kısaca devletin her dine eşit mesafede olması olarak tanımlanabilecek olan laiklik abd'deki uygulamasının her dine serbestlik tanıması olarak görülse de yine de devletin içerisinde herhangi bir dinin at koşturması düşünülemez bile. her ne kadar amerikalılar dindar insanlar olsalar da bu dindarlık kamusal alanın dışındadır. abd'de herhangi bir dinden referans almış olmak herhangi bir devlet mekanizmasının sizin lehinize çalışmasını sağlamaz. bir mekanizmayı lehinize çalıştırmak için eşit şartlardaki rakiplerinizle eşit bir şekilde yarışmış olmanız gerekir.yine avrupa'daki katı laiklik uygulaması her ne kadar dinleri baskı altında tutuyor gibi gözükse de en azından bu baskı kendisinden uzak tutmak içindir. japonya hakkında çok bilgim yok fakat avusturalya ve kanada yine abd gibi farklı dinlere mensup insanlardan aldığı gücü laiklik ekseninde bir enerji haline çevirmek için hepsine eşit mesafede durarak insanlar arasındaki farkların dini referansları ile değil kapitalist sisteme faydaları ile ölçülmesini istemektedir. ayrıca modernite yenilenme sonucu gelişmesinin sağlanmasıdır. bu yenilenmenin gerçekleşebilmesi için sahip olunması gereken beyin gücünün herhangi bir tabunun peşinde körlemesine koşmakla elde edilemeyeceği açıktır. fakat yenilenmenin kendisi tabu olarak düşünülenden ilham alınarak ama akılla yorularak elde edilirse buna kimsenin itirazı olmayacaktır. bu sebeple laiklik çeşitli dini referanslara eşit mesafede onlardan ama ilham almayı ihmal etmeyerek doğru bir yaklaşım sergilemektedir. aferim lan sana *
Dinin yeri insanların vicdanları değildir. Din , özellikle islam , insanın 24 saatini etkileyen ve düzenleyen kurallar ve öğretiler içerir. Dini inanç ve ibadetlerin toplumdan soyutlanması demek , ibadet ve inanç özgürlüğünün kısıtlanması demektir. Devlet dinlere eşit uzaklıkta değil , eşit yakınlıkta olmalıdır. Toplumun ekseriyetini teşkil eden inanca elbette biraz daha yakın olacaktır. Bu da çoğulcu demokrasinin gereğidir.
Laiklik her inanca özgürlük ve adalet verdiği sürece gereklidir. Yasaklamalarla insanların vicdanına hapsederek değil.
Dini inançların ve ibadetlerin kısıtlanmasıyla veya yasaklanmasıyla modernizasyon sağlanmaz. Aksine gericiliktir. Totaliter dikta rejimi uygulamasıdır.
"laikliğin bekçiliği" metaforunun yükseltildiği ve teolojik bir mahiyet kazandığı bir ortamda "laiklik olsa da modernite uğramaz" şeklinde yorumlanması gereken ifade.
bugün abd'de hukukî olarak dinlere eşit mesafede durulduğundan bahsetmekse ne kadar doğrudur bilinmez.
11 eylül'den sonra müslümanlar hukukî boyutu da dahil laiklikle bağdaşmayan uygulamarla yüzleşmek durumunda bırakıldı. abd'deki müslüman örgürler ırak savaşının mimarı george walker bush'u ırak savaşı konusunda desteklemiş olsalar da bu durum değişmedi.
diğer yandan neoconlar savaşı meşrulaştırırken dinî söylemlere de başvurdu. hatırlanacaktır ki bir abd başkanının ağzından haçlı seferi* lâfı büyük bir gaf olarak dökülmüştü.
şimdi çoğu pratiğe göre abd'deki laiklik daha kapsayıcı, dinlere daha az müdahaleci elbette. meselâ türkiye'de laiklik moderniteden önce getirildi. bu da zorlamalarla, tepeden inme bir şekilde oldu. bu noktada türkiye'nin resmî laiklik anlayışı dinlere de müdahale edip onları kendi hükmü altında ehlileştirdiği bir noktada şekillendi. türkiye örneğinin aksine britanya'da, fransa'da ve abd'de laikliği getiren modernitenin ta kendisidir. endüstriyel devrim ve göç ekseninde büyüyen şehirleşme laikliği ister istemez getirmiş, burjuvazinin ayağına dolanan dini kurumlar maddi alandan tümüyle çıkartılıp iyi işleyen bir kapitalizmin önü açılmıştır.**
bu durumda otoriter yollarla dinin çözüldüğü türkiye ve sscb gibi yapılar için geçerli olan resmî fikriyatı belirten ifadedir.