türk milletinin her zaman arkasında duracağı, içi boş zannedenlerin ağzına sakız olamayacak kadar sağlam bir kavram. kesinlikle ve kesinlikle "din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması" gibi basit bir olgu değildir.
efendim timsah gözyaşlarıdır bunlar. ağlarlar aman bizlere ikinci sınıf vatandaş olarak davranılıyor, türbanlı diye oraya buraya alınmıyor, "mürşid mektepleri"ne -ki biz onlara "türkçe"de, kendi ülkemizin, kendi topraklarımızın dilinde okul diyoruz- bomba atılıyor, biz hakkımızca, biz özgürlüğümüzce yaşayamıyoruz hiçbir şeyi. sütten çıkmış ak kaşıklardır. evlerinde masum masum otururken, etliye sütlüye karışmazken bir anda ortadaki yuvarlağın da ortasına ittirilip sonra şamaroğlanına çevrilmişlerdir. geçiniz bunları. çocuk mu kandırıyorsunuz siz? türk gençliği bu içi boş ama süslü sözleri, bu duygusallık akan kelimeleri yemez. kimin ne olduğunu, kimin ne amaçla neler yaptığını herkes çok net biliyor. bırakın bu safsataları, ki bu safsatalar bile saf beyinleri yıkamak için kullandığınız taktiktir. ahh ahh, atam keşke yaşasaydın da görseydin sen ve ülkeyi kanlarıyla, emekleriyle sulayan o yüce insanların bıraktıkları bu toprakların üzerinde senelerce meydana gelmeyen karmaşanın son yirmi senedir nasıl ortaya çıktığını. sanayide, ekonomide, eğitimde, çağdaşlıkta, bilimde, teknolojide, üretimde sıfırdan başlayıp bir anda atılım ile ileriye fırlayan bir ülkenin son yirmi senedir içine girdiği bunalım ve düşüşün sebepleri olan takiyecileri gör. hayallerindeki türkiyeyi irana benzetmeye çalışan bir güruhun saman altından yürüttüğü her türlü işlemi artık ayyuka çıkmış bir şekilde, alenen gerçekleştirdiklerini gör. laiklik denilen özünde çok basit ve toplumsal yaşamda barışı ve süreçlerdeki uygunluğu sağlayacak bir sistemi lastik misali her tarafa çekip şekilsizleştirdikten sonra sonra da o genişlettikleri lastiği koparmak için çabalamalarını gör. hepsi akıllıdır bunların, hepsi cin gibidir. hepsi bilirler aslında neyin ne olduğunu, laikliğin de ne olduğunu bilirler çok iyi. ama işlerine gelmez doğruyu kabullenmek. çünkü kabullenirlerse nasıl irana dönüşebilir ki bir ülke. ha merak mı ettiniz laikliğin ne olduğunu, sürüsüne bereket açıklaması var her yerde. açıp okuması, öğrenmesi bedava. anlaması daha da bedava, fakat savunması bedava değil, milyonlarca şehit kanına bedel.
ayrıca, bu yazılanları kötüleyin ki kaç kişi olduğunuzu görelim. ama bilin ki entry kötülemekten başka bir şey elinizden gelemeyecek. bu ülkeye batırmaya çalıştığınız hançer de elinizde patlayacak. son söz;
atı eşeğe benzetmeye çalışacağınıza, gidin varolan bir eşeğe binin atı rahat bırakın. yoksa hem attan hem de eşekten olursunuz.
şu anda bozulmaya çalışılan, aynı zamanda bazı insanlarında "laiklik elden gidiyor" gibi söylemlerle yozlaştırdığı-faydalandığı din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ilkesi.türkiyeyi bölmek isteyen güçlerin bol bol araç olarak kullandığı, ülkemizin baş dayanağı.
her ne kadar bazı "toplum düşmanları" ve aynı zamanda ibneler tarafından sindirilmesi güç olsa da, atatürk ün "laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir" sözleriyle tanımladığı, fikri hür vicdanı hür kişilerce korunup kollanan ilke.
1. amaca yönelik önlerinde duran en büyük engel nedir? aslında çok basit bir şekilde sadece bir kelime ile ifade edilebilecek fakat gerisinde bir fikirin, bir yaşam felsefesinin, bir sosyolojik dayanışmanın ve toplumsal yapıtaşının bulunduğu kocaman bir sistemdir, yani laiklik.
