laikliğin bulunduğu olgudan git gide uzaklaşarak geldiği yeni laiklik tanımıdır. ulu önder din ile devlet işlerini ayırdı diye dini bütün işlerden ayırıp bir de ona karışmaya başladık. kadın erkek eşitliği kanununu çıkarttığı yıllarda yanında bulunan türbanlı eşiyle güzel resimleri var mustafa kemal ataturk'un. kadını bırak kızlarımızın eşit olmadığı bir türkiye'de yaşıyoruz. bir tanesi kıçını başını açıp gezerken diğeri başını örtüyor diye derse giremiyor. girip ders görebilmeleri için imkan sağlayanlar laiklik karşıtı olup kapatma davasıyla karşılaşıyorlar. 70 tane zırvadan biri. laiklik elden gidiyor diye ilklere imza atanlar bu sözü okuyup atmaya devam etsinler. laiklik çoktan elden gitti ayaklara bile düştü.
laiklik din ve devlet işlerinin ayrılmasıdır tanımı kadar yüzeysel ve anlamsız. çünkü laiklik 2 kelime ile sınırlar çizilebilecek kadar basit ve dile dolanabilecek bir kelime değildir. hödük kafaların dillerine sakız olması ise anlamı itibariyle en acı gerçektir.
dünya genelinde kabul gören uluslararası kavramların, ülke gerçeklerine ve toplumsal değer yargılarına göre mutasyona uğratılması sonucu oluşan yanlış bir savdır.
modern toplumlarda din hizmetleri, o dine mensup insanlar tarafından kurulan vakıflar aracılığı ile yürütülürler. dolayısı ile, türkiye'de olduğu gibi diyanet işleri başkanlığı gibi bir oluşum; ne şeklen ne de fiilen yoktur. laik bir devlet olduğunuzu savunuyor iseniz; tek bir dine hizmet veren kurumu devlet desteği ile yaşatamazsınız. yaşatıyorsanız da laik olamazsınız zira, laik bir devlet tüm dinlere eşit mesafede durmak zorundadır.ülke insanlarının %95'i müslüman gibi dayanaklar ise demokrasi biliminin temel nitelikleri ile çelişen boş gerekçelerdir.
