere dur demek adına laiklik son ve devlet işlerinin ayrılması anlamına gelir ve Mustafa Kemal Atatürk sayesinde TBMM tarafından kabul edilen ilk anayasa 20 Ocak 1921’de yürürlüğe girdi. 1921 Anayasası, değişen ve gelişen ihtiyaçları karşılamaya yetmeyince, anayasanın esas prensiplerine sadık kalmak şartıyla, 20 Nisan 1924 tarihinde, 491 sayılı kanunla ikinci bir anayasa kabul edildi. Bu anayasada "Devletin dini, islam dinidir" maddesi 10 Nisan 1928'deki değişiklikle kaldırıldı ve laiklik ilkesi 1937'de anayasaya girdi.

Laiklik kavramı ilk fransada uygulanmıştır ve birçok devlet faydasını görmüştür Mustafa Kemal Ataturk'e dinsiz diyenler çoğunlukla laiklik ilkesini vurgular halbuki laikliği bilseler Ataturk'e teşekkür ederlerdi uzun lafı kısası Mustafa Kemal Atatürk dinin Allah ile kul arasında olduğunu laiklik ülkesinin buna işe yaradığını bize göstermiştir.
ömer paşa
Din ve mezhep hiçbir zaman siyaset aleti olamaz.
Mustafa Kemal Atatürk
(img:#1)
fikrimce, tam anlamıyla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değil, dinin hayattan sökülüp atılması üzerine kurgulanmıştır. yine bana kalırsa; Mustafa kemal dine inanmayan, seküler bir devlet insanıydı ve laikliği bir aşama olarak kullandı. laiklik gereklidir, laikliğin olmadığı yerlerde siyasal islam ve devamında cihadist yapılanmalar türer. çünkü her fikir radikalleşebilir, her fikir sapabilir. çünkü her fikir özünde "demokratik" gözükse de bulunduğu ortamı ele geçirmek için radikalleşmek mecburiyetindedir. laikliğin olmadığı yerde ölüm, savaş, kadın cinayetleri, gizlenmiş duyguların şiddetli şekilde açığa çıkarılması vardır. laikliğin olmadığı yerde IŞiD vardır.

ayrıca türkiye'de laiklik 2008'den beri yoktur. çünkü devletin ve hayatın bütün kurumları tam anlamıyla o tarihten itibaren terörist gülen cemaatine teslim edilmiştir. bürokrasinin içinde işleyen bu yapılanma, her şeyi islami bir anlayış çerçevesinde yürütmeye çalışmıştır. şimdi ise özellikle eğitim ve öğretimde gülen cemaatinden boş kalan kısımlara farklı islami tarikatlar yerleştirilmeye başlanıyor.

http://haber.sol.org.tr/t...kabe-tavaf-ettirdi-181889

https://www.cnnturk.com/t...ti-tavaf-ettirildi?page=1

sadece eğitim de değil. gülen cemaatine ait bütün mal varlıkları -şirketler, fabrikalar- başka tarikatlara veriliyor. patron şeyh, işçi mürit. işçi patrona karşı greve çıkar da, şeyhine greve çıkar mı? laiklik bütün bunların yok edilmesi, itiraz kültürünün yükseldiği bir gerekliliktir.
dinin toplumsal hayattan sökülüp atılması değildir o sekülerizmle ilgili bir konudur ve bunun amacı dini toplumdan dışlayıp tamamen akılcı, bilimsel bir toplum modeli oluşturmaktır. seküler bir tane dünyada ülke varsa o da fransadır. bunlar dini şu an bile toplumda baskılar, geri plana atar.
laiklik ise devletle ilgili bir kavramdır. devletin laik olmasının nedeni ise belli bir yurttaşlara sahip olmasından ötürüdür, yani herkesin dini inançlarını veya inançsızlıklarını özgürce yaşaması için devletin yanlı olmama herhangi bir dini ortaya çıkarmamasına dayanır.
mesela ortodoks yahudiliğini( ferisilik) benimseyen israil veya kiliseyi önde tutan abd ve din bataklığına saplanmış türkiye laik değildir.
hele hele diyanet gibi bir kurumu olan devlet asla laik bir devlet olamaz. çünkü bu belli bir dini referans alıp halk içinde bunu önde tutmak oluyor.
ayrıca yunanistan da ortodoksluğu merkeze aldığı için laik falan değildir, ingiltere angilikan kilisesini devletin resmi dini kabul ettiği için laik bir devlet değildir. yani laikler sözde ama aslında bir ilgileri yok.
çünkü hepsinde devlet belli bir din üzerinden kendini tanımlamaya çalışıyor. mesela türkiye de sunnilik dini üzerinden bunu yapıyor yunanistanda ortodoksluk veya israil de ferisilik üzerinde. falan filan.