2. amaçları nedir? bu da aslında çok basit bir şekilde ifade edilebilecek bir hayal dünyasıdır. dini hüküm olarak nitelendirdikleri kendilerine göre çevirip daha sonra kendi çevirdiklerine de canıgönülden inanarak ortaya koydukları maddeleri toplumsal yaşama uyarlamaya çalışmalarıdır. ee peki bunu şu an uygulamaya çalışan kim ki bunu örnek alıyorlar? her geçen sürede gittikçe içerisinde çatlaklar, çatırdamalar oluşmaya başlayan, dünyadaki önlenemez toplumsal ilerlemeye ayak uyduramamanın doğurduğu, globalleşme adı verilen ve özünde sınırların sadece harita üzerinde kalıp da ülkelerin bir çok değerleri ile birbirleri ile ilişkiye girmeye başladığı ve dünyanın fiziksel olarak değil toplumsal olarak bir evrim geçirdiği bu noktada sistemindeki yanlışlıklardan dolayı kendi içinde de artık bölünmeye başlayan bir iran.
3. peki amaçlarına ulaşmak için ne yapmaya çalışıyorlar? laiklik denilen, üzerinden oynayabilmesi en kolay olan, çünkü sündürülebilmesi en kolay olan olguyu ortadan kaldırmakla başlayacaklar. neymiş efendim irana bakın, nasıl yaşıyorlarmış. bizim ülkemizde açlık, fakirlik, yolsuzluk falan filan. iran; ortadoğunun en zengin ülkelerinden biri deniyor. yahu adamlarda dünya yer altı kaynaklarının bilmemkaçta kaçı var. verimli topraklar desen o kadar. neymiş, iran çok zenginmiş aman kimse aç değilmiş, kimseden yardım almıyormuş. bir avrupa ülkesinde bu kaynakların olduğunu düşünsene bir kardeşim. çük kadar ülkeleri, toprakları ile dünyayı yönetiyorlar, insanlarına hakettikleri bir yaşam sunuyorlar. hani iranın? hani yaşam seviyesi avrupa ülkesiyle karşılaştırılabiliyor mu? kimseden yardım almıyor, kendi yağında kavruluyor da bir boka mı yarıyor. değerleri elinde tutan bir kaç kalın adam dışında ülkenin yarısı açlıktan dağılıyor. hani hangi alanda iranı duyuyorsun? ekonomi? bilim? teknoloji? eğitim? tıp? hani çok zenginlerdi, hani kadınlarna önem veriyordu, hani kimseye el pençe divan durmuyordu. ee peki yaşamak için gerekli olan yukarıdaki maddeleri nasıl karşılıyorlar efendi? nasıl olduğunu söyleyeyim mi? satın alarak, çünkü üretmek yok, sadece harcamak var, neyi harcıyorlar, ellerindeki kaynaklarını. böyle bir ülkeye gıpta edenin aklından süphe ederim.
4. peki amaçlarna ulaşmak için nasıl bir yöntem uyguluyorlar? ülkedeki sorunları saymaya kalkışsak dibini göremeyiz. her taşın altından kimlerin çıktığı da belli. peki taktikleri ne; sorun çıkarıp boku laikliğe, şu an ülkede uygulanan yönetim rejimine atmak. bu kadar basit aslında. ama kek değil gençlik. sen istediğin kadar bağır çağır, istediğin kadar şöyle yapacağız böyle yapacağız de. bu ülke yumurta kapıya sıkışınca yapar hareketini. ortalığın boş olduğunu sanıyorsun ama öyle bir yere geleceksin ki karşında koca balyozu görecek tıpış tıpış yerine döneceksin.
laiklik uzerine yakisani giymektir ..bu insanlar iran in kadina dunyada en cok degeri veren ulke oludugunu bile bilmezler iranin aslinda cok fakir bir ulke olmasinin ve onlarca ulkeyle kavgali olmasinin guzel bir sey oldugunuda bilmezler..ama bildikleri birsey vardir ki bu ulkedeki sorunlarin nedeni laiklik degildir az laik olmamizdir hala laikligin bir kesmin icine sinmemis olmasidir..belkide asla bir ingiltere kadar dinle devlet islerini birbirinden ayiramayacaz onlar kendilerine laik demedikleri halde ne yazik ki bizden cok daha laiklar diger yada sinir komsularimiz seriat ulkelerinde yilda bilmem kac cocuk acliktan fakirlikten oluyor insanlarin ulkemizdeki sisteme sukredecegine camur atmasida cok aci
örümcek beyinlilerin asla anlayamayacağı bir kavramdır laiklik.
yobaz takımının dinsizlikle bir olarak gördüğü şeydir laiklik.
bu tip canlılara öncelikle "it ürür kervan yürür" dedikten sonra yağlamaya başlayalım.
laiklik,atatürk'ün kurduğu parti chp'nin 6 okundan biridir.yani bu oklardan birisine bile karşı gelen,bu ülkenin kuruluş dinamiklerine de karşı gelir demektir.
iran,kadınlarına değer veriyormuş ha ?? evet..bir kaç hafta önce gazete de şöyle bir haber vardı;
" artık iran'da saçının 1 teli bile gözüken kadınlar hapse atılacak !"
işte karşınızda kadınlarına değer veren bir ülkenin aldığı karar.kadınına 2. sınıf insan muamelesi yapan zavallı bir ülkedir iran.
bu gün türbanlı canlılarla,başı açık kızlarımız kol kola yürüyebiliyorlarsa bu laiklik sayesindedir.bu gün türkiye,petrol gücü olmamasına rağmen tüm islam aleminin önde gelen ülkesiyse bu demokrasiyi islamla harmanlamış olduğundan ve nüfusu müslüman olan bir ülkede de "insanca" yaşanabileceğini kanıtlamış olduğundandır.
uzatmaya hiç gerek yok.kıçınızı yırtsanız da bu ülke her zaman laik kalacaktır.çünkü anayasanın 2. maddesinin şöyle bir özelliği var;
"değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez"
bilmem bazı toplum düşmanlarına bir şey ifade ediyor mu ???
bazı varlık nedeni belirsiz yaratıklar tarafından politik bir tutum olarak değerlendirilen,birilerince vatansevmezlik,birilerince dinsizlik olarak adlandırılan kavram.
bunların hiçbiri değildir.
laiklik kardeşlik bağımızın en sağlam düğümüdür. eğer bugün bu topraklarda laik bir hayat sürülmeseydi bir alevi bir bektaşi bir sunni bir hristiyan bir musevi aynı havayı 700 yıldır bazı itlerin dönekliğine rağmen kardeşçe solumasaydı m.kemal kadar ulusunu iyi tanıyan bir lider olmasaydı bu topraklarda yaşayabileceğimizi kaçınız düşünüyorsunuz? osmanlı imparatorluğu her ne kadar temelde siyasi olarak teokrasiyi benimsemişse de laikliğin ilkokul çocuklarına öğretildiği sanılan din ve devlet işlerinin ayrılması felsefesinden ötede bir durumu vardır. laiklik dini ve vicdai hoşgörüdür ve koca imparatorluğu ayakta tutan bu özelliktir. Dünya'da hangi büyük uygarlığa bakarsanız bakın barış yaşayan uygarlıklar hep dini hoşgörüye sahip uygarlıklardır. En sağlam örnek hazarlardır. Hazar devletinin var olduğu süre bu topraklarda hazar barış çağı olarak adlandırılır. Ulu önder de bu anlayışı bize getirmek istemiştir çünkü türkiye topraklarında cihat anlayışında yakıp yıkan bir islam devleti değil türkiye topraklarında tüm dinlere kucak açan;ancak vatana din ya da ulus adına müdahale halinde en sert biçimde karşı çıkabilecek bir edevlet kurmayı amaç edinmiş ve kurmuştur. işte bu dini ve vicdani hoşgörünün en ileri örneğini görebileceğimiz türkiye'de bazı çevreler bu kavramdan rahatsızdır. Bu çevreler saldırgan ve benim dediğim dedikçi yaklaşımdadır. BAzıları siyasi bir araç olarak dini kullanıp patrikhanelerini özel bir ülke gibi bir toprak haline getirmeye çalışmakta,bazıları oy toplarken cennetten arazi vadetmekte,bazıları laikleri dinsizlikle suçlamaktayken bu kavram bizim sırtımızı dayamamız gerekendir.
birkaç itin çıkıp da laikliğin bu ülkedeki en büyük temsilcisi olan m.kemal atatürk'e ve ondan sonra bu şerefli göreve sahip olan şu anki cumhurbaşkanımız ahmet necdet sezer'e laikliğe bağlılıklarıyla ilgili hakaret etmeleri en büyük haddini bilmezlik,şebelekliktir.