esas sorun laiklikte şudur, yasaları seküler bir mantıktan almayan bir laik devlet nasıl var olabilir? işte bu yüzden sekülerizm daha mantıklıdır çünkü kültürel anlamda bir dinsizleşme hareketi veya dini toplumsal hayattan uzaklaştırıp yaşam alanını sınırlandırma hareketi laik bir ülkenin temel dinamiğini veya yasalarını korur.

yani demem o ki laiklik aslında sike sürülecek aklı olmayan bir ideolojidir ve laik olduğunu en çok belki vurgulayan abd bile ful hıristyanlığı hedef alan, onu toplum için gerekli gören, hatta eğitim sistemine katan( biz kadar olmasa da) bir devlet sonuçta.

o yüzden laiklik sekülerizm sağlanmadan asla mümkün olmayacaktır yani toplumu dindar devleti dinsiz bir yapı toplumun belirlediği sistemde nasıl olabilir ki?
seküler yasalar koysan bile buna toplum uymayacaktır nitekim şu an türkiye de laik bir ülkeyi kim sikliyor ki? senin cumhurbaşkanın ( ki benim cumhurbaşkanım değil) meydanlarda kuran sallayarak oy dilenen bir ülkede mi laiklik var?

bunlar boş işler ama biz laik bir ülkeyiz tabi, sonuçta taliban bizi yönetmiyor.
toplumlar, homojendirler. hep öyle olmuşlardır. bağlayıcı tutkallardan birisi dildir, bir diğeri bütün toplumun üç aşşaa beş yukarı uyduğu geleneklerdir

ve bir diğeri de o toplumdakilerin dinleridir.

dinlerin hemen hepsinin ortak özelliklerinden birisi- birbirlerini dışlamaları ve ötelemeleridir- hatta ana dinler daha da ileri giderler, ve diğer dinlerin mensuplarının "şu veya bu şartlarda" öldürülebileceğini söylerler. bu " şu ya da bu şartlar" toplumun basit kafalı çevrelerince böyle algılanmaz, ve "karşı din mensupları öldürülebilirler" diye algılanır.

bütün büyük dinler bu konuya "aslında öldürülmez ama..." şeklinde yaklaşırlar.

dinler bu konuda problem içeren konulardır. ve aynı dili ve gelenekleri paylaşan toplumların, bu farklı dinlere mensup olan üyeleriyle ilişkileri tarih içinde her zaman bir problem teşkil etmiştir.

aynı dili konuşsalar bile, aslında "belirli şartlar altında" birbirlerini kesmeye can atan insanlardır bu durumda, bu toplumlar.

bu toplumların, bir şekilde barış içinde yaşamaları, üretim yapmaları, ülkeyi kalkındırmaları ilk öngörülen şeydir- bunun bir şekilde başarılması gerekir.

bunu, bir tür yapay tutkalla gerçekleştiririz- değişik inanç gruplarındaki bu insanların, inanç sembollerini birbirlerinden gizleyerek, onların birbirlerine karşı tarih içersinde geliştirdikleri düşmanlıklarının birdenbire ortaya çıkmasını önleriz bu sayede- bu yapay tutkal- laikliktir !!

sen, kafanda türbanla aşırı sağcı bir alman mahallesinde yürüdüğünde, o insanlar senin kafana taş atabilirler, yürürken "sanki yanlışlıkla olmuş gibi" yanından geçerken omuz atabilirler, markette birşey almaya kalktığında sana düşmanca davranabilirler, hatta mallarını sana satmayı reddedebilirler...

sosyolojik gözlemler göstermiştir ki, bu tutum, sadece sana diil, ona da zarar vermektedir. sana malını satmadığı zaman, para kazanamamaktadir, malını satamadığı zaman, vergisini veremez- vb...

o yüzden laiklik der ki- tamam sen şuna veya buna inanıyor olabilirsin- ama toplum içinde gizle kardeşim bunu, bu iki taraf için de daha hayırlıdır.

bu kuralın titizlikle uygulandığı- ama hiç de çaktırılmadığı bir mekan vardır- bu mekanda "laiklik" olmazsa olmaz birşeydir.

bu mekan- uluslararası havaalanlarıdır !!

frankfurt international´de yapılan röportajlar göstermiştir ki, oradaki polisler, ve diğer çalışanlar, bu konuda son derece detaylı bir biçimde eğitimlendirilmişlerdir.

bir savaş esnasında- o savaşta haklı olan tarafın adamıyla, agression gösteren tarafın adamı, aynı salonda oturabilmek ve birbirlerine saldırmamak , yada birbirlerine saldırmalarının engellenmesi lazımdır.

bunu ahanda yukarıda yazddığım gibi öncelikle "sembolikleri" gizlemek konusunda gösterdikleri titizlikle yaparlar, havaalanı güvenlikçileri.

bosna savaşı sırasında- sırbistan bayrağını "kravat iğnesi" olarak taşıyan şahıslarla bosna hersek vatandaşları arasında- sonu ölümlü bile bitebilecek kavgalar çıkabileceğini öngören havaalanı yetkilileri, bu şahısların kavgaya sebebiyet verecek sembolikleri, taşımalarını yıllarca engellemişlerdir.

sen sırpsındır- müslüman düşmanı bile diilsindir, ama ülkeni toplumunu seviyorsundur, bu senin en doğal hakkın- sırbistan´dan amerika´ya iş için uçuyorsundur, transit olarak frankfurt´ a inmişsindir.4 saat frankfurt havaalanının salonlarında zaman geçireceksindir...

ceketinde kravat iğnesi olarak "sırbistan bayrağı" taşımaktasındır, sen, hep taşırdın, bugün de taşıyorsundur...

orada sana bi alman polis memuru gelir, ve der ki " kendi güvenliğiniz, başkalarının güvenliği ve de frankfurt havaalanının güvenliği için lütfen o kravat iğnesini çıkarınız !!" ...

sen bunu reddedersen- onların devam senaryoları da vardır- madem reddediyorsunuz- o halde uçağınız kalkana kadar bizimle birlikte bizim odamızda oturacaksınız derler- ve bunu sana dayatırlar- çünkü o ortamda o kravat iğnesiyle o koca havaalanının salonlarında dolaşırken, birinin sana saldırma ihtimali- yüksektir.

mesela, almanlar - neo naziler- kollarına gamalı haç dövmesi yaptırırlar- almanya´da suç işlemediğin sürece ne dövme yaptırmak, ne de neo nazi olmak suçtur. normal şartlarda, hayatın içinde- kabul edildiğin yerlerde yaşarsın, ve nefret ettiğin gruplarla bir işin olmaz.

ama- frankfurt international´de - yanıbaşında ankara´ ya kalkacak bir thy uçağı "boarding" yapıyor olabilir. gelirler- ve lütfen üstünüze birşey giyin, ve o dövmeyi görünmez hale getirin- derler sana- ve sen bunu yaparsın. bunu hem kendi güvenliğin hem de havaalanı güvenliği için yaparsın - bu bugün de geçerli bir konudur- denemesi bedava- kolunuza gamalı haç çıkartması yapıştırın- iki gün durur o orada- gidin frankfurt havaalanında dolaşın...5 dakika geçmeyecektir, bu söylediğim şeyin olması için...

demokrasi- burada hem seni, hem de başkalarını korumak için senden bir tasarrufta bulunmaya zorlamaktadır...

çünkü orada bir kavga çıkması- herkes için istenmeyen bir durumdur. o dövme, orada bir kavga çıkmasını tetikleyecek birşeydir- ve bunun görünmemesi bütün taraflar için en iyi şeydir- ve bunun anti -demokratlıkla da bir ilgisi yoktur.

örneği anlaşılması için "uç noktalardan" veriyorum.

işte laiklik budur. laiklik- aslında birbirlerini kesmek isteyen toplum kesimlerinin birbirlerini kesmeden asayiş içinde yaşamalarını sağlar.

türkiye´de de laiklikten uzaklaşıldığından beri, herkesce bilinen bir şekilde, toplum kamplaşmaya başlamıştır- bu normaldir- aynı tür politikalarla fransa´da almanya´da kamplaşırdı, ancak onlar laiklik ilkelerini sonuna kadar uyguluyolar, ve insanların birbirlerini kışkırtmalarını önleyip, toplum olarak başarıya ulaşmaya çalışıyolar.

türkiye´de tam tersini yapıyo, ve sonuç da zaten ortada.

laiklik konusu bundan ibarettir.
güzel fikir ama yönetemezsin böyle bi ülkeyi.
Allah'a , yarattığın dünyaya karışamazsın kuralları biz koyarız demektir. Allah'a kafa tutup kendini ilahlaştırmaya çalışanlar öldü ve çürüdü. izinden giden gafillerle birlikte ateşte kızartılacaklar. Bir Müslümanın anayasası kurandır.
"allah'a , yarattığın dünyaya karışamazsın kuralları biz koyarız demektir. bir müslümanın anayasası kurandır."