Cumhurbaşkanının öncelikli gündemi tabi ki laikliktir çünkü laiklik bu topraklardaki temel bağdır,bizi kökten bağlayan hoşgörülü anlayıştır. Pkk ile laikliği bir problem kefesine koyan anlayışı da ayrıca kınamaktayım. Bu ülkede bir sorun varsa laiklik bir problemdir diyen zihniyettir. Bu ülkeyi bir arada tutan bir çimento varsa o da din ve vicdan hürriyetidir,birlik beraberliğin temeli laiklik ve ulus olma bilincidir.
din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması ılkesıne dayanır.En etkili ve önemli ilke kesinlikle bu ilkedir. Aslında bu sözcüğün anlamı din ile siyaseti ve dolayısıyla da din ile kamu yaşamını birbirinden ayırmaktır.fakat hiç bir şekilde ayrılan bölümün özgür düşüncesini hiçe saymaz kendı içinde kuralları vardır.
sözlükteki birçok kafa tarafından islam ile birlikte yaşamayacağı öngörülmüş kavram. inanç açısından değil, toplum yapısı açısından eğer birlikte yaşamaları mümkün olmayacaksa bu toprakları terkeden laiklik olmayacaktır.
laiklik çoğu yobaz arkadaşımızın söylediği gibi " dinsizlik " tir ve dinsizlik olarakta kalacaktır .
buradaki dinsizlik kavramı devletin bütün dinlere eşit mesafede durup eşit mesafede bakmasından ileri gelmektedir .
devlet hiç bir dine taraf olmayıp kendisi bir taraflık durumu teşkil etmektedir , etmelidir de ...
atatürk ilkelerindendir. din ve devlet islerinin birbirinden ayrılması cümlesinden daha derin anlamlar taşımaktadır. insanların bulunduğu ülkede özgür, hür bir şekilde, herhangi bir dinin boyunduruğu altında kalmadan yaşama hakkını savunan ilkedir. başımızdaki her insan, din ve devlet isleri ayrıdır diyebilir rahatlıkla.
ülkede laik bir düzen vardır da diyebilir. fakat iş eylemlere gelince bu sözlerini yansıtmazlar, kaçarlar.. atatürk zamanında arapca ezan, türkçeye cevirilir, daha sonra başka kişilerin iktidar zamanında tekrar arapçaya dönülür.
türkiyeye laik düzeni getiren atatürktür, türkçe ezanı getiren de..
bırakalım da gerçek laikliği eylemlerde görelim..
bazı kendini bilmezlere, kendi anlamı başta olmak üzere, herşey hakkında fikir beyan etme özgürlüğü sağlama biçimidir.
ama hala bunu anlamayan dombililer var, maalesef. laiklik kaldırılsa ve şeriat devleti kurulsa, aynı şu anda olduğu gibi yani laikliği tartışabildiği gibi, şeriat devletinde, şeriatı da tartışabilir mi acaba? önce kendi vicdanına ve aklına * bunu sormalı ve daha sonra laikliği bir daha düşünüp öyle kötülemeli bu insancıklar.
herkesin vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetini güvence altına alan, bu sebeple de baskın inanç sisteminin toplumsal yaşamda ve siyasi düzen içerisinde aklına eseni yapmasına engel olan olgudur. bu sebeptendir ki dominant inanç sisteminin bazı mensuplarınca dinsizlik olarak algılanır. şunu çok açık ortaya koymak gerekir ki, laik'in karşıtı dindar değildir, laik'in karşıtı yobazdır. yeniliğe, özgürlüğe, vicdan ve inanç sistemlerinin eşitliğine karşı olan, yaşadığı günü yorumlama kabiliyetinden yoksun, aklı hurafelerle karışmış, inancını unutup dini futbol takımı destekleme seviyesine indiren her laiklik karşıtı evet çok basit bir ifade ile yobazdır. ha buraya bir aklı evvel çıkıp "yobazım işte gurur duyuyorum" diyebilir, bizim için şaşırtıcı bir açıklama değildir, herkesin ne olduğu ortadadır.
bir hayat tarzı.
en önemli özelliği, salt devletsel değil; toplum için de geçerli olan kurallar ve hassasiyetler betimlemeleri üreterek demokrasiyi sağlamaktır.
bazı kesimler tarafından dinsizlik olarak algılanan durum, hatta kahraman ilan edilen adnan menderes'in oglu aydın menderes de aynı kelimeyle ifade etmişti laiklik hakkındaki görüşünü...
din düşmanlığı veya dini özgürlükler kısıtlaması gibi "gösterilmek istenen" prensip.
Bunu göstermek isteyen şahıslar,türkiye'de sanki yolda yürüyen,evinde yaşayan birinin türban takması yasakmış gibi "türban yasagı!" lafını gündeme sokarak,laikliği bununla özdeşleştirmişlerdir.
Öyle ki,üniversitelerle alakası olmayan insanlar dahi üniversitede türban savunucusu olmuş,sanki üniversitede türbana izin verilse,aynı okulda okuyan birisinin yahudi cüppesi veya mason arması taşımasına tahammül edebileceklermiş gibi inanç özgürlüğü altında gerçek dindarların duygularından dernekler ve siyasi partiler aracılığı ile para kazanmıştır.Laiklik karşıtlığını moda haline getirmişlerdir.
cumhuriyet tarihindeki bütün darbeler,sağ-sol karşıtlığı ve çatışmalar önce üniversitede başlamıştır.Bu nedenle her alanda olduğu gibi özgürlüğün her demokratik ülkede olduğu gibi bir nebze de olsa kısıtlanması gerekmektedir.Nasıl ki devlet dairesinde kara çarşafla dolanmak mümkün olamazsa,türban takmak da mümkün değildir.
Bu insanların zannımca başarılı olduğu bir diğer slogan ise "yasakçı zihniyet" tir.Çok taraftar toplayan bu düşünce nedense içki yasaklarıyla hiç mi hiç gündeme gelmez.
Bu durumdan çıkar sağlayanlar,üniversitelerde ve kamu kuruluşlarında dini sembol kullanmanın anayasanın değişmez ilkelerinden olduğunu ve asla değiştiremeyeceklerini bildikleri halde hassas duyguları sömürerek elde ettikleri çıkarlardan vazgeçmek istemezler.
Ne yazık ki bugün türkiye'de deniz kıyısında bikini giydi diye insanlar dövülmekte,türban takmadığı için kadın gazeteciler linç edilmek istenmekte,kimi şahıslar nazardan korunmak için "abdest aldığınız suyu ve kendi terinizi için" veya "düğünlerde erkeklerle kadınların yanyana oynaması haramdır" gibi
saçma fikirler üretmekte,aile danışmanlığından yararlanmak isteyenlere psikolojik destek yerine felak suresi tavsiye edilmekte,karısını döven vekillerin dokunulmazlığına dokunulmamakta,bakan eşleri dahi erkek vekilleri görünce başka masalara kaçıp sessizce yemek yiyebilmektedir.
80 yıl önce atatürk haremlik selamlık uygulamasını görünce şunu söylemiştir:"bu devirde haremlik selamlık olmaz.Kendi nefsinize mi güvenmiyorsunuz yoksa türk kadının onuruna mı?"
bir de bugünkü hal...
adam gibi bir tanım yapılıp da tam olarak ne olduğunu algıladığımızda böyle bir başlığa ne gerek vardı.zaten herkes ne olduğunu tam olarak biliyor.. ve gereklerini yerine getiriyor diyeceğimiz bireysellikten kurtulup çoğul düşünmeyi öğrenmemiz gerektiğini anladığımız hede..
laiklik,devletin dine,dinin de devlete karışmadığı bir rejim değildir.devlet dine,din de devlete karışmazsa,dinci baskılar,sadece farklı din ve mezheplerdeki insanlar üzerinde değil,egemen dinin veya mezhebin mensupları üzerinde de belli davranışların yerine getirlimesi için baskı yapar.ibadete karışmayan devlet,kamu işlevleri alanında da din ya da mezhep kökenli tutum ve davranışları önlemekle yükümlüdür.
(bkz: emre kongar-tarihimizle yüzleşmek)