gelsin beraber yaşayalım o zaman. ayrıca hangisi onun kuralları? kuran mı? incil mi? tevrat mı? zebur mu?
bir hindu olarak doğsaydım ne yarak yiyecektim?
laiklik, aklınızı kullanın, bir ülkeyi yönetebilmek için 1500 yıl önce gönderilmiş!? bir kaynağa ihtiyacınız yok amk demektir.
müslümanlara göre am göt açmak ve gavat olmaktır. bu büyük önyargıları yüzünden ülkeyi ikiye böldü göt kılları.
"Allah ım! Her şeyi yaratan sadece sensin, lakin kanun ve yasa koymakta çok geri kalmışsın be Rabbim!" demektir.
haşa ve haşa!
ülkemizde yanlış anlaşılmasının hat sâfâ da olduğu bir kavram.
Sekülerizmle karıştırılan fransız din politikası.
Aptal insanların ellerinde dünyanın en tehlikeli şeyi (bkz: kemalizm)
Yanlış insanların ellerinde felaket olur. En iyi kendi ülkemizden biliyoruz.
ülkemizde doğru düzgün uygulanmadığı için çok büyük sıkıntılar yaşadığımız kavram.

(bkz: 15 temmuz 2016 darbe girişimi)
Laiklik, Devletin resmi bir dini olmamasıdır.

Laiklik, devletin tüm dinlere eşit uzaklıkta durmasıdır.

Laiklikle yönetilen bir devlet dini simgeleri, tek bir dini grubu, tek bir mezhebi ön plana çıkaramaz, ayrıcalık tanıyamaz, bunun üzerinden iç ve dış politika üretemez.

Laik devlet anlayışı, hristiyanların egemen olduğu bir devlette, az sayıda müslüman var ise ve bunların bir camiye ihtiyacı var ise, onların camisinin yapımı ve korunması için gerekli tüm imkanları sağlar. Bugün avrupadaki milyonlarca müslüman özgürce ibadetlerini yerine getirebiliyorsa, bu orada gelişmiş olan laik devlet anlayışının bir sonucudur.

Yine müslüman ve laik olan bir ülkede, (bkz: Türkiye), hristiyan ve museviler, eğer talep olursa diger din ve dinsel grupların da ibadetleri için uygun ortam sağlanmaktadır. inanç özgürlüğü korunmaktadır.
Laiklik tanrıya tapmaktır,
Müslümanlık allah’a kulluk etmektir.
“islam dinini, asırlardan beri alışılageldiği veçhile bir siyaset vasıtası mevkiinden uzaklaştırmak ve yüceltmek gerekli olduğu gerçeğini görüyoruz. Kutsal ve ilahî inançlarımızı ve vicdani değerlerimizi, karanlık ve kararsız olan ve her türlü menfaat ve ihtiraslara görünüş sahnesi olan siyasiyattan ve siyasetin bütün kısımlarından bir an evvel ve kesin şekilde kurtarmak, milletin dünyevi ve uhrevi saadetinin emrettiği bir zarurettir.” (1924)

“Türkiye Cumhuriyeti'nde, herkes Allah'a, istediği gibi ibadet eder. Hiç kimseye dinsel düşüncelerinden dolayı bir şey yapılamaz. Türk Cumhuriyeti'nin resmî dini yoktur. Türkiye'de, bir kimsenin düşüncesini zorla başkalarına kabul ettirmeye kalkışacak kimse yoktur ve buna izin verilemez.” (1930)

“Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü demektir.” (1930)

“Türk milleti, halk idaresi olan Cumhuriyet ile idare olunur bir devlettir. Türk devleti laiktir. Her reşit dinini seçmekte serbesttir.” (1930)

“Türkiye Cumhuriyeti’nde her reşit dinini seçmekte hür olduğu gibi bu dinin merasimi de serbesttir, yani ayin hürriyeti korunmuştur. Tabiatıyla ayinler, asayiş ve umumi adaba mugayir olamaz; siyasi nümayiş şeklinde de yapılamaz. Mazide çok görülmüş olan bu gibi hâllere, artık Türkiye Cumhuriyeti asla tahammül edemez.” (1930)

“Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiç bir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olamaz.” (1930)

“Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi dini yoktur. Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar ilmin çağdaş medeniyete temin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan, Cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden ve siyasetten ayrı tutmayı, milletimizin çağdaş ilerlemesinde başlıca muvaffakiyet etkeni görür.” (1930)
Ülkemizin,
Dirlik, birlik, üniter yapısının can suyudur.
Her bireyin özgürce düşünce ve inancını başka inanç ve ideolijilere, kişi ve zümrelere mahkum olmadan yaşamasının zeminidir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar